Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, MİT TIR’ları haberi üzerinden Cumhuriyet gazetesini eleştirerek, “Ancak çıplak kadın fotoğrafı basınca, sol jargonla yazınca, sağ iktidarı yerden yere vurunca, ekranda siyasetçiye saz çaldırınca, karanlık odakların servis ettiği haberleri manşet yapınca ‘modern gazeteciliğin’ temsilcisi olduklarını sanıyorlar” dedi.
Buna karşılık “muhafazakar medyanın durumunun hiç de iç açıcı olmadığını” ifade eden Kemal Öztürk, “Bunun karşısında, muhafazakar medyanın durumunun da hiç iç açıcı olmadığını söylemem gerek. Aslında yerleşik medya düzenine karşı alternatif bir medya düzeni oluşturmak ve gerçek gazetecilik nasıl yapılır onu göstermek bize düşer” dedi.
Kemal Öztürk’ün Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (3 Haziran 2015) nüshasında yayımlanan, “Yeni medya düzeni” başlıklı yazı şöyle:
Çok seviniyorlar, biraz kendimize yönelik eleştiri yazıları yazdığımızda bayram ediyorlar. Hemen sitelerine manşet yapıyor, televizyonlarında yazıdan alıntılar yapıyor, sosyal medyayı ayağa kaldırıyor, nasıl birbirimize düştüğümüzü yalan yere anlatıp el ovuşturuyorlar. Başka umutları olmayınca, ancak bizim eleştirilerimiz üzerine kurulmuş bir hayat sürüyorlar, ne yapsınlar işte.
Sorsan en demokrat, fikir ve basın özgürlüğünün kralı onlarda var. MİT TIR'larına yapılan baskını haber yapan gazeteye bakarsanız, en muhteşem haberciliği onlar yapıyor. Erdoğan diktatör, biz de Erdoğan'a, hükümete körü körüne destek veren “yandaş medya” oluyoruz.
Bir tane eleştirel yazı yayınlayamazlar
Yeni Şafak yazarları içinde, yanlış gördüğünde AK Parti eleştirisi yapan, hükümet icraatlarını, kendi mahallesini eleştiren en az on yazar sayabilirim size. Hatta bazen yazarlar olarak, birbirimizi bile eleştiriyoruz, cesurca fikirlerimizi savunuyoruz. Biz buna fikir özgürlüğü ve editöryal bağımsızlık diyoruz.
Şimdi MİT TIR'larını haber yapan gazeteye bakın. Hükümetin icraatını öven bir yazı çıkabilir mi orada? Bir tek yazar, hem iktidarı övsün, hem de kendi mahallesini eleştirsin, mümkün mü? Öyle eline tutuşturulmuş MİT TIR'ı fotoğraflarını gazeteye basınca gerçek gazeteci olduğunu zanneden yayın yönetmenine bir sorum var: O gazetenin kurucusu Yunus Nadi sağ olacaktı, yıllarca belgeselini, kitabını, albümünü, sinemasını, kartpostalını, DVD'sini ve tüm promosyon ürünlerini yaparak sömürdüğün Mustafa Kemal Atatürk Reisicumhur olacaktı ve sen devletin bu operasyonunu yine böyle manşetten verip, iktidarı suçlayacaktın, öyle mi?
Gazetenizde tıpkı Yeni Şafak'ta olduğu gibi, yazarların özgürce yazmasına, hükümeti övmesine, CHP'yi, kendi mahallenizi eleştirmesine izin verecek kadar kendinize güveniniz var mı? Bu kadar demokrat olabilir misiniz?
Yerleşik medya düzeninin iflası
Aslında konuyu bu kadar dar bir alana hapsetmekten yana değilim. Öyle hakaret, öfkeli cümleler, alaycı ifadelerle öteki mahalleyi eleştirmek niyetinde de değilim. Zira bir devir sona ermek üzere, bu seçimler medya dünyasını derinden sarsacak ve yeni bir medya düzenin kurulmasına neden olacak, buna inanıyorum. Bunu hükümet değil, sektörün bizzat kendisi yapacak.
Neredeyse yüz yıldır medya dünyasını elinde tutan, neredeyse tüm gazete ve televizyonların sahiplerinin aynı meşrepten olduğu bir düzenin sonucuna soğukkanlı bir şekilde bakın. İnanın dünya standartlarına vursanız, dikkate alınmayacak bir kalite ve seviye var ortada. Ancak çıplak kadın fotoğrafı basınca, sol jargonla yazınca, sağ iktidarı yerden yere vurunca, ekranda siyasetçiye saz çaldırınca, karanlık odakların servis ettiği haberleri manşet yapınca “modern gazeteciliğin” temsilcisi olduklarını sanıyorlar.
Bunca yıldır devletin her türlü desteğini almış medya düzeninin bir tane bile uluslararası gazetesi, televizyonu yok. Dünyada tanınmış tek bir yazarı, gazetecisi, televizyoncusu bulunmuyor. Zaten olamaz da, zira böyle bir dertleri yok. Bilakis, Anadolu Ajansı ve TRT gibi milli kurumlar ne zaman uluslararası bir proje geliştirse yabancı rakiplerinden çok, yerleşik medya düzeninin temsilcilerinin hücumuna uğruyor. Her türlü fikir ve eleştiri özgürlüğünden yoksun, çalışanlarını adeta köle statüsünde çalıştıran, acımasız despot düzenleri var. Bunun üzerinde daha fazla durmaya gerek yok, herkes biliyor durumu.
Aralarında fikir namusu taşıyan, gerçekten gazetecilik yapmak isteyen meslektaşlarımın olduğunu da belirteyim. Bazen onlara mail atıp haberlerinden ve yazılarından dolayı tebrik ediyorum. Ancak bu insanların azınlıkta bulunduğunu ve etkin yerlerde olmadığını da görüyorum.
Muhafazakar medya alternatif olabilecek mi?
Bunun karşısında, muhafazakar medyanın durumunun da hiç iç açıcı olmadığını söylemem gerek. Aslında yerleşik medya düzenine karşı alternatif bir medya düzeni oluşturmak ve gerçek gazetecilik nasıl yapılır onu göstermek bize düşer.
30 yıldır Aydın Doğan iktidarlarla kavga eder, seçim zamanları kendine göre pozisyon alır, siyaseti etkilemeye çalışır, bazen kazanır, bazen kaybeder. Son 12 yıldır Doğan Grubu hep yanlış ata oynadı, desteklediği taraf hep kaybetti, Ancak ne değişti? Hala sektörün en etkili medyası o grup . Hakaret etmek çözüm değil. Asıl mesele, daha güçlü, daha kaliteli, daha etik, daha dünya çapında gazeteler ve televizyonlar kurmaktır. Doğan Grubu'na hak ettiği cevabı en iyi böyle veririz.
Yeni bir medya düzenine ihtiyacımız var
Kamu hizmeti veren ve toplumun gözü kulağı olan medyanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek yok. Türkiye'nin büyüklüğüne, gücüne, saygınlığına yakışır bir medya düzeni kurulacaktır. Türkiye'nin uluslararası medya organlarına ihtiyacı var. Kalite ancak böyle yükselebilir.
Dijital bir devrim yaşanıyor, ABD ve Avrupa'da kağıda basılı gazetelerin % 40'ı ya kapandı ya da dijital ortama kaydı. Ancak Türkiye'de bunu fark edip yatırım yapan, önlem alan medya sayısı çok az.
Twitter habercilik faaliyetine çok büyük darbe vurdu, şimdi Facebook'un da haber alanına gireceği söyleniyor. Durum daha da kötüleşecek demektir. Gelecekte adaletli, politize olmayan yayın yapıp, uluslararası alana ve dijital medyaya yatırım yapan kazanacak. Geri kalanın kar etmesi ve hayatını sürdürmesi imkansız.