Eski Ekonomi Bakanı ve Brookings Enstitüsü Küresel Ekonomi ve Kalkınma Programı Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği için İngiltere modelini önerdi.
SETA Vakfı’nın ABD’nin başkenti Washington’da düzenlediği Genç Akademisyenler Konferansı’nda bir konuşma yapan Derviş, AB’nin gelecekte giderek farklı bir yapıya sahip olacağını ve iki tür görünüm sergileyebileceğini belirterek, birincisini Euro Bölgesi’nde giderek daha entegre olmuş AB üyeleri grubu, ikincisini de İngiltere gibi Euro Bölgesi içinde olmayan ve böylece ciddi entegrasyon ve egemenlik paylaşımına girmek istemeyen ama hâlâ AB’nin tam üyesi olan ülkeler grubu olarak tanımladı.
Türkiye’nin ikinci grupta olabilmesi için fırsat bulunduğunu belirten Kemal Derviş, "Euro Bölgesi içinde olmayı istemek ne Euro Bölgesi ne de Türkiye için fizibıl ama AB’nin içinde, ikinci sınıf statü değil, tam üye olup ama aynı zamanda da İngiltere gibi bir pozisyonda olmayı istemek bence fizibıl bir teklif” dedi.
Bu konuya, konuştuğu bazı Fransız ve Alman dostlarının ilgi gösterdiğini ifade eden Derviş, “Türkiye’yi destekleyenler arasında bile bu dev ülkenin entegrasyon derecesiyle ilgili bazı kaygılar hissedenler var. Dolayısıyla burada önümüzdeki fırsatı değerlendirmeliyiz. Bence bu, batmakta olan süreci yeniden başlatmak için tarihi fırsat. Bu, Ortadoğu’da ya da İslam dünyasındaki aktif politikalarımızı bırakmamız anlamına gelmiyor. Bu bölgelerle çok sayıda tarihsel ve kültürel bağlara sahibiz ve bunun üzerine inşa etmeliyiz ama aynı zamanda AB ile müzakere sürecini de yeniden başlatmalıyız” diye konuştu.
Derviş, Türkiye’nin AB’de tek pazarın parçası olması, ancak Schengen bölgesine girmeyi asla istememesi gerektiği görüşünü de dile getirdi. Türkiye’nin, Schengen’e dâhil olmasının Ortadoğu ülkelerine açılımlarını etkileyebileceğini, örneğin Mısırlılara, Ürdünlülere vize serbestliği tanıyamayacağını belirten Derviş, “İngiltere Schengen’e dâhil değil ama İngiliz vatandaşları Avrupa’da istedikleri yere gidip çalışabiliyorlar. Aynı model Türkiye’ye de uygulanabilir ve bu her iki tarafın da çıkarına” dedi.
Arap ve Müslüman dünyasındaki liderlerin, Türkiye’nin Avrupa’da katıldığı toplantılarda kendilerinin sesi olmasını takdir ettiğini, son bir ankete göre Arapların yüzde 66’sının Türkiye’nin AB üyesi olmasını istediğini belirten Derviş, “Sırf (eski Fransa Cumhurbaşkanı) Sarkozy çok olumsuz davrandı ya da birisi saçma bir şey söyledi diye bundan vazgeçmek, bence doğru davranış değil. Bu tip şeylerin hedefimizi saptırmasına izin vermemeliyiz, Doğu ile Batı arasında bağlantı olma rolümüzü, AB‘nin parçası olma isteğimizi korumalıyız” diye konuştu.
Derviş: Ben olsam ‘6x6x6’ derdim
Türkiye’de ulusal tasarruf oranının çok düşük olduğunu, bunun arttırılmasının Türkiye’ye güç katacağını ve dış şoklara karşı çok daha fazla koruma sağlayacağını söyleyen Derviş, cari işlemler açığının da geçen yıl yüzde 8-9 oranından yüzde 5 civarına düşmesinin önemli başarı olduğunu, ancak büyüme oranının da yüzde 8-9’dan yüzde 3’e düştüğünü hatırlattı. Şu anda cari işlemler açığının büyüme oranının daha düşük olması sebebiyle azaldığını belirten Derviş, cari işlem açığının asıl olarak yapısal yollardan azaltılması gerektiğini, böylece büyümenin de yüzde 6’larda seyredebileceğini ifade etti.
Türkiye bunu başarabilir
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın 5x5x5 yaklaşımına değinen Derviş, “Bu olursa gayet iyi olur. Aslında ben büyüme için yüzde 6’yı tercih ederim, Türkiye bunu başarabilir. Eğer yüzde 6-6.5 civarında büyürsek, belki yüzde 6 düzeyinde cari açığı kaldırabiliriz, enflasyonun da yüzde 6’ya çıkmasında bence problem yok. Dolayısıyla ben ‘6x6x6’ derdim ama kendisiyle bu konuda çok yakınız, yaklaşımından memnuniyet duyuyorum” dedi. Derviş, Merkez Bankası’nın son yıllarda mükemmel iş çıkardığını belirterek, “Türkiye şu anda çok profesyonel, güçlü, birinci sınıf Merkez Bankası’na sahip” diye konuştu. Türkiye ekonomisinin son 12 yılda tarihindeki en iyi dönemini yaşadığını belirten Derviş, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ekonomiyi çok iyi idare ettiğini söyledi.
Avrupa Birliği’ne kenetlenmeliyiz
Derviş, Türk siyasetçi ve diplomatların, önceki yıllarla karşılaştırıldığında çok daha küresel perspektif geliştirdiğini belirterek, Türk siyasetçilerin 20 yıl öncesinde uluslararası platformlarda sadece Türkiye ve çevresindeki birkaç sorunu konuşurken, şimdi Afrika, Arap dünyası, Avrupa ve Latin Amerika’dan bahsettiğini söyledi. Derviş, her yönüyle “köprü” olan Türkiye’nin bu rolünden vazgeçilmesi yönünde çok tartışma olduğunu belirterek, “Bence bu çok üzücü olur, bu role bağlı kalmalıyız. Türkiye, bugün çoğunluğu maalesef Müslüman dünyasında yaşanan sorunların çözümüne, Avrupa’dan vazgeçerek değil, Avrupa’ya daha güçlü biçimde kenetlenerek daha fazla yardımcı olabilir” dedi.
Türkiye’nin birçok açıdan hem Ortadoğu’ya hem Avrupa’ya ait olduğunu belirten Derviş, “Türkiye, hiçbir zaman tamamen tek bir tarafta yer almadı” dedi. Amerikalı ünlü siyaset bilimci Samuel Huntington’ın, “Medeniyetler Çatışması” adlı makalesinde Türkiye’nin iki “medeniyet blokuna” da tam olarak uymaması nedeniyle sorun yaşayacağı tezini savunduğuna işaret eden Derviş, “Bence bunda çok yanlıştı. Siz güçlü kaldıkça, ekonominiz sağlam durdukça ve yabancı sermayeye çok fazla bağımlı olmadığınız müddetçe, çok boyutlu olmak aslında günümüzün modern dünyasında büyük güç kaynağı, zayıflık değil” diye konuştu.