CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "AKP bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan diğer maddelerle birlikte TBMM'ye getirmelidir. Vekiller vicdanlarıyla oy kullanacaklardır. Bu anayasa değişiklik teklifi ya 367'yi aşarak kanunlaşacak, ya da 330'un üzerinde kalarak referanduma sunulacaktır. MHP her karara saygılıdır" çıkışıyla yeniden gündeme gelen "Başkanlık sistemi" tartışmalarıyla ilgili olarak açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik "Sana zaten bu ülke en önemli koltuğu vermiş. Daha en istiyorsun kardeşim, daha ne istiyorsun? Biz kendi ülkemizde barış içinde yaşamak istiyoruz. Herkesin çalıştığı, kazandığı bir Türkiye istiyoruz" ifadesini kullandı.
Hürriyet'te yer alan habere göre; Kılıçdaroğlu, Silivri Eser Diamond Otel’de "Trakya Tarımının Sorunları ve CHP’nin Çözümleri Toplantısı"na katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
"Dış politikanın tarıma nasıl darbe vurduğunu, ekonomiye nasıl darbe vurduğunu hep beraber gördük. Dış politikamilli olmak zorundadır. Yani iktidar ve muhalefetin beraber karar aldığı bir alandır dış politika. Dış politikada konuşurken gırtlağın da 9 boğum olduğunu düşüneceksiniz. İç politikadaki gibi esip gürleyemezsiniz. Yapamazsınız bunu. Daha dikkatli, daha özeli konuşacaksın. Irak Başika’da askerlimiz var bizim. Olmalı mı? Evet olmalı. Niye gittik oraya? IŞİD terör örgütüyle mücadele etmeye gittik. Etmeli miyiz? Evet etmeliyiz. Ama bir kişinin kalkıp Dubai televizyonuna yaptığı bir açıklama her şeyi berbat etti, her şeyi. Mezhep endeksli bir dış politikanın çağrısını yaptı. Ne oldu? Irak Başbakanı dedi ki; ’Başika’dan bizim topaklarımızı terk edin’. Ağır bir şey. Bütün ülkelerin askerleri var orada. Bizim de var. Çağrı yaptık Irak hükümetine, gayet açık bir çağrı yaptık. ’Biz orada Irak halkının güvenliği ve IŞİD terör örgütünden Irak’ı kurtarmak için oradayız. Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Ama birileri böyle konuşuyor"
Musul operasyonu
"Musul operasyonu başladı. Türkiye masanın dışında. Niye masanın dışında. Benim komşum, benim ağırıma gidiyor. Ben kendi ülkemin çıkarlarını savunmak durumundayım. Ama bu dış politika Türkiye’yi felakete sürükler. Yanlış bir politika izliyoruz"
"Dünyanın her tarafından kapının önüne
bırakılan bir Türkiye var şu anda"
"Mısır Ro-Ro seferlerini iptal etti. TIR’larımız Mısır’a giremiyor. Kim zarar gördü? Beyefendi yine koltuğunda oturuyor. Yine esip gürlüyor. Gidin TIR şoförlerine, ihracatçılara sorun bu işin sorumlusu kim? CHP olarak bir, Mısır’a eski 2 büyükelçimizi gönderdik, 2 milletvekilimizi. Türk halkı ve Mısır halkının kardeş olduğunu, ortak tarihimiz olduğunu, ilişkilerin düzelmesi gerektiğini ifade ettik. Bizi düzeltmeye onlar bozmaya çalışıyor. Bu yapı en tehlikeli yapıdır, bu anlayış en tehlikeli anlayıştır. Dünyanın her tarafından kapının önüne bırakılan bir Türkiye var şu anda"
"Müslümanlığı da bilmiyor"
"Acı bir tabloyu da söylemek zorundayım. İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini geçti. Bu ayıp kime ait. Bu bölgede Türk üniversiteler herzaman birinciydi. İlk kez İran üniversitelerinin ürettiği bilimsel bilgi Türk üniversitelerini geçti. Lise gibiüniversite yaparsanız, hocası olmayan üniversite yaparsanız bu sonu elde edersiniz. Üniversite demek bilim demek. Üniversitelerde yasak olmaz. Her türlü düşüncenin özgürce söylendiği alanlardır üniversiteler. Yasak getirirseniz bilgi üretmezsiniz. Demokrasiyi kaldırırsanız bilgi üretemezsiniz. Aklı özgürleştirmezseniz bilgi üretmezsiniz. Hani bunlardan birisi diyordu ya, ’Biz müslüman ülkeyiz bizden bilim adamı yetişmez’. Müslümanlığı da bilmiyor. Tarihin en büyük icatlarını yapanlar hemen müslümanlıktan sonra İslam alimleridir. Cebiri buldular, fiziği, astronomiyi, her şeyi yaptılar. Onlardan bile haberleri yok bunların. Bilgi üreten bir toplum güçlü bir toplumdur"
"Her kuruş verginin hesabını siyasi iktidar vermek zorundadır"
"Bir demokraside olmazsa olmaz, vatandaştan toplanan verginin hesabının verilmesidir. Her kuruş verginin hesabını siyasi iktidar vermek zorundadır, demokrasinin kuralı budur. Ama bu kuralın, ikinci önemli bir halkası var. Vatandaşın da ’Ey hükümeti benim vergimi nerelere harcadın?’ sorusunu sorması gerekiyor. Döndüm, ticaret adamlarına şu soruyu sordum; ’İçinizden bu soruyu soracak bir kişi var mı?’. ’Hayır’ dediler. Niçin? Korku dağları bekliyor. O zaman bizde demokrasi yok arkadaşlar. Benim ödediğim verginin hesabını eğer bana veremiyorsa, o ülkede demokrasiden söz edebilir miyiz?"
"Hem ağlayacaksınız hem de oy vereceksiniz"
"Sorunlarınız niye çözülmesin? Sorunlar nasıl çözülür siyaseten? Sizin iktidara getirdiğiniz siyasal partilerle çözülür. Siyasetin çözümü siyaset değil mi? Sorunun çözümü siyaset değil mi? Siyaset. Siyaseti kim iktidara getirecek? Demokratik yollardan vatandaşlar bir siyasal partiyi iktidara getirecekler. Çözmezse sorunu değiştireceksiniz, bu kadar basit. Hem ağlayacaksınız hem de oy vereceksiniz. Kusura bakmayın ama ağlamaya o zaman kimsenin hakkı yok. Ağlıyorsak gereğini yapacağız"
"Daha ne istiyorsun kardeşim"
"Bir kişinin özel bir derdi var. 'Benim koltuğum ne olacak' diyor. Sen çiftçinin, esnafın, sanayicinin, ihracatçının, işsizin derdini dinledin mi? Oğlunu askere gönderen annenin sesini duydun mu? 'Duymadım, görmedim. Ne istiyorum? 'Koltuk istiyorum ben'. Sana zaten bu ülke en önemli koltuğu vermiş. Daha en istiyorsun kardeşim, daha ne istiyorsun? Biz kendi ülkemizde barış içinde yaşamak istiyoruz. Herkesin çalıştığı, kazandığı bir Türkiye istiyoruz"