CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İslam dünyasının yaşadığı sorunlar hakkında 4 halkadan çözüm önerisi paketi sunarak "Saydığım sorunların ana kaynağı nedir? Biz bu sorunları aşmak için neler yapmalıyız? 4 halkadan oluşan bir çözüm önerisi paketi sizlere sunacağım. Birinci halkamız demokratikleşmedir. İkinci halkamız din ve vicdan özgürlüğüdür. Üçüncü halkamız sosyal devlet ve dördüncü halkamız hukuk devletidir" dedi.
Kılıçdaroğlu, Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları" sempozyumuna katıldı.
Protestoya başladı
Kılıçdaroğlu kendisinden önceki konuşmacıları dinlerken salondaki bir grup, Ankara Gar patlamasıyla ilgili protesto gösterisi yaptı. Ayağa kalkan grup, "Ankara'yı unutturmayacağız" şeklinde sloganlar attı. Grup, polisin müdahalesiyle salon dışına çıkarıldı. Bu sırada polis ile eylemciler arasında kısa süreli arbede yaşandı. Program eylemcilerin gözaltına alınmasının ardından devam etti.
Doğan Haber Ajansı'ndan (DHA) haberine göre, İhsan Yalçın ve Aliye Ulusoy'un haberine göre, sempozyumda yaptığı konuşmada, İslam dünyasının sorunlarının tartışılması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Başkaları İslam dünyasının sorunlarını tartışırken neden biz tartışmıyoruz ve hangi gerekçeyle tartışmıyoruz. Bir sorun çözülecekse ve bir sorun varsa ki o sorun var, hep beraber onun tanığıyız. Onu oturup uygarca tartışmamız gerekiyor. Nedir meseleler, neden kan akıyor İslam dünyasında, neyin bedeli için, hangi gerekçelerle akıyor? Aklımızı kullanacağız, bu sorunları tartışacağız, çözüm üreteceğiz. Çözüm üretirsek kendi sorunlarımızı aşmasını biliriz. Çözümsüzlüğün çözüm olmadığını, çözümsüzlüğün, acı kan, gözyaşı olduğunu hepimizin kabul etmesi lazım" dedi.
4 halkadan oluşan çözüm önerisi
İslam dünyasının sorunlarını 15 başlıkta izleyicilerle paylaşan Kemal Kılıçdaroğlu, "Saydığım sorunların ana kaynağı nedir? Biz bu sorunları aşmak için neler yapmalıyız? 4 halkadan oluşan bir çözüm önerisi paketi sizlere sunacağım. Birinci halkamız demokratikleşmedir. Demokrasisi gelişmiş ülkeler her zaman hızla büyüyen ülkelerdir. Demokrasisi gelişmiş ülke ne demektir biliyor musunuz? Siyasetçinin halkına hesap verdiği ülke demektir. Yani vatandaştan toplanan vergilerin her kuruşunun hesabını veren devlet demektir. Yani kul hakkı yemeyen bir anlayışı siyaset kabul etmiş demektir. Bunu yapmak lazım." dedi.
"İkinci halkamız din ve vicdan özgürlüğüdür" diyen Kılıçdaroğlu, "Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi laikliktir. Laiklik sadece devletin dine saygını, dini koruyan, dinlere eşit mesafede olan durumunu tanımlamaz. Laiklik aynı zamanda bireylerin ve cemaatlerin IŞİD ve FETÖ gibi terör örgütlerine karşı müslim ve mümin olanın da hakkını korur.
"Üçüncü halkamız sosyal devlet. Sosyal devlet işsizlik ve yoksullukla mücadele eden devlettir. Yoksullukla mücadele ederken insan onurunu koruyan devlettir. Yani sağ elin verdiğini sol elin görmeyeceği bir anlayışın egemen olduğu devlettir sosyal devlet.
"Sosyal devlet aynı zamanda çocuklarımıza çağdaş eğitim vermeyi hedefleyen bir devlettir.
"Dördüncü halkamız hukuk devleti. Adalet İslam ve diğer tüm dinlerin temel taşı olarak kabul edilmektedir. Soylu bir kavramdır adalet. Adalet taşıdığı anlamı da aşan bir biçimde ilahi ve beşeri olarak eşitlik, dürüstlük, tarafsızlık, haksızlıkların son bulması doğrunun egemenliği olarak tanımlanır. Mülkün temeli adalettir. İslam dünyası acaba adalete ne kadar önem veriyor. İslam dünyasını yönetenler ne kadar adil ne kadar doğru? Üstünlerin değil hukukun üstünlüğünü savunan bir devlet anlayışı" diye konuştu.
"Ahlaki temellerimizde ciddi bir sarsılma var"
CHP Lideri Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"George Washington Üniversitesi'nden Şehrazat Rahman ile Hüseyin Askeri'nin 2010 yılında yaptıkları bir çalışma var; İslam ülkeleri ne kadar İslami? 4 kriterden yola çıkarak hangi ülkelerin İslami kurallara en uygun şekilde yönetildiğini ortaya koyuyorlar. İlk otuzun içinde tek Müslüman ülke yok. Hollanda, Yeni Zellanda Danimarka var; tamamı İslamiyet'in getirdiği temel kurallara uyan bir yönetim tarzıyla yönetiliyorlar. Peki o İslami kurallara biz neden uymuyoruz? Hangi gerekçeyle uymuyoruz biz o İslami kurallara? Müslümanız diyoruz. İslam'ın egemen olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Neden koptuk o dünyadan? Az önce saydığım 4 halkayı yerine getirdiğimizde eminim biz İslami endekste çok daha yukarılara tırmanmış olacağız. 2010'daki İslami endekste Türkiye 103. sırada.
"Demek ki demokrasimiz gelişmemiş, insan haklarına saygı duymuyoruz. Sosyal devlet ciddi yara almış durumda. Ahlaki temellerimizde ciddi bir sarsılma var. Kadını ikinci sınıf vatandaş görüyoruz. Bütün bunları aşmamız gerekiyor."
"Terörden en büyük zararı biz görüyoruz"
"Bizler kendi sorunlarımızı ön yargılardan arınarak ve bir araya gelerek düşüncelerimizi özgürce ifade ederek güzel bir Türkiye inşa edebiliriz" diyen Kılıçdaroğlu, "Terörden en büyük zararı biz görüyoruz. İnançlar en fazla Türkiye'de sömürü alanı haline dönüşüyor. Siyaset kurumu inançları acımasızca sömürüyor. İlahiyatçılarımız farklı bir şeyi dillendirmekten çekiniyorlar, endişe duyuyorlar. Ya tepki gelirse diye. İşin özü şu; yeni düşünceler her zaman tepki çekmiştir. Ama tarih yeni düşünceleri her zaman doğrulamıştır" ifadesini kullandı.
"Acı olmasın diye yola çıkanlar, geride kocaman bir acı bıraktılar"
Cumhuriyet Halk Partisi, Ankara Tren Garı önünde geçen yıl 10 Ekim'de gerçekleştirilen bombalı saldırının yıldönümü nedeniyle bir belgesel hazırladı. 'Baba Ben De Gideyim Mi' adlı belgeselin gösteriminden sonra konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Acı olmasın diye yola çıkanlar geride kocaman bir acı bıraktılar. Kuşkusuz bu acılar bizim umutlarımızı yitirmemize yol açmamalı" dedi.
CHP yönetimi tarafından geçen Ankara Tren Garı önünde geçtiğimiz yıl 10 Ekim'de meydana gelin ve 101 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırı ile ilgili hazırladığı 'Baba Ben De Gideyim Mi' adlı belgeselin gösterimi genel merkezde yapıldı. CHP'lilerin yanısıra patlamada yaşamını yitiren kişilerin yakınlarının da katıldığı belgeselin gösteriminden sonra konuşan Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, olay günü yaşadıktarını anlattı. İstanbul'da düzenlenecek mitingi öncesi patlama haberini aldığını ve kısa sürede yaşamını yitirenlerinin sayısındaki artış nedeniyle tüm programını iptal edip Ankara'ya gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Hayatını kaybeden çocuklarımızın sayısı 101 idi. 101 kişi IŞİD terör örgütü, Irak Şam İslam Devleti adlı bir örgüt. Az önce hep birlikte bir belgeseli izledik, duygulanmamak mümkün değil.Bir annenin çocuğunu hangi umutlarla büyüttüğünü hepimiz biliriz, bir baba kolay kolay ağlamaz. Bir babanın nasıl gözyaşı döktüğünü gördük. Elbette ki acılarımız var. Her insanın hayatında mutlu günler de var acılar da var. Ama bizim halkımızın söylediği önemli bir söz var. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Bir babanın bir annenin evladını toprağa vermenin acısı çok daha derinlerdedir. O nedenle anneler söylerler, Allah kimseye evlat acısı vermesin, bu acı tabi çok derinden bir acı. Bir annenin bir babanın acısı olmanın daha ötesinde daha derinden bir acı. Bir daha bu toplum acıları yaşamasın diye, bu ülkeye huzur, bu ülkeye barış, bu ülkeye kardeşlik gelsin diye demokratik hakkını kullanan gencecik çocuklarımızın, hayatlarını kaybettikleri bir acı. Acı olmasın diye yola çıkanlar geride kocaman bir acı bıraktılar. Kuşkusuz bu acılar bizim umutlarımızı yitirmemize yol açmamalı" dedi.
"Ankara'ya gideceğiz, Anıtkabir'e gideceğiz, Gençlik Parkı'na gideceğiz"
Belgeselde anlatılan hikayelere de değinen Kılıçdaroğlu, küçük Sıla'nın geleceğe umutla bakmasına değinerek şunları söyledi:
Kemal Kılıçdaroğlu:
"Sevgili küçük bir Sıla vardı. Sıla'nın gözlerini gördünüz mü bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi ? Sıla'nın gözlerinde umut vardı. O küçücük kız, bize bu belgeselde umudu hatırlatan kız. Hep birlikte acılarımızı paylaşacağız. Acıları paylaşmak görevimiz. Kuşkusuz ateş düştüğü yeri yakıyor. Ama o ateş sadece bir eve değil, binlerce eve düştü. Aynı duyguları burada bir perdenin önünde birlikte yaşadık. Hepimiz evlatlarımızı kaybetmişiz gibi üzüldük. Dolayısıyla küçük Sıla'nın bize bıraktığı küçük bir dersi hiç unutmayacağız. O geleceğe umutla bakan bir çocuğumuz. Onun umudunu yaşatmak, yeşertmek hepimizin ortak görevi. acıları paylaşacağız, ama geleceğe umutla bakacağız. Ben son olarak şunları ifade etmek isterim, bu ülkenin toprakları insan sevgisiyle yoğrulmuş topraklardır. Bu topraklarda bereket var. Bu topraklarda neşe var, bu topraklarda türküler horanlar var, hoyratlar var bu topraklarda. Bu topraklarda derin ama derin acılarda var. Acılarımızı gençlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız. Ama geleceğe umutla bakmayı asla ve asla unutmayacağız, geleceğe umutla bakacağız. Ne için küçük Sıla'ya daha güzel bir Türkiye bırakmak için, cocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak için. Hani çocuklarımız diyorlar ya Ankara'ya gideceğiz, Anıtkabire de gideceğiz, Gençlik Parkına gideceğiz, onlar büyük umutlarla geldiler o umutları yeşertmek, o umutları sürekli kılmak bizim görevimiz. Bu görevi yapacağız, üstümüze düşen bir şey varsa elbette yapacağız. Ama bir konu var ki hepimizin ortak amacı olmak zorunda huzurlu bir Türkiye, Barış içinde yaşayan bir Türkiye, inancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun, birlikte yaşadığımız bir Türkiye. Annelerin yüzünün güldüğü bir Türkiye, çocuklarının mutluluklarını gördüğü, paylaştığı çocuklarıyla övündüğü bir Türkiye. Bunu yaratmak hepimizin ortak görevi. Bu ortak görevde buluşmak, bu ortak görevi sürdürmek,ve küçük Sıla'nın umutla baktığı Türkiye'yi yeniden yaratmak dileğiyle hepinize selamlar saygılar sunuyorum."