05 Ocak 2016 15:45
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin dokunulmazlıklar konusunda tavrının net olduğunu belirterek "Kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıklar kalksın" çağrısı yaptı.
Kılıçdaroğlu, 1300 liraya çıkan asgari ücretle ilgili, "Asgari ücretliler 'Ben 1300 lirayı kimin sayesinde aldım' diye sormalı. Asgari ücretin yükselmesini ilk dile getiren kim bunu hatırlamalılar" dedi.
CHP, 7 Haziran seçimi için hazırladığı seçim bildirgesinde, iktidar olmaları halinde asgari ücretin 1500 liraya yükseleceğini açıklamıştı.
Kılıçdaroğlu, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuşuyor.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Aramızda çocuklarını güle oynaya askere gönderen ama acı haber alan aileler var. Bir araya geldiler, çünkü kafalarına takılan soruları aydınlığa çıkarmak istiyorlar. Allah'ın bize verdiği en güzel şey akıldır. O yüzden sorgulamak zorundayız. Bizim demokrasimizin en zaaf alanlarından biri vatandaşlarımızın sorgulamamasıdır. 2015'teki felaketlerin kaynağı nedir? Bunu hepimizin sorması lazım. Bunları yaptığımız zaman demokrasiyi güçlendirmiş oluruz.
Masum insanların ölmesi için kendi bedenini ölmesini kabul eden canlı bombalar yakalandı. Nasıl oluyor da bu olaylar 21. yüzyılın Türkiyesinde yeşermeye başladı? 70 ilden IŞİD'e katılan gencecik çocuklarımız var. Nasıl bir ruh halidir bu, kim yönetiyor bu ülkeyi? Bu soruları sormazsak demorkasiye katkıda bulunamayız. Soru sorulduğu zaman bilim gelişir, insanlık gelişir.
Bir inanç uğruna, Müslümanlık adına camiyi, türbeyi bombalıyorsun ve kendini Müslüman olarak tanımlıyorsun. Bizim öğrendiğimiz Müslümanlıkta bunlar yok. Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapıyor? Binlerce camimiz, bu camilerde görev yapan saygı değer imamlarımız var. Nasıl gelişiyor bütün bunlar? Senin çocuklarına, ailene karşı görevin var. Bunun için siyaseti sorgulaman lazım. Siyaset bu noktaya gelmemeli. Siyaset kirlilikten arınmıyor. Bunlar yanlış. 2016'nın ilk grup toplantısında; sorgulayın, soru sorun.
Milyonlarca asgari ücretlimiz var. Yılbaşında 1300 liraya çıktı. "Ben 1300 lirayı kimin sayesinde aldım" diye sorun. Bunu ilk kez kim dile getirdi? Belki bazıları AKP verdi diyebilir. 13 yıldır sen onların aklında bile yoktun. Seni hatırlamadılar bile. Nasıl geçiniyorsunu onu bile sormadılar. 900 lira net asgari ücreti de benden öğrendiler. Ankara'daki beyler senin gibi yaşamıyor. Kim beni düşündü, kim benim haklarımı savundu? Soruyu vicdanına sorarsan, vicdanında CHP cevabını verecektir. Peki 1300 lira yeterli mi, hayır. 2 kazık attılar sana. Birincisini fark etmeyeceksin bile. Aylığından işsizlik sigortası için para kesilir. Senin paranla sana propaganda yaptılar. Buna itirazı sendikalar etmeli. Onlar senin haklarına sahip çıkma yerine Kamboçya'ya gezmeye gidiyorlar. Senin hakkını savunan yok. Senin hakkını emekten yana, alın terinden yana olan biz savunuyoruz işçi kardeşim. İkincisi ise sen asgari ücreti almadan çıkan yangına bak. İğneden ipliğe her şeye zam geldi. Mutfağın yangın yerine döndü. Zam yaparak ülke yönetilmez. Zam yapılarak yönetilen bir ülke var mıdır, yoksa niye bunlar zam yapıyor? Daha 1300 liranın cebini görmediği sürede mutfağında yangın çıkardılar, bunu önümüzdeki günlerde göreceksin. Keşke asgari ücret artmasaydı da zam yapmasalardı diyeceksin. Sandığa gidip oy kullanırken, vicdanınla oy kullanacaksın. Yeri geldiğinde de bizden hesap soracaksın. Senin hesap sorman benim başım üstüne. Yeter ki sen hesap sor.
Doğu'da, Güneydoğu'da neler oluyor? Bir Ankara, İstanbul, Rize, Muğla'yı düşünün. 10 gün sokağa çıkma yasağı olursa önce sen isyan edersin. Neden bu sokağa çıkma yasakları? Hukuki temeli nedir? 2002'de iktidara geldiklerinde terör diye bir şey yoktu. 2016 Türkiye yangın yeri. Kim yönetiyor bu ülkeyi. Kabahat PKK diyecekler, bizi kandırdı diyecekler. Kandırılan bir hükümetten bu ülkeye hayır gelmez. Bu sorunu çözmek istiyorsan adres İmralı değil, TBMM. Şehirler, iller, ilçeler silah deposu haline gelirken sen neredeydin? Ağır silahlar şehirlerin göbeğinde. Polisi, istihbaratı yok muydu? Faturayı kim ödüyor, masum vatandaş ödüyor.
50 sefer söyledik, sorunun çözümü TBMM'dedir. Davutoğlu son geldiğinde de söyledim. Uzlaşma Komisyonu bu sorunları çözmeli. Oturup konuşmalıyız. Türkiye'yi bu beladan kurtarmalıyız. Bırakın PKK belasını şimdi de IŞİD belasını getirdiler. Siz getirdiniz. Bu sorunu çözmek için yer TBMM. Bir, bu sorunu çözmek için samimi ve dürüst olacaksınız. İki, gizli, kişisel bir ajandanız olmayacak. Üç, millete hesabını vermediğin vaatlerin altına girmeyeceksin. Sayın İdris Baluken "bize özerklik sözü verdi" diyor. Hükümetten itiraz yok. Millete hesabını veremeyeceğin vaatlerde bulunmayacaksın. Bunun belasını halk çekiyor. Dört, millete bilgi vereceksin. Desteğini alacaksın. Bunları yapmadın, kendi bildiğini okudun, bölge halkı çile çekiyor.
Kürtçe anadil yasağında ilk adımı atan CHP'dir. Biz kendi ülkemizde huzur ve barış içinde yaşamak istiyoruz. Hiç kimseyi inancı, etnik kimliği, yaşam tarzı nedeniyle ötekileştirmeyeceğiz.
Viranşehir'de iki polisin, nasıl öldürüldüğü belli değil ve bölgede pim çekildi. Neden 7 Haziran'dan sonra. "Bana 400 vekil verin sorunu çözelim." Sen oradaki ölümleri kendi çıkarın için kullanıyorsun. Anneler de bunu bilsin. Analara yalancı bahar yaşattılar. 7 ile bağlı 17 ilçede sokağa çıkma yasağı var. 1 milyon 300 bin kişi etkilendi. 200 bin kişi başka yerlere göç etti. 700 kamu kurumu hasar gördü. 19 okul yakıldı. 7 bin kişi valilikten yardım istedi. Bütün bunların sorumlusu kim? Bunların sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir. Bunun hesabını vermek zorundalar.
Kahvaltıda öldürülen Melek anneyi düşünün. Onun ne günahı var? Neden? Kim sorumlusu? Yazık, günah değil mi? Bu çatışmalar PKK'nın ekmeğine yağ sürüyor. Terör örgütü kandan besleniyor. Defalarca yanlış adrese gittiğinizi söyledik. Türkiye'yi kan yumağının üstüne oturttular. Ülkeyi yönetenler 3 gün sonrasının hesabını yapmalı, elin adamı 50 yılın hesabını yapıyor. 50 yıldan vazgeçtik, 3 günün hesabını yap.
Prefabrik konut yap, bölge halkına oturacak yer ver. "Ben terörü bitircem" de. Akıl da yok bunlarda. Sonuçta fatura masum insanlara çıkıyor. AİHM bunlara soruyor. TC hükümeti neden AİHM sorularına muhatap olsun? Bunlar ülkeyi yönetemiyorlar. Ülkeyi yönetme güçleri, kapasiteleri yok.
2016'da Türkiye bu sorunları aşmış olsun, umuyoruz. Size ne zaman engel olduk? Size akıl verdik, ona bile uymadınız. Türkiye'yi batağa sürüklediniz.
Geçen hafta "götürgev"den bahsetmiştim. TÜRGEV beni mahkemeye vermişti, para TÜRGEV'in hesabına yattığı resmi belgeyi gönderdi. Biliyorsan bizi niye mahkemeye verdin? Biliyorsan, neden belgesini yayınlamadın? TÜRGEV'e yardım yapan tüm şirketlerin listesini açıklayın o zaman. Kamu yararına bir vakıf ise niye açıklamıyorsunuz? ÇYDD açıklıyor, gizli kapaklı işleri yok. Sen niye açıklamıyorsun, kimin koruması altındasın?
Kraliyet ailesi nisan ayında TÜRGEV'in hesabına para yatırıyor. Mayıs ayında kral Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuruyor ve saray yapmak istediğini söylüyor. Bakanlık da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gönderiyor. İBB de yapılaşma izni veriyor. Erdoğan Bayraktar 25 yıllık sorunu çözmüş oluyor. Olay CHP'lilerin sayesinde yargıya götürülüyor. Mahkeme oybirliğiyle bunu iptal ediyor. AKP müzik kutusu gibi, kim parayı atarsa onun müziğini çalar. Kral parayı attı, onun sözcüsü oldular. Allah'tan arada dürüst hakimler de var. Bu yapılan ahlaki mi, değil mi?
Sayın Davutoğlu randevu aldı, geldi. Başkanlıkla ilgili hiçbir ayrıntı vermedi. Biz parlamenter sistem hakkında ayrıntılarıyla anlattık, onlar da başkanlık ile çalışma yapacaklarını söylediler. Ben, ne yapacaklarını anlamış değilim. CHP demokrasi ve insan haklarından yanadır, hiçbir darbe yasasını savunmaz. Darbe yasalarının değişmesi için çabayı sergilemiştir. Davutoğlu'na "Sizin görev yapmanızı engelleyen bir hüküm var mı" diye sordum, birbirlerine baktılar. Darbe yasasından örnekler verdim. "Basın hürdür, engellenemez" diyor darbe anayasası. "Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alıyor" diyor. Döndüm ve "basın hür mü" diye sordum. Bunu yapan darbe hukuku. Anayasa darbe hukukunun bir parçası. Siz darbe hukukunu değiştirmedikçe demokrasiyi getiremezsiniz. "Herkes izin almadan gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" diyor darbe anayasası. "2 kişi bile yan yana yürüyemez hale geldi, bu anayasadan mı kaynaklı" bunu yapan darbe hukuku denen yasalar. Cumhurbaşkanı gelecek, belli kişileri içeri atıyorlar, bunun neresi demokrasi? Cumhurbaşkanı yetkilerinin kısıtlanması gerektiğini söyledik. Rektörleri kendileri seçsin, kendileri yönetsin; Cumhurbaşkanı niye karışıyor?
"Hiçbir organ, makam, merci yargı yetkisinin kullanılmasında mahkeme ve hakimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz" diyor darbe anayasası. Ben burada cumhurbaşkanının talimat verdiğini açıkladım. Anayasa öngörmüyor ama onlar istediklerini yapıyorlar. "Yargı bağımsız diyorsunuz, AKP il ve ilçe örgütlerindeki avukatları hakim yapıyorsunuz; sonra da yargı bağımsız diyorsunuz" dedim. "Milletin vekilini millet seçsin mi, seçmesin mi" diye sordum. Seçim barajını kaldıracaksınız, lider sultasını kaldıracaksını, böyle rezalet olmaz. Davutoğlu hakkını yemeyim, haklısınız dedi. Biz bunların değişmesi için kanun teklifi verdik.
Şimdi bir darbe hukuku araştırması yapacaklar, liste çıkaracaklar. İşte o zaman gerçek anlamda demokrasi oluşacaktır. İngiltere'de anayasa yok ama hiç kimse demokrasi yoktur demez örneğini verdim.
Bu arada dokunulmazlık konusu da gündeme geldi. CHP'nin tavrı çok net. Kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıklar kalksın.
Başkan, başkan, başkan diye yanıp tutuşan, Hitler örneğini verdi. Allah büyüktür. Hitler örneğini veriyor, birileri uyarmış. Hadi biz yanlış anladık, tüm dünya da mı yanlış anladı. Çünkü içinden o geçiyor. O kadar ki kendi cümlesini, Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde sansürledi. Kendisini sansürledi. Göbels, "gazeteciler bir piyanonun tuşları gibi olmalı. Biz hangi tuşa basıyorsak o sesi çıkarmalı" diyor. Aynen bunlar gibi. Göbels taktiği. Hitler'in de bir özelliği de var "fakirim, fukarayım" demişti. Bu da "yüzüğümden başka bir şeyim yok" demişti. Şimdi dünyanın en zengin Cumhurbaşkanlarından biri. Göbels'in de 3,6 milyar sterlinlik servesti çıkmıştı. Bu da aynısıdır.
Erdem'i ve Gül'ü tutuklayan hakimler o felsefeyle yola çıkan hakimlerdir. Doğru haber yaptıkları için içeri atan hakimler, hakim değildir. Diktatörler yalan söylemek üzere çok büyük becerileri var. Aynı taktik bizde de geçerli. Başkanlık da başkanlık. Dünyanın en önemli ülkeleri başkanlık sistemiyle yönetiliyormuş. En gelişmiş 20 ülkenin 17'si parlamenter sistemle yönetiliyor, 2'si başkanlık sistemi. Başkanlık sisteminin özelliği nedir? Ülkeyi bölmek istiyorsan, başkanlık sistemini getireceksin. 200 yılı çöpe atıyorsunuz, varsa eksiğimi giderelim. Perişan haldeyiz, o tutturmuş başkanlık. Olamayacaksın kardeşim, olamayacaksın.
Ortadoğu batağını ülkemize çektik. Suudi Arabistan ile İran kavga ediyor. Eskiden olsa Türkiye hakem devlet olurdu. Biz tarafsızlığımızı yitirdik ve taraf olduk. Katar ve Suudi Arabistan'dan yana olduk. AB üyesi olmak isteyen bir ülke Suudilerin kuyruğuna takıldı. Bu 99 milyon dolar içinse, biz öderiz. Erdoğan, idamları gündeme getirmeliydi. İdamlar konusunda Dışişleri Bakanlığı sessizliğini koruyorsa sorun var. O zaman sen idamdan yana tavrını koyuyorsun. Bir insan inancından ötürü idam edilir mi?
"İsrail'e ihtiyacımız var" diyor. Bu bir teslimiyetin ifadesidir. Sözde İslamcılara da sesleniyor, neden konuşmuyorsunuz? Düne kadar mitingler yapıyordunuz, şimdi niye sesinizi çıkarmıyorsunuz, ahlak kırıntısı yok mu sizde? 21. yüzyıl Türkiyesi neden İsrail'e muhtaç hale geldi? Sen bu soruyu sormuyorsan adam değilsin. Biz savaştan yana değiliz. Rahmetli Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün hayatı savaş meydanlarında geçti. "Zorunlu olmadıkça savaş cinayettir" demiştir. Aynı şekilde rahmetli İsmet İnönü. Geçtiği içindir ki 2. Dünya Savaşı'nda hiçbir çocuğu babasız bırakmadı ve Türkiye'yi savaşa sokmadı. Savaş tamtamları çaldıkları zaman yanlıştır diyen bizdik. Laikliği dinsizlik olarak anlattılar. Bugün laikliğine önemi çok daha iyi anlaşılıyor. "Ortadoğu batağından uzak durun" demesi çok daha iyi anlaşılıyor. Ülkemizi seveceksek bu felsefeden yola çıkacağız. Türkiye'yi bu hale kim getirdi? Türkiye'yi 13 yıldır kim yönetiyor? Bunun sorumlusu bulunmadan ülke sorunları çözüme kavuşmaz. Bunu yaptığımız zaman Türkiye gerçek anlamda laik, sosyal ve hukuk devleti olacak. Biz her zaman söyledik anayasının ilk dört maddesi başımızın üstünedir."
© Tüm hakları saklıdır.