CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Fethullah Gülen cemaatinin Bakanlar Kurulu kararı ile "terör örgütü" ilan edileceği yolundaki açıklamasına ilişkin olarak, "Hâkim ve savcı, eğer bu dosya önünüze gelirse, doğrudan doğruya Recep Tayyip Erdoğan’ı davet edeceksiniz. Gel buraya, ne dedin sen. “Ne istediler de vermedik, diyor. Neyi verdin, neyi istediler. Bundan iyi yardım ve yataklık mı olur?" diye sordu.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rize'de çay toplayan ve Kırşehir'de toplu açılış törenine katılan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e yönelik eleştirilerini sürdürdü. Cirit'in kendisi hakkında dava açabileceği yolundaki açıklamasını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Beni mahkemeye vermezsen namertsin" ifadesini kullandı.
Gezi Parkı eylemlerinin 3. yıl dönümünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Gençlerimiz türkülerle, şarkılarla, oyunlarla Taksim Meydanı'na çıktı. Zekâsını, bilgisini, aklını kullanan bütün gençlere teşekkür borçluyum. Onlar hiç kimsenin vermediği dersi bir diktatöre verdiler ve diz çöktürdüler" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuşuyor.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
2002’de sıfır terörle devraldılar, kim terör örgütlerine göz yumdu? Kim Sur’un içine silahları yığdırdı. Kim yaptı bunları? Kim valilere talimat verdi, “Aman ha, bunlara sakın dokunmayın” diye. Bunların hesabını sormak zorundayız. Vicdanı olan herkesin sorması lazım. Her şehidin eli onların yakalarındadır. Terör örgütüne yardım ve yataklık yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Hukuk bilen bir savcı bekliyorum. Korkularından dosyayı ellerine alamıyorlar. Elin yanmaz savcı kardeş, yeter ki yüreğin yanmasın. Şehit ve gazilere sahip çık sen de. Dün açıklama yapıyor, FETÖ terör örgütü diyor. Ya arkadaş, bu karar tamam, gönderdin hükümete. Hâkim ve savcı, eğer bu dosya önünüze gelirse, doğrudan doğruya Recep Tayyip Erdoğan’ı davet edeceksiniz. Gel buraya, ne dedin sen. “Ne istediler de vermedik.” Neyi verdin, neyi istediler. Bundan iyi yardım ve yataklık mı olur? Her şeyi verdik biz size diyor.
ÇAY VE FINDIK ÜRETİMİ SORUNU
Yarın seçim olacakmış gibi çalışıyoruz. Önümüzdeki seçimler için rota hazırladık. Çay sorunu nasıl çözülür diye. Fındık üreticileriyle görüştük. Dertlerini dinledik. Güzel çözümlerimiz ortaya çıktı. Fındık, çay gibi stratejik bir ürün. Dünya fındığının yüzde 75'ini Türkiye üretiyor. Fındık üreticisinin alınteri peşkeş çekiliyor. Fındık üretimi yabancılara bırakılıyor. Defalarca bölgeye gittiler, üreticilerin sorunlarını çözmediler. 4 yıl verin Türkiye'yi uçuracağız, bölgenin lideri yapacağız.
"Gezi'de bir diktatöre diz çöktürdüler"
Ve Gezi'nin 3'üncü yıl dönümü. Gençlerimiz türkülerle, şarkılarla, oyunlarla Taksim Meydanı'na çıktı. Zekâsını, bilgisini, aklını kullanan bütün gençlere teşekkür borçluyum. Onlar hiç kimsenin vermediği dersi bir diktatöre verdiler ve diz çöktürdüler. Olay iki ağaç değil, binlerce ağaç. O fidanlarımızın herbiri birer ağaçtı. Ne istiyorlardı; bizim yaşam tarzımıza, kimliğimize, inançlarımıza müdahale etmeyin diyordu. Özgürlük patlamasıydı. Gezi eylemini başlatan, büyüten ve sürdüren herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
İki büyük yalanla Gezi protestolarını kırmak istediler. Birincisi camide içki içtiler yalanı. Caminin imamına zorla ifade verdirmeye kalktılar, adam dedi “Ben din adamıyım, nasıl yalan atayım.” İkincisi Kabataş’ta başörtülü kadına ve çocuğuna saldırdılar yalanı. 70-80 kişi başörtülü bir kadına saldırdı herkes izledi. Yandaş medya yazıyor, “Kadınlar bağırıyor, erkekler vuruyordu.” Ne yaptı bu çocuklar, ellerinde silah mı vardı? Ellerinde gitar vardı. Orman gibiydi Gezi eylemleri. Birbirinden farklılardı ama aynılardı. Hep beraber Türkiye’nin güzelliği ve mutluluğu için mücadele ettiler.
"Fetih kutlamaları yapıyorlar,
Fatih Sultan Mehmed'in hiçbir görüntüsü yok"
Şimdi bunlar kalkmış fetih kutlaması yapıyorlar. Neredeyse Fatih Sultan Mehmed'in hiçbir görüntüsü yok. Entelektüeldi, aydındı. Bunlar şimdi İstanbul'u talan ettiler. Fatih çağ açıp, çağ kapattı. Fatih onu yaptı da İstanbul'u düşmanlara kim teslim etti? Mustafa Kemal Atatürk kime bakıp diyordu, 'Geldikleri gibi gidecekler' diye. Onun adını bile anmıyorlar. Sahtekarlar Mustafa Kemal'in adını anamazlar. Gemileri karadan yürütenlerle, yürüttükleri gemilerle dünya malı edinenler aynı insan değillerdir.
Ocak ayından bu yana çalışıyorlar, paraları ödenmiyor. Vali hiç takmadı. İş merkezi çatısında eylem yaptılar. Emek en yüce değerdir. Alınteri en yüce değerdir. Bu değere CHP dışında hiçbir parti sahip çıkmaz. Arkadaşları gönderdik, işçilerle görüştürmüyorlar. Telefonla bile konuşturmuyorlar. 17 işçinin parasını verdiler, diğerlerine sadaka gibi para dağıttılar. Onlar tazminatlarını, aylıklarını istiyorlar. Senin sorunlarına sahip çıkan bir parti var o da CHP'dir. Kendin için yeni bir gelecek ara.
Elektriğin kilovatt saati 21 kuruş ama faturada 41 kuruşa geliyor. Bir vatandaşa 52 liralık elektrik tüketimi için gelen fatura 105 liradır. Namuslu vatandaş elektriğini ödüyor, bir başkası kaçak elektrik kullanıyor. Devlet onun değil, namuslu adamın peşinde. AKP için uygundur bu, felsefesi bu zaten. Bizim felsefemize aykırı. Olay Yargıtay'a kadar gitti, kararını verdi. Şimdi kanun getiriyorlar, kanunla alacaklar. 33 milyar lira alacaklar. Her evden küçük küçük bu paraları alacaklar. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, kaçak elektrik kullananların bedelini namuslu insanlardan almak doğru mudur, değil midir? Şimdi Meclis'e getiriyorlar. Aynı sertlikte Genel Kurul'da muhalefet edeceksiniz. Antik çağlara döndük. Spartalılar döneminde hırsızlık övünülecek bir olaydı. O döneme döndük.
"Davutoğlu neden görevden alındı?"
Davutoğlu niye gitti? Davutoğlu'nun gidiş şifrelerini bulduk. Birincisi, Davutoğlu 'Türkiye'ye şeffaflık, siyasi ahlak yasası getireceğiz' dedi. Yıllardır biz bunu savunuyoruz. Ama Saray'da oturan zat itiraz etti. Kamu ihale yasasını değiştireceğim dedi. Bu başlı başına sorgulanması gereken alan. İkincisi, 1 Kasım seçimlerinde sen misin başkanlık sistemini getirmeyen, var olan sistemi çalıştırmaya çalışan... Üçüncüsü düşünce özgürlüğü. Akademisyenlerin bildirisinden sonra düşünce özgürlüğünü söyledi. Abisi itiraz etti. Dördüncüsü, Davutoğlu hediyeleri devletin arşivine kaydettirdi. Ahlaki ve doğru bir tutumdur. Beşinci şifre örtülü ödenek. Davutoğlu örtülü ödeneğin başındaki kişiyi götürdü, kendi öğrencisini getirdi. Ve görevden alındı.
ABD askerleri PYD kokartı takmış. Kıyamet koptu. Takmış, takmamış daha ötesine gitti. ABD, PYD'yi savunuyor.
Normalde bu tasarının görüşülmemesi gerekir. Ama Almanya'da siyasi partiler 'Bu hükümeti tanımıyoruz' diyor. Bu bile Türkiye'nin hangi noktaya geldiği konusunda dramatiktir.
Bütün ülkeler bildiriye imza attılar, Türkiye kendi ülkesine yaptığı zirvedeki bildiriye imza atmayan tek ülke. Türkiye'nin geldiği durum budur.
"Zarrab davasını bir arkadaşımız takip edecek"
Bir avukat arkadaşımız davayı izleyecek. Darbe dönemlerinin temel özelliği yolsuzlukları saklamaktır. Deniz Feneri Almanya'da başladı Türkiye'de herkes beraat etti. 17-25 şimdi ABD'de yargılanıyor. Nerede bu Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, hakimler, savcılar... Adalet mülkün temelidir. Adaleti hepimiz korumak zorundayız.
"Beni mahkemeye vermezsen namertsin"
Adaletin olmadığı yerde devlet de olmaz aile de. Yüce bir kavramdır. Adalet ahlaki temeller üzerinde yükselir. Adaleti mülkün temeli yapan da ahlaktır. Haksızlığın karşısında duruyorsan, adalet arıyorsun demektir. Yargıdaki başkanlar Erdoğan'ın davetiyle çay içmeye gittiler. Eleştirdim, baktım Kırşehir'e de gittiler. Devlet protokolünden haberiniz yok. Sizin ne işiniz var orada. Çıktı açıkça konuştu 'Yasama ve yargı benim için ayakbağıdır' dedi. Sonra 'AYM'ye saygı da duymuyorum, uymayacağım' dedi. Sizin ne işiniz var orada? Yargıya saygıymayan adamın önünde neden el pençe duruyorsun? Anayasa'yı ihlal ediyor. Siz de mi namusu ve şerefi alıp bir tarafa atıyorusunuz. Yargıya yazılı talimat veriyor siz de bunları görüyorsunuz. 'Fiili durumu yasal hale getirin' diyor, bunu söyleyen adamın yanında ne işiniz var? Sıkılmadan bizi davet ettiler gittik dediler. İyi ozaman ben de sizi İzmir'deki toplantıya davet ediyorum, buyrun gelin ozaman. Bunları yanında çanta gibi taşıyor. 'Bizi eleşttirenleri mahkemeye vereceğim' diyor. Vermezsen namertsin. Biz Bağımsız yargıya güveniriz. Bu eleştiriyi de zaten yargıya duyduğumuz saygıdan ötürü yapıyoruz. Cübbelerini çıkarsınlar, AKP'ye kayıtlarını yapsınlar. Kaçak Saray'da bir sürü oda var gitsinler orada otursunlar. Bu tür insanlar yargıyı temsil edemez.Birileri sizi çanta gibi yanında taşıyorsa bunun nedenini oturup konuşmaları lazım. Şimdi size düşen tek bir görev var, o koltuktan ayrılmak.