CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün gelirlerini Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Türk Dil Kurumu'na tahsis edilmek üzere temsilini CHP’ye devrettiği İş Bankası'ndaki hisselere değindi ve "Hisselerin Hazine’ye devri hukuken mümkün değildir" dedi. Kılıçdaroğlu, "Yerel seçimlerde önemli hedefler koyduk. İstanbul, Ankara, Mersin, Antalya, Adana, Balıkesir, Denizli, Uşak, Bursa'daki yerel yönetimleri almak gibi büyük bir hedef oluşturduk. Bunun yanında bu seçimde Türkiye'nin tüm şehirlerinde büyük başarılar elde edeceğimize olan inancım tamdır" diye konuştu.
CHP Parti Meclisi (PM) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, yerel seçim gündemiyle toplandı.
Bazı ilçe adaylarının oylanmasının beklediği PM öncesinde Kılıçdaroğlu, Merkez Yönetim Kurulu'nu (MYK) topladı. Burada da PM'ye sunulacak adaylara dönük değerlendirmelerin yapıldığı belirtildi.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, PM'ye sunulan MYK raporunun sunuş bölümünde ise gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin 24 Haziran seçimleri ile "fren ve denge" mekanizmalarından yoksun bir sisteme geçtiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, bu sistemde, başkanlık sisteminin en temel özelliği olan sert kuvvetler ayrılığının bulunmadığını söyledi.
Kabul edilen sisteme uyum amacıyla yetki kanununa dayalı olarak çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile bir dizi düzenlemeler yapıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, yapılan düzenlemeler sonucunda dayanağını Anayasa'da bulan "idarenin bütünlüğü" ilkesinin ortadan kaldırıldığını, devlet memurlarının güvencesinin sona erdirildiğini ve kamu yönetiminde büyük bir karmaşa ortaya çıktığını ifade etti.
Hiç kimsenin kamu yönetiminde yarın ne olacağını bilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, uyum düzenlemeleri kapsamında, TBMM İç tüzüğünde de değişikliklere gidildiğini hatırlattı.
"Yasa reformuna ihtiyaç var"
İç tüzük değişikliklerini dikkatle değerlendirmek gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu:
"TBMM İç tüzüğünde uyum düzenlemeleri bağlamında yapılması gereken değişiklikler, daha güçlü bir yasama organı oluşturulması konusunda önemli bir fırsattı. Zira artık yasalaşacak olan metinler, yürütme organından gelen kanun tasarıları değil, milletvekillerince verilen kanun teklifleridir. Öte yandan bütün demokratik ülkelerde, yasama organının diğer önemli bir fonksiyonu da denetimdir. Bu çerçevede özellikle de yasama faaliyetleri açısından daha güçlü bir TBMM için TBMM İç tüzüğünün bir yasama reformu anlayışıyla düzenlenmesi gerekir. Millet iradesinin yansıdığı en yüce organ olan TBMM'nin önünde böyle tarihi bir görev vardır. Ancak ne var ki TBMM İç tüzüğünde yapılan değişiklikler sadece şekle ilişkin olmuş, 26'ncı dönemde iç tüzükte yapılan ve demokratik olmayan değişikliklerden de geri adım atılmamıştır. Artık unutulan reform kavramını yeniden siyasi hayatımızın en önemli gündem maddesi yapmak zorundayız. Bu çerçevede Türkiye'nin bir yasama reformuna ihtiyacı vardır."
"Ancak, tek adam rejimine yakışır"
Yargı üzerindeki baskı ve kontrolün artarak devam ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, adli yıl açılış töreninin Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapılmasını eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanının kontrolünde, üstelik yargının üç kurucu unsurundan biri olan savunmanın temsilcisi olarak Türkiye Barolar Birliği'nin konuşamadığı bir adli yıl açılış töreni, ancak tek adam rejimine yakışacak şekilde kuvvetler ayrılığını ayaklar altına alan bir rejimde olur" dedi.
"Adalet sağlandı sanılmasın"
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun özgürlüğüne kavuşmasından mutlu olduklarını aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, yeniden milletvekili seçildikten sonra yargılamanın devam ettirilmesini ve sonrasında verilen mahkumiyet kararını da "hukuksuz" olarak niteledi.
Berberoğlu'nun 24 Haziran 2018 seçimlerinde yeniden milletvekili seçildiği için Anayasa'nın 83'üncü maddesinin dördüncü fıkrası gereğince yasama dokunulmazlığını yeniden kazandığını bildiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Enis Berberoğlu'nun tahliye edilmesiyle adalet sağlandı sanılmasın. Anayasa hükmüne göre dokunulmazlık nedeniyle durma kararı vermesi gereken Yargıtay'ın, aksine bir tutumla cezayı da onamak suretiyle evrensel hukuku ve anayasamızı yok sayması bir skandaldır. Anayasa'ya çok açık bir şekilde aykırı olan bu kararın Anayasa'ya aykırılığının Anayasa Mahkemesi nezdinde tespit edilerek düzeltilmesini bekliyoruz. Ayrıca, eski milletvekili arkadaşımız Eren Erdem, hakkında tek bir delil yokken hukukumuza, hukuku katleden bir müessese olarak girmiş olan gizli tanık veya tanıkların beyanları ile cezaevinde tutuluyor. Bu ayıba son verilmeli, Eren Erdem özgürlüğüne kavuşmalıdır."
"Özgürlükçü yerel yönetim modeli çıkmaz"
Türkiye'nin, yerel yönetimler tarihinde bir ilki AK Parti Hükümetleri döneminde yaşadığını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, seçimle gelen belediye başkanlarının, haklarında hiçbir soruşturma yapılmaksızın baskıyla istifa ettirildiğini ve yerlerine yine parti genel merkezlerinden belirlenen adaylar atandığını vurguladı.
Bugün İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük kentlerin yanı sıra Balıkesir, Düzce, Ordu ve Niğde'nin seçilmiş değil, atanmış belediye başkanları tarafından yönetildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Türkiye, yerel yönetimleri böylesine baskı altına alan, yerel yönetimleri merkezi yönetime bağlı kılan, vesayet anlayışı altında tutan bir yönetime layık değildir. Böyle bir merkezi yönetim anlayışından özgürlükçü bir yerel yönetim modeli çıkmaz." ifadesini kullandı.
"Önemli hedefler koyduk"
Gelecek yıl mart ayında yapılacak yerel seçimlerin, gelecek süreçte odaklanacakları en önemli dönemeç olacağını vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Mart 2019 yerel seçimleri aynı zamanda Türkiye'nin aydınlık yarınları için yerelden başlayarak, yönetim yetkisini liyakatli kadrolarımızla üstlenmeye başlayacağımız sürecin çıkış noktası olacaktır. Yerel seçimlerde önemli hedefler koyduk. İstanbul, Ankara, Mersin, Antalya, Adana, Balıkesir, Denizli, Uşak, Bursa'daki yerel yönetimleri almak gibi büyük bir hedef oluşturduk. Bunun yanında bu seçimde Türkiye'nin tüm şehirlerinde büyük başarılar elde edeceğimize olan inancım tamdır. Önümüzdeki süreçte hep birlikte tüm enerjimizle bu hedeflerimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerleyeceğiz."
İş Bankası hisseleri
CHP'nin İş Bankası'ndaki hisselerine yönelik tartışmalara da değinen Kılıçdaroğlu, "Kurucumuz ve ilk genel başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1938 tarihli vasiyetnamesi ile para, hisse ve Çankaya'daki gayrimenkullerini CHP'ye miras bırakmıştır. Bu para ve hisselerin nemalandırılmasına İş Bankası'nda devam edilmesini, bazı kişilere aylık ödemeler yapılması sonrası kalan nemanın tümünün Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na eşit oranda paylaştırılmasını vasiyet etmiştir" hatırlatmasında bulundu.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bu hukuki durumdan anlaşılacağı üzere, partimiz vasiyetnamedeki atanmış mirasçıdır. Yani Atatürk'ün ölümü ile İş Bankası'ndaki hisselerinin mülkiyeti, CHP'ye geçmiştir. İş Bankası ise tenfiz memurudur. Yani para ve hisse senetlerini nemalandırmakla görevlidir. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ise hukuken kendilerine irat tahsis edilen tüzel kişilerdir. Yargıtay kararlarıyla da bu durum açıkça tespit edilmiştir.
Mülkiyet ve miras hakları kaynağını Anayasa'da bulmaktadır. Normlar hiyerarşisi gereği Türk Hukuku'nda Anayasa en üst normdur. Hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz. Bugün çıkarılacak bir kanun ile vasiyetnamenin ortadan kaldırılması ve hisselerin Hazineye devri hukuken mümkün değildir. Zira bir kanun ile hisselere el konulması vasiyetin iptali anlamına gelecektir. Vasiyetnamenin bir kanun ile iptali mümkün değildir. İş Bankası'ndaki Atatürk hisseleri üzerinden yürütülen tartışma sadece miras, mülkiyet hukuku açısından değerlendirilmemelidir. Gerçek amaç, bir şekilde İş Bankası'nı yürütme organının kontrolü altına almaktır. Atatürk'ün şahsında mülkiyet ve miras hakkına yapılan saldırı, 81 milyonun mülkiyet ve miras hakkını tehdit etmektedir. Buna asla izin vermeyeceğimizi, bu konudaki kararlılığımızı bu vesile ile ifade etmek isterim."
Ekonomideki gelişmelere de değinen Kemal Kılıçdaroğlu, krizin atlatılması için öncelikle yok olan güvenin yeniden sağlanması gerektiğini belirterek, "Bu, krizle mücadelenin olmazsa olmaz şartıdır. Bunun için liyakat sahibi bir ekonomi kadrosunun iş başına getirilmesi, bu kadronun hem tutarlı hem güçlü hem de adil bir programın uygulamaya koyması lazımdır." ifadesini kullandı.