34’ü tutuklu 44 gazetecinin yargılandığı KCK basın davasının, 2. duruşmasının son oturumu Silivri Ceza İnfaz Kurumu 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Gazeteciler Oktay Candemir ve Çiğdem Aslan tahliye edilirken dava 4-8 Şubat 2013 tarihlerine ertelendi.
Evrensel gazetesinden Eda Yıldırım'ın haberine göre bugün, görülen son oturumda ara karar için tahliye talepleri alındı.
Dava avukatlarından Avukat Baran Doğan, ana dilde savunmaya değinerek, Mahkeme Başkanı Ali Alçık’ın Sulh Ceza Mahkemesi hakimiyken hem Türkçe hem de Kürtçe bilen bir sanık için Mehdi Tanrıkulu’nu tercüman olarak bulundurduğunu söyledi. Bugün ise devlet politikası değiştiği için tercüman bulundurulmadığını ifade eden Doğan, tiyatroya dönen bir yargılamayla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Doğan, ana dilde savunma hakkını getiren yasada tercümanın sanık tarafından tutulması, yargılamanın uzaması halinde ana dilde savunmanın mahkeme inisiyatifine bırakılması maddelerini "İstisnası kurallarından daha çok olan yasa" olarak değerlendirdi.
Avukat Ercan Kanar da, 2009’dan bu yana 133 KCK davası açıldığını söyleyerek, “Tüm iddianameleri toplayınca sayfa sayısı 12 bini buluyor. Ama bunlar birbirinin tekrarı” diye konuştu. Tüm KCK iddianamelerinin hukuki gerçeklikten uzak olduğuna dikkat çeken Kanar, “Örneğin İstanbul’daki ana davanın iddianamesinde “söz konusu KCK terör örgütünün Kandil’deki örgütle tek farkı silahsız oluşudur” ifadesi geçiyor. Bu bir itiraftır. Çünkü bu iddianameden yargılananlar ‘silahlı terör örgütüne üye olmaktan’ yargılanıyorlar” diye konuştu. Gazetecilerin iddianamesinin halkın haber bilgilendirme hakkına saldırdığını vurgulayan Kanar, bu davanın da BDP’li siyasetçilerle başlayan operasyon zincirinin bir parçası olduğunu ifade etti.
Dava dosyasında yer alan delillerin gizli tanık beyanları, günlük gazetecilik faaliyetleri, itirafçı beyanlarına dayandırıldığına dikkat çeken Kanar, “İddianamenin 63. sayfasında gizli tanık Besime Mordeniz, ‘Ben YRD’nin 2. konferansına katılmadım ama şu kararlar alındı’ diyor. Katılmadığı bir konferansta hangi kararların alındığını nerden biliyor” dedi.
Daha sonra söz alan avukat Tamer Doğan da, “Bugün burada yargılananların gazeteci olup olmadığına karar vereceksiniz” diyerek konuşmasına başladı. Başbakanın tutuklu gazeteciler hakkında “Onlar gazeteci değil” açıklamasını da hatırlatan Doğan, ancak iddianamede yer alan delillerin tamamının gazetecilik faaliyetiyle ilgili olduğunun altını çizdi. Doğan, gazetecinin esas sorumluluğunun iktidarlara değil halka karşı olduğunu ifade etti. "Şu anda meslek etiğine uyan kaç tane gazete ve medya vardır" diye soran Doğan, muhalif medya dışında kalan basın yayın organlarının bir şekilde Hükümet yandaşı yayın organı haline getirildiğini söyledi. Gazeteciliğin yerini polis gazeteciliğinin aldığının vurgulayan Doğan, yapılan haberlerin polisler tarafından hazırlanarak belli medya organlarına servis edildiğini söyledi. "Tüm müvekkillerimin gazeteci oldukları için serbest bırakılmasını istiyorum"diyen Doğan, açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülerin taleplerinin Adalet Bakanlığına iletilmesini talep etti.
Taleplerin ardından mahkeme heyeti ara kararı açıklamak üzere ara verdi. Aradan sonra kararını açıklayan mahkeme heyeti Çiğdem Aslan ve Oktay Candemir'in tahliyesine karar verirken 32 gazetecinin de tutukluluk halinin devamını istedi.
Ayrıca mahkeme heyeti avukatların "Gizli tanıkların kimliklerinin açıklanması ve beyanlarının mahkemede tekrarlanması" "TEM polislerinin dosyada yer alan tutanaklarının ve hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkarılması" "Açlık grevlerinin Adalet Bakanlığı'na bildirilmesi" taleplerinide reddetti. Dava 4-8 Şubat 2013'e ertelendi.