T24- Boy kısalması ve sırtta kamburlaşma kemik erimesinin geliştiğini ve ileri bir noktaya geldiğini gösteriyor.
Akrabalarında osteoporoz hikayesi olan, zayıf, açık renk tenliler, hareketsiz yaşam süren ve erken menopoza giren kişiler kemik erimesi açısından risk taşıyor.
Bunun dışında düşük kalsiyum alınması, sigara, aşırı alkol ve kafein tüketimi, kortizon gibi bazı ilaçların kullanılması ve tiroit gibi bazı hastalıklar riski arttırıyor.
Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği (TRASD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kemik yoğunluğunun azalması sonucu kırık riskinin artmasıyla kendini gösteren osteoporozun ciddiye alınması gereken önemli bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın dünyada ve Türkiye'de görülme sıklığının yüksek olduğunu anlatan Tan, bu kişilerin dolgu maddesi azalmış, gözenekleri büyümüş daha güçsüz ve kolay kırılabilir bir kemik dokusuna sahip olduklarını anlattı.
Tan, osteoporozun sinsi ilerlediğine ve kırık oluşana kadar belirti vermediğine, ağrı yapmadığına dikkati çekerek, "Kişi fark etmeden sessiz sessiz kemikten çalar. Hastalık ilerleyene kadar hasta görünüşte iyi olabilir, hiçbir bulgu vermeyebilir" dedi.
En sık görülen yakınmalardan birinin sırt ağrısı olduğunu belirten Tan, şunları söyledi:
"Bunun nedeni, omurgalardaki küçük çökme kırıklarıdır. Bunlar gözle görülebilen kırıklar olmadığından genellikle fark edilmemektedir. Örneğin, kişi fırından tepsi çıkarırken aniden sırtında ya da belinde şiddetli bir ağrı hissetmektedir. Ağrı, omurgadaki küçük kırıkların sonucudur. Ancak bu, film çekildiğinde ortaya çıkmaktadır. Kırık miktarının artmasıyla birlikte de omurlarda çökme olmakta, hastanın sırtında kamburluk oluşmakta ve boy kısalmaktadır. Sırtta kamburluğun artması ile beraber göğüs ve karın boşluğunda daralma olur. Karın öne doğru çıkabilir ve hasta kilo aldığını zannedebilir. Ağır aktivitelerde nefes darlığı ortaya çıkabilir. Osteoporozda omur kemiklerinin yanı sıra, kalça ve ön kolda da kırık görülme olasılığı yüksektir."
Tan, kemik erimesinin, özellikle kadınlarda menopoz sonrasında ya da yaşlılık döneminde her iki cinste de görülebildiğini ifade ederek, "Akrabalarında osteoporoz olan, zayıf, açık renk tenliler, hareketsiz yaşam süren ve erken menopoza giren kişilerde osteoporoz daha sıktır. Bunun dışında, gençlik döneminde kanama düzensizliği olan kadınlar, uzun süre yatak istirahatı yapmak zorunda olanlar, düşük kalsiyum alınması, D vitamini eksikliği olanlar, sigara, aşırı alkol ve kafein tüketimi, kortizon kullanımı ve tiroit, diyabet gibi hastalıklar, sara, tansiyon gibi hastalıklarda kullanılan bazı ilaçlar da diğer risk faktörleridir" uyarısında bulundu.
D vitamini eksikliğine dikkat
Kemik erimesinde D vitamini eksikliğinin de önemine değinen Tan, D vitamini yerine konmadığında, osteoporoz tedavisinde verilen ilaçların ve kalsiyumun bir işe yaramadığını vurguladı.
Tan, Türkiye'de yapılmış bir araştırma sonucuna göre D vitamini eksikliğinin yoğun olduğunu ifade ederek, "Ülkemizde, kapalı giyinen kişilerde yüzde 80'lere, başörtüsü takanlarda yüzde 90'larda ve çarşaf giyenlerde yüzde 100 oranında D vitamini eksikliği tespit edildi" dedi.
Tan, yeterli bir D vitamininin gıdalardan alınması pek mümkün olmadığı için her gün saat 11.00'den önce ya da öğlen 16.00'dan sonra kol ve bacakların açık olarak güneşe tutulmasının uygun olduğunu söyledi.
D vitamini eksikliğinin kemik erimesi dışında kas ağrılarına da yol açtığını ifade eden Tan, ileri yaşlardaki kişilerde denge bozukluğuna neden olabildiği gibi bazı nörolojik hastalıklarda hatta kanserde bile etkisi olduğuna dair veriler bulunduğunu bildirdi.
"Kaybedilen kemik miktarı telafi edilemiyor"
Kemik erimesi geliştikten sonra kaybedilen kemik miktarının bir daha telafi edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Tan, "Tanı konulduktan sonra tedaviyle ancak mevcut ilerleyiş durdurulabilir, bunun dışında kaybolan kemik miktarının vücuda kazandırılması çok zordur" dedi.
Tanı konulduktan sonra öncelikle hastaya detaylı bilgi verildiğini belirten Tan'ın verdiği bilgiye göre, osteoporozda kırığın olduğu ağrılı dönemde ağrı kesiciler kullanılabiliyor ancak esas tedavi, kemik yıkımını azaltan veya yapımını arttıran ilaçlarla yapılıyor. Buna ek olarak gıdalarla ya da vitaminlerle Kalsiyum ve D vitamini desteği veriliyor. Kırıkların geliştiği ağrılı dönemde ise yatak istirahati öneriliyor. Gerekirse kısa süreli korse tavsiye ediliyor. Ağrıyı azaltmak ve hastaya rahatlık sağlamak için fizik tedavi yaptırılabiliyor. Sonraki dönemde de öne eğilerek yapılan egzersizler veya aktiviteler kısıtlanarak duruş eğitimi ve sırt kaslarını güçlendirici hareketler öneriliyor. Bunlar, genellikle yürüyüşler, ağırlık çalışmaları, aerobik egzersizler, tenis, merdiven çıkma gibi aktiviteler olabiliyor.
Kemik yoğunluk testi
Osteoporoz tanısı için mutlaka kemik yoğunluğunun ölçülmesi gerektiğini belirten Tan'ın verdiği bilgiye göre, bunun için bel omurları, kalça veya el bileğinden ölçüm yapılıyor ve bu esnada hiç ağrı hissedilmiyor.
Osteoporoz, özellikle erken dönemlerde hiçbir belirti vermeden görülebildiği için özellikle risk altında bulunan kişilerin, menopoza girmiş kadınların, 65 yaş üstündekilerin herhangi bir şikayeti olmadan yılda bir kez hekim kontrolünden geçmeleri ve gerekirse kemik ölçümü yaptırmaları tavsiye ediliyor.
Sağlıklı kişilerin, olası kemik erimesi riskini azaltabilmek için kemik gelişiminin devam ettiği 0-35 yaşlarında kalsiyumdan zengin bir diyet (günde bin 500 kalori), yeterli vitamin, mineral, protein tüketimi, düzenli egzersiz yapması ve yeterli güneşe çıkması öneriliyor. Anne adayının kalsiyumdan zengin bir hamilelik geçirmesi de bebeğinin güçlü kemik yapısına sahip olmasını sağlıyor.
Sigara, alkol, kafein, şeker, tuz ve aşırı protein alımının azaltılması, ideal vücut ağırlığının korunması ve osteoporoza yol açan ilaçlardan uzak durulması gerektiğine dikkat çekiliyor. Düzenli bir spor alışkanlığının da kemik erimesini engellediği ifade ediliyor.