Gündem

Kılıçdaroğlu: Bir ay önce "Ankara'dan İstanbul'a yürüyeceksin" deseler, "Delirdiniz mi?" derdim

"Yürüyüş bebeğimiz, üzerine titriyoruz"

05 Temmuz 2017 11:24

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun "casusluk" iddiasıyla tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" ile ilgili olarak "Bize gübre döküldü, taş atıldı ama biz buna rağmen sadece alkışladık! Biz hepimiz bu yürüyüşün üzerine titriyoruz. Bebeğimiz gibi bakıyoruz. Umarım, bu yürüyüş, Türkiye’de yeni bir siyasal anlayışın doğuşuna da izin verir" dedi. 

Kılıçdaroğlu, "Performansınıza şaşırıyor musunuz?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Şaşırmaz mıyım? Bundan bir ay önce, 'Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceksin!' deselerdi, 'Delirdiniz mi?' derdim. Ama işte bugün yürüyorum. Her santimini kararlılıkla yürüdüm. Bir metre bile firem yok. Bir santimi bile araçla gitmiş değilim. Sonuna kadar da yürüyeceğim..."

Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a konuşan Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:

- Herkes biyonik adam olduğunuzu konuşuyor. Biyonik adam mısınız?
- (Gülüyor) Yok canım. Ben bir davaya inanan adamım. Adalete inanıyorum ve onun için yürüyorum.

- Şaka bir yana, temponuz hayranlık verici. Dimdik yürüyorsunuz. Bugün 21’inci gün, üstelik her gün spor yapan, yürüyen biri değilsiniz. Yaş da 69... Bu gücü nereden buluyorsunuz?
- Çünkü yaptığım şeye inanıyorum. Ülkede adalet yok! Türkiye çok zor durumda. Türkiye, yarı açık cezaevine dönüştü. Bu ülke, bu tabloyu hak etmiyor. O zaman da bize görev düşüyor. Herkes sindirilmiş vaziyette, ama bu durumdan da kurtulmak gerekiyor. Biz de bu görevi üstlendik, yürümeye başladık. Çok sayıda değişik partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından da destek alıyoruz. Sanatçılardan ve toplumun her kesiminden, katılım gittikçe artıyor. Yaptığımız bu şey, var olan korku iklimini de kıracak...

- Siz de performansınıza şaşırıyor musunuz?
- Şaşırmaz mıyım? Bundan bir ay önce, “Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceksin!” deselerdi, “Delirdiniz mi?” derdim. Ama işte bugün yürüyorum. Her santimini kararlılıkla yürüdüm. Bir metre bile firem yok. Bir santimi bile araçla gitmiş değilim. Sonuna kadar da yürüyeceğim...

- Bunun adı “adanmışlık” mı?
- Evet, bu topluma adanmışlık. 

- “Yapmam gerekiyor” diye mi yapıyorsunuz?
- Hem içimden geldiği için yapıyorum, hem de vazife olarak addediyorum. Bu ülkenin ve çocuklarımızın geleceği için yapmak zorundayız. 

- Ben sizi hep severdim ama bu sefer hayranlık da duyuyorum. Milyonlarca insan da böyle hissediyor. Sizin hayatınız boyunca yaptığınız en önemli şey mi bu Adalet Yürüyüşü?
- Evet! Zaten bu hareket, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada yankılandı. Günde 60 yabancı basının bu yürüyüşü izlediği oluyor. Bakın, bugün Türkiye’nin içine düştüğü durum, demokrasiden giderek uzaklaşması, yargının tamamen siyasallaşması, bir otoriter yapının Türkiye’ye egemen olması sadece bizde değil pek çok ülkede kaygı yaratıyor. O nedenle bu hareket sadece Türkiye’de değil, uygar dünyanın tamamında ilgi uyandırdı.

- Size sorulmayacak hiçbir şey yok. Siz, her şeye cevap veriyorsunuz...
- Elbette. Ama normali de bu değil mi? Böyle olması lazım. Siyasetçinin samimi olması lazım. Yüreğinden ne geçiyorsa, dudaklarından da o dökülmeli. Yani yüreği farklı, dudakları farklı şeyleri söylememeli. Ben buna özen gösteriyorum...


- Bu yürüyüş, kalben mi olduğu için katılanları ve izleyenleri bu kadar etkiledi?
- Evet. Çünkü görüyorsunuz ki yürüyenler de samimi. Herkes kalpten yürüyor. Çoğu bir şekilde adaletsizliğe uğramış. O kadar çok insan var ki bu durumda. İzleyenler de haklılık görüyorlar, kararlılık ve azim görüyorlar, bence ondan etkileniyorlar. Ben aslında bu yürüyüşü tek başıma yapacaktım. Kimse gelmese de Güvenpark’tan başlayıp İstanbul Maltepe’de bitirecektim. Ama bugün bakıyorum arkamda binlerce insan var...

- Siz ne dediniz “Ben gidiyorum peşimden gelen gelsin” mi?
- Hayır. Sadece “Ben gidiyorum!” dedim. Kimseyi de zorunlu kılmadım. Gelenler gönüllü geliyor...

- Provokasyonlara, tahriklere kapılmama kararı, taş atanları bile alkışlama kararı çok çok etkili oldu. Bu, AKP’lileri bile etkiledi. Bu kararı düşünerek mi aldınız, yoksa kişiliğiniz öyle olduğu için mi?
- Ben böyle bir adamım. Kişiliğim böyle. Biz, bu barışçıl eylemi başlattıktan sonra, bazı siyasal çevrelerden, “Gidecekler camı, pencereyi kıracaklar, arabaları yakacaklar!” türünden bir sürü laflar oldu. “Köprüyü, trafiği tıkayacaklar, insanları perişan edecekler!” dediler. Oysa biz adalet arıyoruz! Adalet istiyoruz! Adalet isteyen insan, adaletsizlik yapamaz ki! Yaptığınız zaman ne yürüdüğünüz yolun, ne yaptığınız eylemin anlamı kalır! O nedenle arkadaşlarıma söyledim, “Kesinlikle hiçbir provokasyona karşılık vermeyeceğiz” dedim. Yolda gelirken bize bazen hakaret ediyorlar, protesto ediyorlar, Rabia işareti yapıyorlar. Bizim nasıl adalet için yürüme hakkımız varsa, onların da bizi protesto etme hakları var. Demokrasilerde bunun olması lazım. Bütün mesele bunun insancıl bir çizgide olması. Evet, bize gübre döküldü, taş atıldı ama biz buna rağmen sadece alkışladık! Biz hepimiz bu yürüyüşün üzerine titriyoruz. Bebeğimiz gibi bakıyoruz. Umarım, bu yürüyüş, Türkiye’de yeni bir siyasal anlayışın doğuşuna da izin verir. Kavgadan uzak, barışçıl ama düşüncelerini halkla paylaşan ve halkın desteğini alan bir eylem tarzı...