T24 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında Ergenekon davasını eleştirirken, Oda TV sahibi Soner Yalçın’ın gözaltına alınmasına değindi ve “Nerede bu örgüt gidip ben de üye olacağım” dedi. Başbakan Erdoğan’ı Ergenekon davasının savcısı olmakla suçlayan Kılıçdaroğlu, “Sen bir sürü hukuksuz iş yapacaksın. Altına imzanı atacaksın ve bunun adına ileri demokrasi diyeceksin” diye konuştu. “Yargını medyanı kurdun. Yasama organı zaten elinde, iş dünyasını kendine uydurdun. bizim dokunulmazlığımızı kaldır” diyen Kılıçdaroğlu, Kenan Evren’in avukatlığını üstlenen AKP’li milletvekilini de sert sözlerle eleştirdi. "Savunmak için para da almamış demek ki o kadar gönül bağı var" diyen Kılıçdaroğlu, “Para almamış ama tabanca almış mı onu söylesin. Bir darbeci ne verir tabanca verir” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı Yargıtay ve Danıştay hakkındaki sözleri nedeniyle sert bir dille eleştirdi.
İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
Adana'da geçen hafta cumartesi işsizlik kader değil diye bir miting düzenledik. Hangi anketi kim yaparsa yapsın, yurttaşa soruyorlar, ortak yanıt işsizlik. Neden Adana'yı tercih ettik, çünkü işsizlik en çok orada. Her 3 gençten 1'i işsiz. Onlarca fabrikanın kapısına anahtar takılmış. Miting alanında bile pek çok kişi kağıt tutuşturuyor çocuklarıma iş bul diye. Türkiye'nin gündemi bu, vatandaşın gündemi bu. Bu gündeme ilişkin olarak iktidar 3 maymunu oynuyor, görmüyorum, duymuyorum, konuşmuyorum.
Hangi aklı evvel çıkıp da AKP ülkeyi çok iyi yönetiyor, ekonomiyi iyi götürüyor diyor. İşsizliğin sel gibi aktığı bir ekonomi olur mu? Beyefendiler ekonomiyi çok iyi götürüyorlar.
Halk işsizlikten bunaldı
Eğer siz en verimli toprakların olduğu bir kentte, işsizliği bir numaralı sorun haline getirmişseniz siz Adana'ya hangi yüzle gideceksiniz. Git Adana'da bir tesis aç bakalım.
Adanalılara şunu sordum. Ekonominin ülkenin yönetiminde AKP ile CHP arasında ne fark var. Merakla beklediler. Dedim ki AKP bu ülkenin rantına biz sizin dertlerinize sorunlarınıza talip oluyoruz.
Halk işsizlik sorunundan bunalmış durumda. Eğer vatandaşın derdiyse biz de dertlere talipsek onların sorunlarına sahip çıkacağız. Tarlaları da artık ekilmiyor Adana'nın. Narenciye üreticisi perişan. Mersin'e Hatay'a İzmir'e de soruyorum. Siz hiç başbakanın ağzından size şu çözümleri getiriyorum dedi mi. Onun derdi kendi imparatorluğumu nasıl kurarım. Siz hiç sayın başbakanın biz işsizliği şöyle çözeceğiz dediğini duydunuz mu? Hayır dediler. Her işveren bir işsizi işe alırsa sorun çözülür. Peki kimse bunu ciddiye aldı mı? Daha ekonominin e'sini bilmiyorsun, kalkıyorsun bu ülkenin yönetimine talip oluyorsun. 8 yılda 12 milyon 715 bin yoksul yarattık diye övünsünler. Niye bu insanları perişan ettiniz.
Yargı yürütmenin emrinde
Adana'da iki üç üniversite daha gerekli. Araştırma geliştirme daha fazla olmalı. Fabrikaların bacaları tütmeli. Avrupa'nın genişlemeden sorumlu üyesi Sayın Füle ile geçen hafta birlikteydik. Kendilerine anayasa değişiklikleri sırasında yapılan değişikliklerin Türkiye'yi AB'ye yakınlaştıracağını söyleyip destek sözü vermişlerdi. Dedim ki sizin desteğinizle o anayasa geçti, Yargıtay Danıştay yasaları da geçiyor. Artık yürütmenin emrinde yargı var. herhalde AB'ye yaklaştık. Bize uzlaşma sözü vermişlerdi dedi. Güldüm. Evet sözleri var size, zamanında bize de vardı. Cumhurbaşkanı seçerken uzlaşarak seçeceğiz, geldiler mi gelmediler. siz eğer size söz verildiyse, sorun bakalım bu sözlerinde niye durmuyorlar. Avrupa'nın etik değerleri önemlidir. Yalan söyleyeni affetmezler.
Siz Türkiye'yi reddetmek istemiyorsunuz. Bir gün dönüp bakacaksınız Bu Türkiye AB'ye giremez diyeceksiniz. Türkiye'de insanlar telefonlarıyla rahat konuşamıyorlarsa sorumlularından biri de AB'dir, buradan açıkça söylüyorum.
Madem ki size yaklaştırıyor bizi, herhangi bir AB ülkesinde bu değişiklikleri kendi parlamentolarında gündeme getirsinler. Tasarı olarak getirsinler, ben çıkıp evet diyeceğim. Bu değişikliği tasarı olarak hiçbir AB üyesi kendi parlamentosuna getiremez.
Sayın Füle'ye size söz verdiler ama ben söyleyeyim. Yargıtay ve Danıştay dinlenmedi, görüşlerini almadılar. STÖ'lerin de görüşlerini almadılar. Kim bilir her şeyi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan her şeyi bilir. Mecliste bizim milletvekillerin konuşma süresini sınırlandırdılar. Bir önerge hakkı verdiler, ikincisini veremezsiniz dediler. Zulüm değil mi bu, böyle bir anlayış olabilir mi? Onun için söyledim. Türkiye'nin geldiği bu noktadan sorumlu olanlardan biri de AB'dir. AB yetkilileridir.
Haber yazanı işinden at diyorsun, atıyorlar. Adam trompetçi, bir konsere gidecek. Adamı içeri alıyorlar, neymiş başbakanı protesto edecekmiş. Eskişehir'de geziyorlarmış kaldırımda, protesto edecekler diye toplayıp içeri alıyorlar. Bunun adı ileri demokrasi oluyor. Daha benzer pek çok olay var. Hepimiz biliyoruz, bilmemiz yetmiyor, bilmeyenlere anlatmamız lazım. Her bireyin özgürlük hakkı olduğunu söylememiz lazım. Özgürlük önümüzdeki aylarda en çok telaffuz edeceğimiz laf olacak. Her türlü baskıyı kurarak. Baskıyı yargı aracılığıyla uygulayacaklar.
Hukuk herkes içindir. Hukukun makamı olmaz. Hukuk insan içindir. Başbakanın kafasında böyle bir algı yok. Ona göre Başbakan tartışılamaz, hakkında dava bile açılamaz, başbakan eleştirilemez. Öyle alışmış, öyle alıştırılmış. Böyle olunca ne oluyor. 8 Ocak 2008 Sayın başbakan AKP grubunda toplantı yapıyor. Şahsımla alakalı dava açıldı diyor, düşünebiliyor musunuz diyor.
İnsan hakları nerede sen nerede. Sen saygılı olsaydın, yasadışı telefon dinlemelerinden medet umup bunlar yasadışıdır bunları kullanmazdın. Başkaları senin konuşmalarını yayınlayınca onları doğruca Silivri'ye gönderiyorsun.
İnsanlar darbe planları yapıyorlarmış. Hangi anlayışla bir darbe. Kimse suçluyu korumuyor. Ama sen aynı olay dolayısıyla yan yana bile gelmemiş insanları aynı potaya koyup nasıl baskı uygularız düşünüyorsun.
Senin vekilin bu dosyayı inceliyor. Sen ne yaptın. Senin bakanın Erzurum’a, Erzincan’a telefon edip tutukladıklarınızı serbest bırakın diye. Onların her şeye hakları var. Biz eleştirdik mi yargıya müdahale edilir mi diyorlar. Sen bir sürü hukuksuz iş yapacaksın. Altına imzanı atacaksın ve bunun adına ileri demokrasi diyeceksin.
'Yükleme kime yapılacaktı'
Birdenbire 100 kadar kişiyi tutuklama kararı verdiniz. Tutuklanacak kişinin avukatına söz verilmiyor. Ben re'sen tutukladım diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? ve adam yurtdışında hakkında karar var, gelip buyurun ben geldim diyor. Eğer delilleri karartacak, yok edeceklerse hayır. Peki yarın bunlar beraat etti, belgelerin büyük kısmının sahte olduğunu hepimiz biliyoruz. Teğmen kardeşimiz vardı ya, efendim biz başka gerekçeyle, sehven yaptık diyoruz bu işi. Asıl kimin için yapacaklardı? Sorulması gereken soru bu. Demek ki başka birine niyetlendiniz, oraya düştü. Ne kadar zamana yayarlarsa yaysınlar biz takipçisi olacağız.
GÜL'E: DİYET ÖDEDİ
“Sayın Cumhurbaşkanı ‘Bu kadar da olmaz’ dedirtiyor. Tasarı geldi, imzaladı. Noter bile önüne gelene bakar hata var mı, yok mu diye. İnsaf diye bir şey var. Sözde Cumhurbaşkanı uzlaşma kültürünün gelişmesine katkıda bulunacak. Çağırıp Başbakan’a ‘Niçin bu acele, şu Yargıtay’ı Danıştay’ı dinleseydiniz’ demesi gerekmez miydi? Gerçi herkes imzalayacağını biliyordu. Diyet borcunu ödeyenlerin yapacağı başka şey yoktur.”
KILIÇ’A: KİME DERS VERİYORSUN?
“Sayın Cumhurbaşkanı hukuk konusunda çok duyarlı, öyle söylüyor. ‘İçeridekiler salıverilmesin diye imzaladım’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanı madem hukuk konusunda bu kadar duyarlısın hülle ile Anayasa Mahkemesi’ne yargıç tayin edilirken elin nasıl vardı da o kalemi alıp imzaladın? Anayasa Mahkemesi’ne hülle ile hâkim tayin edeceksiniz. O mahkemenin başkanı (Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç) bile bunu içine sindirecek, sonra Yargıtay ve Danıştay’a ders vermeye kalkacak. Hadi canım sen de, kimsin sen ders vermeye kalkıyorsun?”
OdaTv baskını
Dün ilginç bir gelişme oldu. OdaTV denen internet ve başında Soner Yalçın ve arkadaşları var. Pazarları ben de Soner Yalçın'ın tarihi güncelleştiren yazılarını büyük dikkatle okurum. Çalışır üretir besleme değil. İnternet sitesi de öyle. Gazeteler bazen oradan alıntı yapıyor. Siteye 3 video koydu. Zir vadisinde bulunan malzemelerle ilgili.
Ertesi gün Ergenekon çetesine üye olmaktan gözaltına alındılar. “Biz yeni bir TV kuracaktık, onu kurdurtmamak için bunu yaptılar” diyor. Biz satılmadık sonuna kadar direneceğiz diyor
'3 yıldır nerede bu örgüt'
Hortumcu ya da yandaş olsaydı sırtı sıvazlanırdı. Siz baskı kurarak onu susturacağınızı sanıyorsanız yanıldınız. Bizim de her türlü desteğimiz onun arkasında olacak. Ergenekon terör örgütüne üye olmak... 3 yıldır devam ediyor, örgüt üyeliğine istediğiniz zaman gidip üye olabiliyorsunuz. Nerede bu örgüt, gideceğim üye olacağım. Bunlarda akıl mantık yok, bunlar için hukuk diye bir kavram yok ki... 'İstediğimi tutuklarım, istediğim yargıca düşürürüm, istediğim kararı vermezse yargıcı değiştiririm, değiştirdikten sonra istediğimi tutuklarım, gözaltına aldırırım. Hakimlerimi atarım, arkadaşlar dava geliyor, kararı nasıl vereceğinizi bilirsiniz.' Bu mu hukuk? Kaygımız, buradan. Hukuk, bağımsız ve tarafsız olmalı, bu özelliklerini yitirirse hukuk olmaz.
Sayın Cumhurbaşkanı, hukuk konusunda çok duyarlı olduğunu söylüyor. 'İçeridekiler salıverilmesin, o nedenle derhal imzaladım' diyor. Sayın Cumhurbaşkanı, mademki hukuk konusunda bu kadar duyarlısın, hülleyle Anayasa Mahkemesine yargıç tayin edilirken, elin nasıl vardı da o kalemi alıp, imzaladın? Anayasa Mahkemesine, hülleyle hakim tayin edeceksiniz, o Mahkeme Başkanı bile bunu içine sindirecek, sonra Yargıtay, Danıştaya ders vermeye kalkacak. Hadi canım sen de kimsin sen ders vermeye kalkıyorsun?''
Sayın Başbakan’a sesleniyorum, yargını medyanı kurdun. Yasama organı zaten elinde, iş dünyasını kendine uydurdun. bizim dokunulmazlığımızı kaldır.
Demokrasinin bu kadar kirlendiği bir ortamda hiçbir CHP milletvekili dokunulmazlık zırhına bürünmek istemiyor. Senin savcıların yargıçların bize uydurma suç üretebilir, tutuklayabilirler. Senin dokunulmazlığın kalsın. Biz bu ülkeye demokrasi ve özgürlüğü getirmek için her türlü bedeli ödemeye hazırız.
Gazeteleri, televizyoncuları susturacaksın. Köşe yazarları kendilerine otosansür uygulayacak. Biz bunları sindiremiyoruz.
Başbakan gitmiş, bizim siyasetimizde korku, korkutmak yok demiş. Yani arkadaşlar bir olay bu kadar çarpıtılır. Bunlar ne diyorsa bunun tersi oluyor. Adı ne ileri demokrasi. Kimsenin konuşmadığı, baroların konuşturulmadığı yere ileri demokrasi diyoruz. Parmak hesabıyla muhalefetin 5 dakikadan fazla konuşamasın istediğin yere ileri demokrasi diyorlar.
Diyorlar ki biz pislikleri temizliyoruz. O dönemde bakanlık yapanlar şu an senin kabinende bakan değil mi? Temizlemediğin gibi yeni pislikler ekliyorsun. Özgürlük ayıbını getiriyorsun. Adalet Komisyonu başkanı diyor ki davasına baktım ama para almadım. Demek ki gönül birliği var. Para almadı ama bir şey aldı. Tabanca aldı mı almadı. bir darbeci ne verir, tabanca verir. Peki ne aldığı karşılığında merak ediyorum.
'MÜSLÜMAN KADINLARA TECAVÜZ EDİLİRKEN NEREDEYDİN'
Elbistan'da işçi arkadaşlarımız hayatını kaybetti. Enerji bakanına demişler, göçükte kalan yakınını istemişler. O yurttaşlarımızın cesetleri demek ki yıllarca o toprağın altında kalacak. Sayın başbakan konuşurken Tunus, Filistin, Mısır'ın derdi bizim derdimiz diyor. Ne güzel! Yapılan tecavüzler varken niye çıkıp dertlenmedin. Niye dertlenmedin ABD'li askerler müslüman kadınlara tecavüz ederken, çıkıp Amerikalı askerlere başarılar diledin. İnsanlar çocuklar öldürüldü orada. Şimdi kalmış yüksek perdeden atıyorsun. Sanıyor ki biz bunları görmeyeceğiz. Seni, gölgenden daha yakın takip ediyoruz biz, hiç merak etme sen.
Bu ülkenin imkanlarını bilen insanlarız. Başbakan bilmez. Kaynak niye biziz. Hortumları biz keseceğiz, sen hortumları yandaşlarına bağladın. Sen hortumları kesemezsin, hortumdan besleniyorsun sen. Onun için her yerde her ortamda izleyeceğiz. Sözüm var, bunların maskesini indiriyorum.
Dün güzel bir şey daha oldu. Sevgililer günüydü. Bütün sevgililerin gününü kutluyorum. Ve dün Hz Muhammed'in doğum günüydü. O da bizim sevgilimizdi, insanlığa bir güneş gibi doğdu. O'nu da yad ediyoruz.