Politika

Kılıçdaroğlu: Anadilinde eğitim toplumu böler, kamuda dini öğeye karşıyız

CHP lideri Kılıçdaroğlu, İngiltere İşçi Partisi'nin davetlisi olarak konuşma yaptığı Avam Kamarası'nda "Samimi söylüyorum, kendisini anlatamayan partiyiz" dedi

15 Şubat 2013 10:57

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan Tayyip Erdoğan’ın uzun tutukluluk sürelerinden şikâyeti ve emekli Orgeneral Ergin Saygun’a ziyaretinin ardında “yakında KCK davalarından çıkacak tahliyelere yönelik tepkileri dengeleme” amacının yattığını belirtti. 28 Şubat soruşturmasında yaşanan yeni gözaltılar konusunda da Kılıçdaroğlu, “Yapılacak şey basit. MGK karar ve tutanaklarının açıklanması lazım” dedi. Kamuda türban serbestîsine “Kamuda dini öğe olmaz” diye karşı çıkan CHP lideri, partisinin“kafatasçı bir milliyetçilik” yaklaşımı içinde olmadığını ve Kürtlerin sorunlarının çözülmesini istediklerini vurguladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Londra’ya yaptığı ziyaretin ikinci ve son gününde Avam Kamarası’nda düzenlenen ‘Türkiye’nin Yani Anayasası: Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’ konulu yuvarlak masa toplantısında yer aldı. İşçi Partisi’nin Londra’da önceki gece düzenlediği “Farklı Kültürlerle Kaynaşma” yemeğine partinin lideri Ed Miliband ile birlikte onur konuğu olarak katılan CHP lideri, Londra’daki temasları çerçevesinde The Economist, Guardian, Bloomberg, New York Times gibi yabancı yayın organlarına mülakatlar verdi.

Önceki gün ve dün 28 Şubat soruşturmasına ilişkin yeni komutanların gözaltına alınması ve tutuklanması konusunda soruşturma aşaması sürdüğünden yorum yapmak istemediğini belirten CHP lideri, “Yapılacak şey basit aslında. O dönemin MGK kararları ve tutanaklarının açıklanması gerekli. Şimdi gözaltına alınan askerler ile daha önce tutuklanan isimlerin de aslında bunu istemeleri gerekir” dedi.

Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, Avam Kamarası’nda siyasetçiler, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve basınla bir araya gelen Kılıçdaroğlu’nun yeni anayasa ve Türkiye’nin gündemine ilişkin CHP’nin yaklaşımlarını aktardı.

 

‘Amaç tepkiyi dengeleme’

 

Yeni tutuklama dalgasının, Başbakan Erdoğan’ın Balyoz davasında hüküm giyen tutuklulardan emekli Orgeneral Ergin Saygun’a ziyareti ile çelişki içerip içermediği konusundaki soruya da Kılıçdaroğlu, “Başbakan’ı samimi bulmamamın nedeni de bu. Toplumun sadece belli bir kesimine mesaj vermek için yaptı bu ziyareti” yanıtını verdi.

Erdoğan’ın Saygun’a ziyareti ve uzun tutukluluk sürelerinden şikâyet etmesi konusuna CHP liderinin yaklaşımı ise şöyle:

“Birinci olasılık kamuoyunun baskısından rahatsız olmaya başlaması olabilir. Çünkü Ergenekon davasına alkış tutanlar bile artık ‘Bu kadar da olmaz’ diyorlar. Ama bence asıl amacı yakında KCK davalarının tutuklularının serbest bırakılmasına toplumun vereceği tepkiyi dengelemek. Sanırım KCK davasında toplu tahliyeler olacak. Bence asıl nedeni bu. Yoksa, eğer samimi biçimde rahatsız olmuş olsa yasal düzenleme yapar, uzun tutuklulukları engellerdi.‘Yargıya söz geçiremiyorum’ gerekçesini de gerçekçi bulmuyorum. Ergin Saygun’u gece yarısı tahliye ettiren güç nedir o zaman? Buna gücü yetiyor da diğerine yetmiyor anlayışı çifte standardı gösterir. İsteseler tutuklu milletvekillerini de bir telefonla çıkarabilirler.”

 

‘Hilmioğlu ile bilgi de hapsediliyor’

 

Ergenekon davasından tutuklu eski İnönü Üniversitesi Rektörü Profesör Fatih Hilmioğlu’nun tutukluluk halinin devam etmesine yönelik dün basında yer alan isyanına hak veren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Ona yaşatılan bir insanlık dramıdır. Bu insan, on binlerce çocuğu yetiştirmiş, iş, aş sahibi yapmış, onların bilgi birikimine katkıda bulunmuş bir bilim insanı. Sadece kendisini değil bilgisini de hapsediyorsunuz. Bu çağdaş bir tutum değildir.”

 

Anayasa lider için yapılmaz: Türkiye’de demokrasiyi güvence altına alacak, özgürlükçü bir anayasaya ihtiyaç var. Yeni anayasada güçler ayrılığı ilkesi olmalı. Devletin, birey hak ve özgürlükleri üzerinde baskı kurmaması ve bunları garanti altına alması sağlanmalı. Basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı kesinlikle sağlanmalı ve güvence altına alınmalıdır. Anayasa değişikliklerinin sağlıklı yapılması için ülkede uygun iklimin olması lazım. Türkiye’de ise yasama ve yargı yürütmenin baskısı altında. Medya üzerinde baskı var. Muhalif yazarların büyük kısmı tasfiye edildi. Hapisteki gazeteciler açısından dünya birincisiyiz. Medyada çalışanların önemli bir kısmı oto-sansür uyguluyor. Başbakan yargıya talimat verdiğini kamuoyunun önünde dile getiriyor. Çok sayıda avukatın da hapiste olduğunu söylemek isterim. Savunma hakkı engelleniyor; milletvekilleri hapiste. Bu koşullarda sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmayı düşünüyoruz. Liderin gücünü artırmak için anayasa değişikliği yapılmaz. Tam tersine liderin gücünü kontrol ve dengelemek için yapılır. Anayasa değişikliği iktidar partisinin mutfağında yapılmaz. Tüm partilerle birlikte yapılır. Yeni anayasa çalışmalarını tıkayan sorun Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na başkanlık sistemini getiren bir önerinin sunulması. İkincisi, başbakanın son süre getirmesi ve şu tarihe kadar bitirmezseniz biz kendi anayasamızı getireceğiz, demesi.

Uzun tutukluluğa karşıyız: 4. yargı paketinin içeriğini önümüzdeki hafta öğreneceğiz. Ancak terör tanımını 2006’da değiştirip genişleten AKP iktidarıdır. Biz uzun tutukluluktan şikâyet eden parti olarak iyileştirici her tür adımı destekleriz. Hele hele düşünce özgürlüğünden dolayı insanların terörist diye evlerinin basılmasını ve aylarca hapiste tutulmasını kabul edemiyoruz.

AB çifte standart uyguluyor: AB projesini önemsiyoruz, bunu bir çağdaşlaşma projesi olarak görüyoruz ve parlamentoda her türlü desteği verdik. Sadece CHP değil tüm muhalefet partileri destekliyor. Ama AB’nin Türkiye’ye yönelik politikalarında çifte standart uygulaması bizi rahatsız ediyor. Bunu Avrupa’nın değerleri ile bağdaştıramıyoruz. Bu konuda İngiltere’nin desteği çok önemli. AB’ye tam üyelik halinde Türkiye’de yaşadığımız birçok olumsuzluğu aşabileceğimize inanıyoruz. Üniversitelerin özerkliği, kadın erkek eşitliği, etik değerler alanına olumu olarak yansıyacaktır.

İlk Kürt raporunu hazırladık: Partimiz hakkında değişim ve dönüşüme karşı bir parti olduğuna dair Batı’da bir algı olduğunu biliyoruz. Bütün evrensel demokratik değer ve kurumların Türkiye’de de olmasını istiyoruz. Türkiye’de yargı bağımsızlığından ilk söz eden, anayasa mahkemesinden ilk söz eden, kadın-erkek eşitliğinden ilk bahseden partiyiz. Kürtleri ve Alevileri azınlık olarak görmüyoruz, onlar ülkemizin asli unsurları ama Kürtlerin ve Alevilerin sorunları var. Kürtçe konuşma yasağı varken bunun kaldırılması için ilk kanun teklifini veren biziz. İlk Kürt raporunu hazırlayan siyasi parti de biziz. Birlikte bağımsızlık savaşı verdik, onlar ülkemizin asli unsurları. Ama sorunları var. Bunu da siyaset kurumunun çözmesi lazım. Çözüm için ilk teklifleri veren de CHP. Bizim altı okumuzdan biri milliyetçilik. Ama bu kafatasçı milliyetçilik değil. Etnik kimlik üzerine siyaset 21. yüzyılın CHP’sine yakışmaz. Ama samimi söylüyorum, kendisini anlatamayan parti de biziz. Alevilerin cemevi kurmalarıyla ilgili yasa telifini veren de biziz. Ama AKP bunu reddediyor; AKP değişimden yana oluyor, biz de tutucu oluyoruz. Bizim parti amblemimizin 6 oku var bunlardan biri de milliyetçilik ama bu kafatasçı milliyetçilik değil. Etnik kimliğe dayalı siyasetin 21’nci yüzyılda CHP’ye yakışmayacağını da biliyoruz.

Anadilinde eğitim toplumu böler: Herkes anadilini öğrenmeli. Anadili yasağının kalkması için ilk teklifi veren de biziz. Ama anadilinde eğitim toplumu böler. Bizim görüşümüz bu. Türkiye’nin tek bir resmi dili olmalı. O da Türkçedir. Herkesin inancı ve kimliğine saygılıyız ama bunların politikada kullanılmaması gerektiğine inanıyoruz.

Kamuda dini öğeye karşıyız: Kadın giysisi üzerinden siyaset yapmayı uygun bulmuyorum. Hele hele de erkeklerin buna karışmasını hiç uygun bulmam. Tüm demokratik ülkelerde kamu görevlilerinin nasıl giyineceği bellidir. Serbest yaşam ile kamu yaşamını ayıran bu kurallardır. İngiltere’de de Türkiye’de de yargıçların özel kıyafeti vardır. Kamuda dini öğelerin kullanılmasını doğru bulmuyorum. Devlet etnik ve dini kimlikler konusunda “kör” olmak zorundadır. Gelen kişinin dini inancını sorgulayamazsınız. Bu tür şeyler toplumu böler.

Cemevleri için çabamız sürecek: Türkiye’de her yurttaşın inanç açısından özgür olması lazım. Bizim de onların inançlarına saygılı olmamız lazım. İbadetini nerede yapmak isterse, cami, kilise, havra, cemevi istediği yerde yapabilmeli. Cemevleri de Alevi vatandaşlarımızın istediği yer. Biz ibadethane olması için Meclis’e tasarı sunduk ama parlamentodan geçmedi. Çabamızı sürdüreceğiz. Devletin bu konuda müdahalesi doğru değil.

 

‘Yangın size de sıçrar’

 

Kılıçdaroğlu, “Suriye konusunda Türkiye kendi komşusu olan bir ülkenin içişlerine müdahale etmemeli. Hak ihlali varsa eleştirmeli, çaba harcamalı. Ama hükümetimiz taraflardan birinin eline silah, cebine de para koyup Git komşunu öldür’ diyor. Böyle yaparsanız yangın size de sıçrar” dedi.

 

Maliki’nin ‘Kerkük’ jesti

 

Mısır ve Irak’tan gelen davetleri değerlendirme aşamasında olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin partisinden gelen talep konusunda, “Davet var. Biz kendilerine sadece Bağdat değil Kerkük ve Erbil’e de gitmek istediğimizi söyledik. ‘Sorun yok’ diyorlar. ‘İşadamlarıyla gelin’ diyorlar. Ama AKP’li işadamlarını istemiyorlar. Irak’ın genelinde iş yapacak kesimleri bekliyorlar” diye konuştu.

 

PKK gösterisine resmi protesto

 

Kılıçdaroğlu’nun Avam Kamarası’nda katıldığı panel sırasında bir grup PKK sempatizanı, üzerlerinde Abdullah Öcalan’ın resmi bulunan tişörtlerle “sessiz” protestoda bulunduktan sonra salondan ayrıldı. Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz, gösteri üzerine salondan ayrılırken İngiliz hükümeti ve toplantıyı düzenleyen İşçi Partisi nezdinde resmi protestoda bulunacağını açıkladı.

 

WashIngton’a CHP bürosu

 

CHP’nin tezlerinin yurtdışında duyurulmasına önem verdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, Brüksel’deki temsilciliğin yanı sıra Washington’a da bir temsilcilik açacaklarını açıkladı.