Sezaryenle yapılan doğumlarda artış olduğu ve bunun çeşitli sağlık sorunları da beraberinde getirebileceği açıklandı
Türk Neonatoloji (Yenidoğan Bebek Sağlığı ve Hastalıkları) Derneği
Başkanı Prof. Dr. Murat Yurdakök, anne adayının, bebeğinin arzu
etmediği bir burca sahip olmasını önleme amacı da dahil çeşitli
gerekçelerle sezaryenle yapılan doğumlarda artış olduğunu ancak bu
bebeklerin önemli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabileceğini
söyledi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana
Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yurdakök, anne adaylarının tıbbi
nedenler dışında sezaryenle doğum yapmaktan kaçınmaları uyarısında
bulundu. Ülkede herhangi bir tıbbi gereklilik olmadan sadece annenin
isteğiyle sezaryenle yapılan doğumlarda büyük artış olduğuna dikkati
çeken Yurdakök, bazı hastanelerde tüm sezaryenlerin 5'te 1'ini böyle
doğumların oluşturduğuna dikkati çekti.
Yurdakök, şunları söyledi:
"Tıbbi
gereklilik olmadığı halde, anne adayının bebeğinin arzu etmediği bir
burca sahip olmasını önlemek istemesi ya da hekiminin tatil
veya kongre nedeniyle şehir dışında bulunacak olması gibi değişik
nedenlerle anne veya hekim, doğumu kendi programına göre belirliyor.
'Bebek anne rahminde gelişmesini artık tamamlamıştır, daha fazla
gebelik zahmetine ve doğum ağrılarına gerek olmadığı' inancı ile
gebelik, doğum zamanından önce sezaryenle sonlandırılıyor. Halbuki bu
bebekler doğduklarında oldukça büyük ve gelişmiş de gözükseler önemli
sağlık sorunları olabiliyor."
Gebeliğin 34-36. haftalarında, zamanından 1-1.5 ay
önce dünyaya getirilen bebeklerde solunum yetmezliğinin 9 kat fazla
olduğunu kaydeden Yurdakök, "Bu bebeklerin durumu, 3'te 1'i solunum
cihazına bağlanmayı gerektirecek kadar ağırdır. Gebeliğin 37.
haftasında sezaryenle dünyaya getirilen bebeklerde bile ağır solunum
yetmezliği zamanında doğanlardan 5 kat fazladır" diye konuştu.
Gebeliğin
34-36. haftalarında dünyaya getirilen bebeklerde ayrıca, kan şekerinde
düşüklük olasılığının damardan serum verilmesini gerektirecek kadar 6-7
kat, şiddetli sarılık nedeniyle hastaneye yatırılma olasılığının 10
kat, yaygın enfeksiyon (sepsis) nedeniyle ölümlerin 4 kat, herhangi bir
nedenle ölüm olasılığının 10 kat, spastik felç olasılığının 3 kat, zeka
geriliği olasılığının ise 2 kat fazla olduğuna dikkati çeken Yurdakök,
bu bebeklerde görme ve işitme bozuklukları ile epilepsinin de oldukça
yaygın görüldüğünü, ileri yaşlarda ise önemli nörolojik bozukluklar
ortaya çıkabildiğini bildirdi.
Bu risklerin, artık tamamen
olgunlaştıkları düşünülen 37-38 haftalık bebeklerde bile oldukça yüksek
olduğunu vurgulayan Yurdakök, "Riskler 37 haftalık bebeklerde 2-4 kat,
38 haftalık bebeklerde 1.5-2 kat fazladır. Bu nedenle doğum eylemi
kendiliğinden başlamamışsa veya bebeğin anne rahminde oksijensiz ve
besinsiz kaldığını gösteren bir bulgu yoksa gebelik 39. haftadan önce
sonlandırılmamalıdır" şeklinde konuştu.
Anne veya bebek için
acil bir durum söz konusu değilse sırf anne adayının acı çekmekten
kaçınmak istemesi nedeniyle sezaryenle doğuma başvurulmaması
gerektiğini belirten Yurdakök, şunlara dikkati çekti: "Bebeğin anne
rahminde sıvı ile dolu akciğerlerinin doğumdan hemen sonra temizlenmesi
ve hava soluyabilmesi için, annenin doğum ağrısı çekmesi gerekir.
Sezaryenle
dünyaya getirilen bebeklerde solunum sıkıntısı riski, normal yolla
doğan bebeklerden 3-4 kat fazladır. Ama anne sezaryene alınmadan önce
doğum ağrıları çekmişse bu risk yarı yarıya azalır. Gebeliğin 34-36.
haftalarında dünyaya getirilen bebeklerde ise bu riskler en az 2 kat
fazladır. Sonuçta anneler her zaman normal doğumla bebek sahibi olmayı
amaçlamalı, normal süresi 40 hafta olan gebelikte sadece annenin isteği
ile bebek 39 haftalık olmadan doğurtulmamalıdır." Prof. Dr. Murat
Yurdakök, kadınların gebelikleri döneminde sağlıklı bir bebek dünyaya
getirme amacını ön planda tutmaları gerektiğini sözlerine ekledi.