Politika

KILIÇDAROĞLU: SOSYAL HUKUK DEVLETİNİ YOK ETTİK ANKARA (A.A)

28 Kasım 2010 16:28

-KILIÇDAROĞLU: SOSYAL HUKUK DEVLETİNİ YOK ETTİK ANKARA (A.A) - 28.11.2010 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasanın 2. maddesinde yer alan, ''Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir'' hükmünü hatırlatarak, ''Biz, sosyal hukuk devletini yok ettik, sadaka devleti şimdi. Sosyal devlet, her yurttaşın hak arama özgürlüğünü yakaladığı devlettir'' dedi. Kılıçdaroğlu, geçirdiği fıtık ameliyatı sonrasında ilk kez bugün Tüm İşçi Emeklilileri Derneği'nin DSİ Konferans ve Toplantı Salonu'nda düzenlenen Genel Kuruluna katıldı. Salona girdiğinde katılımcılardan yoğun alkış alan Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, kendisinden önce açılış konuşmasını yapan Dernek Başkanı Satılmış Çalışkan'ın, işçilerin karşı karşıya kaldığı tüm sorunları dile getirdiğini belirterek, bu sorunların bilinmesine karşın neden emeklilerin kendi sorunlarına sahip çıkmadığı sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, Türkiye'de 9,5 milyon emekli olduğunu ifade ederek, ''Bu sayı, eşleriyle beraber 17-18 milyon eder. Yani, kendiniz parti kurup, kendi kendinize oy verseniz, tek başınıza iktidar olursunuz'' dedi. Demokrasi, iş, özgürlük ve alın terine sahip çıkabilmenin yolunun örgütlenmekten geçtiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Örgütlenmek nedir? Örgütlenmek; Türk-İş, DİSK, Hak-İş gibi sendikal düzeyde örgütlenmektir. Memur sendikaları gibi örgütlenmektir. Ancak sorunlar ortak bir paydadır. O ortak paydada bütün derneklerin birleşmesi lazım.  Demokrasilerin özünde yatan gerekçe şudur: Demokrasilerde örgütlenme önemli ama örgütlenmenin gerektirdiği sorunların çözümü için hedef gösterilen siyasal parti de önemli. Kim benim sorunumu çözecek? Sayın Başkan söyledi, güzel... Raporları hazırladık. Nereye verdik? Sayın Cumhurbaşkanı'ndan başladık, aşağıya kadar herkese verdik. Sizin sorunlarınızı çözen oldu mu? Hayır. Biz ne yaptık peki? Koşa koşa gittik ve yine oyumuzu verdik. Sonra da diyoruz ki 'bizim bu dertlerimiz niye çözülmüyor?' İyi de bir siyasal iktidar emekliyi 'çantada keklik' görürse, sizin sorunlarınızı niye çözsün. Çünkü, diyor ki 'ben ne yaparsam yapayım, bunlar oylarını bana verecek.' Bu sorunu, aşmak zorundasınız. Aşmazsanız kendi sorununuzu çözemezsiniz.'' Kemal Kılıçdaroğlu, şikayet etmekle bir yere varılamayacağını, şikayet etmenin sorunun kamuoyunu anlatılması için belki bir yöntem olabileceğini, ancak sorunu çözemeyeceğini ifade ederek, ''Sorunu çözmenin yolu, sizin sorunlarınıza sahip çıkan siyasi iktidarlara sahip çıkmaktır'' diye konuştu. -''EMEKLİLERİN VE ÇALIŞANLARIN ÜZERİNE FATURA EDİLMEMELİ''- Dünyada yaşanan ekonomik krize de değinen Kılıçdaroğlu, krizin Türkiye'yi ''teğet geçip, geçmediğini'' tartışmadığını belirterek, krizin nasıl çözümleneceğinin önemli olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, çözüm için herkesin fedakarlık yapması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Eğer bir ülkede yaşıyorsak, o ülkede aynı havayı teneffüs ediyorsak ve beraber üretiyor ve çalışıyorsak, varsa bir sorun hep beraber bizden ne isteniyorsa bedeli ödeyeceğiz. Ama bedel, belli kesimlere hiç yansıtılmadan sadece emeklilerin ve çalışanların üzerine fatura edilirse o doğru değildir.  Size çok basit bir örnek vereceğim. 18 yaşını aşan bir emeklinin kızını düşünün. Evlenmemiş. 18 yaşını aştı ve tedavi olacak. 'Bir dakika, artık sigortalı olman lazım. Sigortalı değilsen, sen tedavi olamazsın. Kendi paranla tedavi olacaksın' deniliyor. Cumhuriyet kurulduğundan buyana, 5518 sayılı yasa çıkıncaya kadar emeklinin evlenmemiş kızı, ölünceye kadar anne-babadan hangisi sigortalı ise onun hakkından yararlanabiliyordu. Şimdi, tasarruf yapa yapa, tasarruf alanı bula bula 18 yaşını aşmış evlenmemiş kızın hakkından mı yapılacak?  Eğer siz emekliyi bu kadar hedef noktasına koyarsanız ve emeklinin oyunu da hala alıyorsanız, o zaman bir sorunumuz var. Bu sorunu, beraber çözeceğiz, beraber çözmek zorundayız.'' Ameliyat olduktan sonda ilk kez buraya geldiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, çünkü, kendisinin emekliyi çok iyi anladığını, iyi bildiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, emeklilerin de kendisini çok bilmesi gerektiğini belirterek, hedefinin mutlu bir toplum yaratmak olduğuna anlattı. -''EMEKLİ GERÇEKTEN KÖŞEYE ATILMIŞ BİR KİŞİ Mİ?''- Kılıçdaroğlu, batı standartlarındaki emeklinin, çalışma yaşamını tamamlamış, aldığı gelirle yurtiçi-yurtdışı tatillerini yapan, gezen, zaman zaman görüşlerini açıklayan mutlu bir kişi olduğunu, aldığı aylıkla da rahat rahat geçindiğini belirterek, ''Ancak Türkiye'de emekli; ya zorla emekli edilen ya da kendi isteğiyle emekli olan ama aldığı aylıkla geçinemeyen, bir köşeye atılmış kişi demektir'' dedi.  Emeklinin gerçekten ''köşeye atılmış bir kişi mi?'' yoksa toplumun ayrılmaz bir bireyi mi olduğunun tanımlanması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Şunun için söylüyorum bunu; bir yasa çıktı. Yasanın bir maddesi de şu: Emekliye milli gelir artışından pay verilemez... Bir ülkede, yaratılan milli değerden, yani bir yılda elde edilen katma değerden herkes bir şekilde pay almazsa, o toplumda huzur olur mu?  Herkes alacak, tek istisnası var, o da emekliler almayacak. Kim söylüyor bunu, kanun söylüyor. Bir arkadaşımız konuştu az önce. Bir gecede 15 bin dolara çıkmış kişi başına milli gelir. İsterse 150 bin dolara çıksın, emeklinin aylığında asla değişiklik olmayacak. Çünkü, kanuna göre, milli gelir artışından emekliye pay verilemez. Bu çok önemli bir düzenleme, sosyal devlete aykırı bir düzenleme. Bu düzenlemeyi, Anayasa Mahkemesi'ne götürdük, ama Yüksek Mahkeme düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı görmedi. Bana göre, o karar Anayasa'nın sosyal devlet tanımının dibine konmuş bir dinamittir. Ne demek, herkes pay alacak ama emekli almayacak. Bunun anlamı şudur: Emekli, bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşıdır. Eğer, siz ikinci sınıf vatandaşı olmayı kabul ediyorsanız, bizimle hiçbir sorununuz yok zaten. Ama, 'biz bu ülkede çalıştık, alın teri döktük, artık yaşımız geldi, primimiz ödedik, onurumuz ve gururumuzla, bizim çocuklarımızın çalıştığı bir ülkede, milli gelirden pay almak istiyoruz' diyorsanız, o zaman bize geleceksiniz, derdinizi anlatacaksınız.'' Kılıçdaroğlu'nun bu sözleri, katılımcılardan yoğun alkış aldı. -CENAZE FARKI Kılıçdaroğlu, bir insanın doğarken bir de ölürken eşit olduğunu belirterek, ''İki tane cenaze var. Ölürken cenazeler arasında farklı kurumlardan emekli oldular diye, dört kat fiyat farkı olur mu? Hangi adalet bu? Bu, kabul edilebilir mi? Bunların, kesinlikle kabul edilmemesi lazım'' diye konuştu. Verilen sözlerin ''nasıl olsa oy geliyor'' diye tutulmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Çağdaş demokrasilerin özünde şu yatar: Bir kişi, bir siyasetçi verdiği sözü tutmazsa, bir sonraki seçimde o siyasetçi, zeminin kaybeder ve ona seçimde 'sözünü niye tutmadın' diye sorarlar. Biz, verilen sözlerin takipçisi değiliz. Birinci eksiğimiz bu. Kim bize söz verdi ve iktidara geldiğinde bunu yerine getirdi mi, getirmedi? Bunuz takip edeceğiz. Eğer bunu yaparsak, demokrasiyi güçlendirmiş oluruz. Siyasetçi de korkar, sözümü tutamadığımda hesap sorarlar diye. Ama şimdi korkmuyor, 'soran mı var' diyor. 'Oyumu alayım, ondan sonra Allah kerim. Ben bildiğimi okumaya devam ederim' diyor.  Bunu, yol olarak siyasete getirenler, artık bu yolun sonuna geldi. Artık sizler, siyasette eğriyi doğruyu ayırın ve temiz siyasetten, güzel ahlaktan, gelirin hakça bölüşümünden, emeğin kutsal bir hak olduğundan yana taraf olun. Taraf olursanız, o zaman bu ülkede demokrasi güzel bir noktaya gelmiş olur.'' -''TAŞERON İŞÇİ, ÖMÜR BOYU ASGARİ ÜCRETE MAHKUM OLAN KİŞİDİR''- Kendisinin uzun yıllar bürokraside çalıştığını, taşeron işçiliğin ne olduğunu pek bilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, şimdi devletin bütün kurumlarında taşeron işçilerin çalıştığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Türkiye nüfusunun 80 milyona yaklaşmasına rağmen sendikalı işçi sayısının düştüğünü belirterek, şöyle devam etti: ''Neden böyle oluyor. Taşeron işçi, ömür boyu asgari ücrete mahkum olan kişidir. Hiçbir sendikaya üye olamayacak, kıdem tazminatı hakkı olamayacak, izin hakkını bile kullanamayacak ve işinde kalıp kalamayacağı onu orada çalıştıran kişinin iki dudağı arasında olacak. 'Yarın sabah işe gelme' dediği zaman bitecek. Hiçbir hak arayamayacak. Sosyal devlet bu mudur?  Anayasamızın ikinci maddesi, değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez madde, ''Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Biz, sosyal hukuk devletini yok ettik, sadaka devleti şimdi.  Sosyal devlet nedir? Her yurttaşın hak arama özgürlüğünü yakaladığı devlettir.''  -''TÜRKİYE'DE 9. SİGORTA DALI (AİLE SİGORTASI) UYGULANMIYOR''- Kılıçdaroğlu, Bağ-Kur emeklilerini de yakından ilgilendiren bir konunun da sosyal güvenlik destek primi olduğunu ifade ederek, ''Kesilen bu prim, ileride emekli aylığına yansıyacak mı? Hayır, yansımayacak. Nedir bu, sosyal rüşvet. Böyle, bir anlayış olabilir mi?'' diye konuştu. Emeklilere, ''Kendi koşullarınıza uygun bir iş bulduğunuzda çalışmak ister misiniz?'' diye soran Kılıçdaroğlu, ''Birçoğunuz, zaten çalıştığınızı belirtiyorsunuz. Oysa, emekli, aldığı emekli aylığıyla insanca yaşamını sürdüren kişi demektir. Emekli, aldığı aylıkla geçinemeyip, yeniden çalışmak zorunda olan kişi değildir. Bizdeki tanımla, demokrasilerdeki tanım farklıdır'' dedi. Kılıçdaroğlu, emeklilik yaşının 65'e çıkması ile ilgili olarak da şu değerlendirmelerde bulundu: ''Diyelim ki yaşınız 62'ye ulaştı, çalışıyorsunuz. Patron, daha genç arkadaşlarla çalışmak istediğini söyledi. 'Git, kıdem tazminatını al, hakkını al, kusura bakma' dedi. Bir süre işsizlik sigortasından para aldınız ya sonra ne olacak? İş arıyorsunuz, iş yok. Gençler var, hem daha ucuza çalışıyor. O zaman devreye daha başka bir sigortanın girmesi gerekiyor. Aile sigortası. Yani, gelirinizin olmadığını bilen sosyal devlet, aile sigortasından o aileye düzenli bir aylık bağlıyor. Kişinin yaşı 65'e kadar gelecek ve 65'te emekli aylığını alınca mesele bitmiş olacak.  Aile Sigortası 102 sayılı uluslararası sözleşmenin sosyal güvenliğin 9. sigorta dalıdır. Türkiye'de 8 sigorta dalı uygulanıyor, ancak 9. sigorta dalı uygulanmıyor. Bir siyasi iktidar, Türkiye'de acaba niye aile sigortasını uygulamaz, bununla ilgili kanunu niye çıkarmaz? Çünkü, kişiyi, bir kilogram makarnaya mahkum ederse ve onun mahkumiyetini sürdürmek için de özel bir ekonomi politikası izlerse, yoksulları büyütürse ve onu oy açısından arka bahçesi olarak görürse, bu ülkede sosyal devlet olmaz ve aile sigortası yaptırılmaz. Ama biz bir söz verdik, aile sigortası vereceğiz. Kişi, yoksulluğunu giderme hakkını sosyal devletten isteyecek. İsteyecek ki hiç kimseye muhtaç olmayacak. Sandığa giderken birilerinin esiri olmayacak. Kendi özgür iradesiyle, kendi aklıyla, kendi mantığıyla, kendi çıkarlarını düşünerek sandığa gidecek. Bizim için demokrasi budur. Bu demokrasiyi gerçekleştirirsek Türkiye önemli bir mesafe almış olacaktır.'' -''GÜÇ BİRLİĞİ TÜRKİYE'Yİ UÇURUR''- Kılıçdaroğlu, katılımcıların ''intibak yasası''nı sormaları üzerine de bununla ilgili olarak kanun teklifini TBMM'ye sunduklarını söyledi. Teklifi, geçen yasama döneminde de verdiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Hiç meraklanmayın. Halkın iktidarında İntibak Yasası çıkacak. Çok pirim ödeyenin az, az prim ödeyenin çok emekli aylığı aldığı bir düzen dikiş tutmaz'' dedi. Kılıçdaroğlu, ödenen prim karşılığı aylık alınması gerektiğini dile getirerek, şöyle devam etti: ''Çok prim ödeyip de az maaş alanın aylığı normal koşullarda yerine getirilecek ama geçmişte şu veya bu şekilde İntibak Yasası çerçevesinde aylığı yüksek olanların da aylığına dokunulmayacak. Kazanılmış haklara dokunmayacağız, ancak kaybedilmiş haklar kişilere iade edilecektir. Bununla ilgili kanun teklifimizi verdik, kabul edilmedi. Önemli değil. önemli olan şu: Eğer biz sorunların çözümünde bir araya gelebilirsek, 'şuraya destek olursak sorunumuz çözülür. Sandıkta destek olacağız' derseniz, biz güç birliği yapmış oluruz. Bu, güç birliği Türkiye'yi uçurur. Türkiye'ye, çağdaş, demokratik, emeğe ve emekliye değer  veren bir siyasal anlayış gelir.  Cumhuriyetin tanımı, Emekli Sandığı'nın binasının üstünde yazar. 'Cumhuriyet, kimsesizlerin, kimsesidir' diye. Emeklilerin, kimsesi var mı? Onun için size söz veriyoruz. Biz, sorunları biliyor ve çözmekte de kararlıyız. Bunun için sizin desteğinize ihtiyacımız var. Unutmayın, çözülmeyen sorun yoktur. 30 milyar dolarlık mal sattık. Ne oldu? Türkiye, güçlü ve kararlı bir ülkedir, kendi hakkını aramasını bilen bir ülke olmak durumundadır. Yurtdışından Türkiye'ye 1 milyon dolar getireceksiniz. Bir anda 1 milyon dolardan 65 bin dolar kar elde ediyorsunuz. Dolar bazında yüzde 6 faiz ve bunun karşılığında da vergi ödemiyorsunuz buraya. Para var, üstelik vergi de yok. Emekliye gelince.... Olay şudur: İktidar, bütçe kaynaklarını halktan yanı mı kullanıyor, yoksa birilerinden yanı mı kullanıyor? Halktan yana kullanıyorsa, başımızın üstüne ama birilerinden yana kullanıyorsa 'kusura bakmayın' demeniz lazım. Siz, halksınız, en güçlü olan sizsizin. Gücünüzü bilin ve gücünüzün gereğini yapın.''