Politika

'Bunların hortumladığı parayla aile sigortasını 32 yıl finanse ederdik'

CHP lideri Kılıçdaroğlu, 'Yolsuzluklar ve rüşvet konusunda hepimiz duyarlı olursak, haramilerin saltanatını yıkarsak bu ülke huzura kavuşmuş olur' dedi

14 Ocak 2014 16:24

CHP  Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında, soğuklar ve fakirlik nedeniyle hayatını kaybeden, intihar eden vatandaşları hatırlatarak, "Bize dediler ki, bu aile sigortasından nasıl finanse edeceksin? Hesabı yaptık. Bu parayı nereden bulacaksınız diyorlardı. Aile sigortasının maliyeti 7,5 milyar liraydı. Bunların hortumladığı parayla, 32 yıl bu para ödenebilecekti. Kimseyi birisine muhtaç etmeyecektik. O yoksul ailelerin tamamına 600 lira aylık ödeyecektik. Gidecekti parasını alacaktı. Alnı dik başı dik yiyeceğini giyeceğini alacaktı" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

Eğer yolsuzluklar konusunda rüşvet konusunda hepimiz duyarlı olursak, haramilerin saltanatını yıkarsak bu ülke huzura kavuşmuş olur. Bütün kamyoncu kardeşlerime söylüyorum. Bu mazot fiyatıyla siz kazanamazsınız, bu vergilerle siz kazanamazsınız, birileri kazanacak. Birileri malı götürecek. Sizler sadece eylem yapacaksınız.

Önümüzde yeni bir tarih var. 30 Mart var, sandığa gideceğiz. Haramilerin iktidarını sandıkta yıkacağız.17 Aralık tarihini hepimiz ezberledik. Bende dedim ki arkadaşlara, dünyada mutlaka önemli olaylar olmuştur, 1399’da Moğol istilası başlamış. Gerçekten bir tufan gibi esip giden bir istila. 1790’da Meksika’da Aztek’lerin bir takvimi olduğu ortaya çıkmış. 1908’de İkinci meşruiyetin ilanından sonra ilk kez meclisi mebusan toplanmış. 2010 17 Aralığında Google insan vücudunun tamamının haritasını çıkaran yeni bir tarayıcı geliştirmiş. Peki bizim 17 Aralık’ta ne oldu? 17 Aralık 2013’te önemli bir gerçek ortaya çıktı. Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye cumhuriyeti hükümetinin soyduğu çıktı ortaya. 17 Aralık bu açıdan çok önemli. Hiçbir yurttaşım unutmasın.

Bugün diyor ki 17 Aralık bir darbedir. Bu darbe 60', 80' darbesinden çok daha önemlidir diyor. Yahu o zaman insanlar öldürüldü, küçüklerin çocukların yaşı büyütülüp idam edildi. Nasıl oluyor da kıyaslıyorsun? Nedeni şu, hortumlar kesildi ya...

 

'Ortada bir darbe falan yok yolsuzluk var'

 

Ortada bir darbe falan yok. Kimsenin darbe yaptığı falan da yok. Yolsuzluklar ortaya çıktı mı çıkmadı mı? Adam gibi sana soru sordum. Adam gibi cevap bekliyoruz senden. Banka genel müdürünün ayakkabı kutusuna 4,5 milyon doları darbeciler mi koydu? Malı götüreceksin, sıkışınca darbe yapıldı bana diyeceksin. Senin dört bakanın darbeci miydi? Bunlar malı götürüyorlar. Ülkeyi soyuyorlar. Bana darbe yapıldı diyor, gene mağdur edebiyatı. Ben mağdurum efendim diyor. Yeter artık bu mağdur edebiyatı.

 

Hâlâ 'Ben mağdurum da mağdurum'

 

Hapse girdin kardeşim, eyvallah. Mağdur oldun. Senin mağduriyetini gidermek için anayasayı değiştirdik. Yeni seçim yaptık, Siirt’ten milletvekili oldun. Hala ben mağdurum da mağdurum.

2004'te hapisten çıktı başbakan oldu. Gitti bir şirket kurdu. İlk kez Başbakanlık koltuğundayken gidip şirket kuruyor. Ne için? Mağdur ya, gidermek için. Sonra başbakanlıktan aldığı maaş yetmiyor, gidiyor Schröder'e3 2004’te. Diyor ki, sordum diyor kaç lira maaş alıyorsun. Demiş ki 15 bin Euro alıyorum. Benim ki 3 bin Euro diyor ben mağdurum diyor.

Bu haberi okuduğum gün bütçe görüşmeleri vardı. “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın benim maaşım düşüktür diye şikayet etmeye hakkı yoktur” dedim.

10 bin lira alıyorsun, emekli maaşı alıyorsun, kira vermiyorsun, otobüs parası vermiyorsun. Bu 9,5 milyon emekli mağdur değil mi? Emeklilere sesleniyorum, maaşımız az diyorsunuz. Fazla bile vermişler.

 

'Bu ülkde bir 'başçalan' var'

 

Gerçekten 17 Aralık çok önemli. 247 milyar. Dediler ki hükümet sözcüsü atıldı. Bu çok afaki bir rakam. Yolsuzluk yok demiyor bakın. Yüksek mi düşük mü onu bilmiyoruz. Bu ülkede bir başçalan var. Ne diyor? Eğer afakiyse kardeşim sen çıkar rakamı açıklarsın, biz de öğreniriz. En iyi rakamı çalan adam bilir, ne kadar götürdüğünü o bilir.

Rakam aslında büyük rakam değil. Bu daha çıkan kısmı. Hüsnü Mübarek’i bilirsiniz değil mi? Götürdüğü mal, 55 milyar dolar. Bunların ki ne kadar? 85 milyar Euro. Orada bir kişi, bunlar kollektif götürmüşler. Bari mağduriyet edebiyatı yapmayın, yeter artık.

247 milyar nasıl alınır? Herhalde bir kişi tek başına götüremez. Nasıl götürecekler? Devletin içinde bir paralel yapı gerekiyor, ona göre bürokrat, savcı, hakim, iş adamı gerekiyor. O işadamlarına hayırsever iş adamı diyorlar. Bakana 700 bin liralık kol saati veriyor. Ne kadar hayırsever bir işadamı. O işadamı demiyor yahu, bu ülkede binlerce çocuk aç yatıyor, demiyor. Ve bu mağdur edebiyatını yapıyor.

 

'Ülke soyuluyor'

 

Devletin içinde bir çete var, o çete yolsuzlukları yapıyor. Darbe oldu, biz mağdur olduk edebiyatını bırakın. Ülke soyuluyor, 76 milyon yurttaşın cebinden çıkan verginin hesabını sormak benim boynumun borcudur.

 

'Bakan 10 apartmanı koluna takıyor'

 
Mamak’ta oturan yurttaşlarıma sesleniyorum. 700 bin liralık kol saati ne demektir biliyor musunuz? 10 tane apartman dairesidir. Evsizlere, kira ödeyenlere sesleniyorum. 10 apartman dairesini bakanın koluna takıyorlar. Ne diye? Bakan mağdur olsun diye. Çetenin reisini zaten çeteden biri açıklıyor. “Başbakan talimatı verdi, ben de gereğini yaptım” diyor.Sen kardeşim bu ülkede yolsuzluklar konusunda çete reisisin ve ustasın bu konuda.Bunların bir bakanı var. devlet şeri kabul etmez diyor. Kardeşim bunu çıkıp başındaki zata söylesene. Sen bu ülkenin ortağı değilsin, başbakansın diye hatırlatsana ona.
 

'Oğlunu saklıyor, devlete meydan okuyor'

 
Yolsuzluklar almış başını gidiyor. Devlet ortak kabul etmez diyor. Devletin ortağı var onun adı da Recep Tayyip Erdoğan . Erdoğan’ın bir korkusu var. Altında yatan şu. Oğlum Bilal Erdoğan ifade vermesin. Şimdi bizi dinleyen bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Özellikle de Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Çocuğu olan tüm yurttaşlarıma sesleniyorum. Çocuğu işsiz olanlara sesleniyorum. 
Birisi yolsuzluk davası dolayısıyla aranacak. Aranan senin çocuğunsa alır götürürler ifadesini verir. Başbakanın çocuğu ise kimse onun ifadesini alamaz. Uzun süre saklandı. Baktık geçen gün babasıyla beraber aynı arabaya binmiş. Ne demek bu biliyor musunuz? Bu devlete meydan okumadır. Ey yargıçlar siz benim çocuğumu alamazsınız, siz benim çocuğuma dokunamazsınız, savcılar çocuğumun ifadesini alamazsınız. Neden? Çünkü benim çocuğum yolsuzlukta yapsa, rüşvette verse, alsa onun yaptığı meşrudur diyor. Bunu da hukuk devletidir diye söyleyin diyor. 
 

'Benim görevim seni o yargının karşına çıkartmak'

 
Onun çocuğunun sizin çocuğunuzla farkı ne? Ayrıca özelliği ne? Onun temel bir özelliği var. rüşvet almak. Temel bir özelliği var. Bütün dünyanın teröre finans desteği veriyor diye listeye aldığı bir adamla oturup ortaklık yapıp konuşmak. Hepsi belgeli. Efendim bize darbe yapıldı. Bu darbe 60 darbesinden de 70 darbesinden de 80 darbesinde de daha ağır diyor. Daha ağır olduğu kesin, sen bir yere kaçamazsın. Sen diyorsun ki sandıkta hesabımızı göreceğiz. Demokratik bir ülkede yolsuzluk ve rüşvetin karşılığı yargıdır, benim görevimde seni o yargının karşısına çıkartmaktır. 
 

'Emine Akçay'ı anlatayım; asıl mağduriyet budur'

 
Ben size bir mağduriyet olayı anlatayım. Emine Akçay. Kim? Unutmuşsunuzdur. Emine Akçay, Adana’da eşi bir yıl süredir iş arayan bir kadındı. Küçük bir çocuğu vardı. Kıştı ve evi soğuktu. Son parası kaldı 6 lira. Gitti oduncuya, bana odun verebilir misin dedi. Çocukları ısıtacak. Oduncu 6 lirayla bacım odun olmaz, satılmaz. Kendisine 10 kilo odun veriyor, al bunu götür çocuklarını İstanbul'a diyor. Odunu getiriyor, sobaya koyuyor, odunlar ıslak. Bir eski kamyon lastiği var, o da olmuyor. Küçük çocuğuysa anne üşüyorum diyor üşüyor. Saç kurutma makinasını alıyor, açıyor prize takıyor bununla ısın evladım diyor. Yan odaya geçiyor ve kendisini asıyor. İşte mağduriyet budur. 
 

'Bizim aile sigortamız vardı, kimse soğuktan ölmeyecekti'

 
Sen milyarları götüreceksin. Hala utanmadan, hala sıkılmadan bize darbe yapıldı diyeceksin. Yeter yahu yeter artık. Bu milletin ahı tuttu ahı.Benzer bir olay Konya’da yaşandı. Genç bir kadın, 40 günlük çocuğu var. Eşi askerde, parası yok. Ne yapıyor? Pencere camını naylon örtüyle örtmeye çalışıyor. Ve çocuğu zatürreden ölüyor. Bize hiç kimse yardım etmedi diyor. 40 günlük çocuğunu toprağa veriyor. Bizim bir aile sigortamız vardı. Kimseyi birisine muhtaç etmeyecektik. O yoksul ailelerin tamamına 600 lira aylık ödeyecektik. Gidecekti parasını alacaktı. Alnı dik başı dik yiyeceğini giyeceğini alacaktı.
 

'Bunların hortumladığı parayla 32 yıl aile sigortası finanse ederdik'

 
Bize dediler ki, bu aile sigortasından nasıl finanse edeceksin? Hesabı yaptık. Bu parayı nereden bulacaksınız diyorlardı. Aile sigortasının maliyeti 7,5 milyar liraydı. Bunların hortumladığı parayla, 32 yıl bu para ödenebilecekti. Hepimizin sorumluluğu var. Biz siyaseti zenginleştirme amacı olarak görmedik. Halka hizmet aracı olarak gördük. Halk zenginleşecek dedik. ama onlar kendilerini halk sanıp kendi ceplerini doldurdular. Her taraftan kara para fışkırıyor. Haram olsun diyorsunuz, yetmiyor zaten. Rezil oldular yine milletin önüne çıkıyorlar. Bir insan rezil olur biraz geriye çekilir. Tam tersine, ayakkabı kutularından dolarlar fışkırıyor, bakanlar istifa ediyor. Bu kadar yüzsüzlük pes yani. 
 

'Teftiş kurulu tehdit kurulu oldu'

 
Şimdi bu panik içinde hakimin polisin görev yapmaması lazım. İzmir’de operasyon yapıldı. Savcının talimatını yerine getiren polis iki saat içinde görevden alındı. Şimdi HSYK’yı değiştireceğiz diyorlar. Bütün hakimleri bakanın emrine verecekler. Teklifte ne? Adalet Bakanı'nı tek yetkili yapıyorlar. Peki tek yetkili olurda sözünü dinlemezlerse ne olur? Teftiş kurulunu doğrudan bakan bağlıyorlar. Bakan ne diyecek? Bir hakimi savcıyı beğenmediği zaman. Ne diyecek? Git şu hakimin savcının kellesini al getir bana. Tak oradan alınıp başka bir yere gönderecekler. Teftiş kurulunu tehdit kurulu haline getiriyorlar böylece. Ne diyordu Erdoğan? Yetkim olsa HSYK’yı yargılarım. İşte o yetkiyi almak istiyorlar. 
Adalet bakanına adli genelge yetkisi veriyorlar. Yani Hakimler bundan sonra yasalara değil, yönetmeliklere değil, bakanın çıkardığı genelgeye göre işlem yapacaklar. Biz doğru değildir diye itiraz ediyoruz. 
Ve önemli bir şey, bu teklif bakanlar kurulunda görüşülen bir teklif değil. öyle olsaydı yasa tasarısı olurdu. AKP milletvekillerine vermişler, imzalatmışlar. Cumartesi Pazar çalışıyorlar. Tek direnen bir parti var. o partinin adı bütün yurttaşlarım duysunlar Cumhuriyet Halk Partisi ’dir. HSYK’daki bütün memurların işine son veriyorlar. 
Ne adına? Adalet adına yapıyorlar. Sen şimdi yargıya darbe yapıyorsun. Yolsuzluk darbesi yaptın. Yönetmeliği böyle yaptın sen. Hangi adaletten bahsediyorsun sen? 
 

'Güvencesi benim; 5 kuruşun hesabı verilecek'

 
1) Sandığa giderken elimizi vicdanımızın üstüne koyacağız. 
2) Yolsuzluklardan şikayet mi ediyorsunuz? Oyunuzun adresi belli, Cumhuriyet Halk Partisi. CHP iktidarında sözüm söz. Beş kuruş rüşvet alan, rüşvet yiyen, yolsuzluk yapana asla ve asla göz açtırmayacağım ve hesabını soracağım. 
Güçler ayrılığı ülkesini batı standartlarında yeniden oluşturacağız. Hakim vicdanının sesini dinleyecek siyasetçinin değil. yeter mi bunlar da yetmez.Devletin kurumları çalışacak. Sayıştay raporunu yazacak TBMM’ye gelecek. Güvencesi ben olacağım. Beş kuruşun hesabı verilecektir. 
CHP iktidarında kesin hesap komisyonu kurulacak. Bunun başkanı ana muhalefet partisi olacak. Ben muhalefete hesap vereceğim.Yeter mi? Yetmez. İlk dört ay içinde siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. Yırtık ayakkabıyla girdin, çocuklarım köşeyi döndü. Bu edebiyatı artık Türkiye’de bitireceğim. Yeter mi, yetmez. Kamu ihale yasasını, kimsenin yolsuzluk yapmasına tenezzül edemeyeceği bir hale getireceğiz. 164 kez kamu ihale mevzuatı değişti. Ne demektir? 164 kez yolsuzluğa kapı aralandı demektir.