Gündem

'Katılımcı olacağı söylenen anayasa yazım süreci şeffaf değil'

'AKP-MHP-CHP-BDP’nin arasında en çok tartışma yaratan, en uzlaşılamayan ve sonunda rafa kaldırılan madde hangisiydi dersiniz? Sıkı durun... Eşitlik ilkesi!'

24 Eylül 2012 13:42

Mehveş Evin

(Milliyet, 24 Eylül 2012)

 

Kapalı kapıların ardında Anayasa

 

Biz gündelik hay huy peşinde koşar, “Bu ülkeye ne zaman huzur gelecek ” diye birbirimize sorar, gencecik insanlar her gün can verirken...  Ankara’da dört siyasi partinin temsilcilerinden oluşan uzlaşma komisyonu, yeni bir Anayasa yazmaya uğraşıyor.
Peki hayatımızı birebir etkileyecek, belki de toplumsal barış için son şansımız olan yeni Anayasa’da tartışılan maddeler hakkında ne biliyorsunuz? Muhtemelen hiçbir şey, ya da medyaya yansıdığı kadarıyla “polemik”sel taraflarını...
Zaten bilemezsiniz, çünkü “katılımcı” olacağı söylenen anayasa yazım süreci şeffaf değil . Sivil kurum ve kuruluşların sunduğu öneriler bile anayasa sitesinden kaldırıldı!
Tek güvenceniz, seçtiğiniz partinin (tabii seçilebildiyse) Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na yolladığı temsilci ve uzmanları... Dersini çalışıyor mu? Sizin inandığınız ilkeleri, fikirleri, hakları savunuyor mu? Diğerlerinin katkısı/duruşu ne? Görüş bildiren sivil toplum  kuruluş ve kurum önerilerinin ne kadarı kaale alınıyor? Bilmiyoruz.

Kıyamet “eşitlik”te
 

BDP, gizlilik perdesini aralayıp Anayasa yazım süreciyle ilgili bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Komisyon kararıyla “hak ve özgürlükler” bölümüyle başlandığı, 40 kadar maddenin görüşülüp 10 maddede tam uzlaşma sağlandığı açıklandı. Hiçbir madde için yüzde 100 uzlaşma sağlanamasa da asgari müşterekte buluşulduğunu not düşelim...
Peki AKP-MHP-CHP-BDP’nin arasında en çok tartışma yaratan, en uzlaşılamayan ve sonunda rafa kaldırılan madde hangisiydi dersiniz? Sıkı durun... Eşitlik ilkesi!
Yani her vatandaşın, cinsiyeti, cinsiyet yönelimi veya etnik kökenine bakmaksızın eşit olduğu ilkesi... “Kıyamet” bu en temel, en evrensel insan hakkından kopmuş!
Anayasa uzlaşma komisyonu üyesi Sırrı Süreyya Önder’e sordum, CHP’den Rıza Türmen hariç, herkesin bu maddenin etrafında dolanmaya çalıştığını söyledi.

24 saat seks!

Önder, cinsiyet yönelimi konuşulurken eşcinsellerin 24 saat seks düşündüğünü sananların olduğunu esprili üslubuyla anlattı:
“Mesele ideoloji değil, cehalet. Eğitim şart! Hafazanallah, yönelim yazarsak eşcinselliğe özendirmiş oluruz sanıyorlar. Kadın eşcinselliğini ise daha ‘makbul’ buluyorlar.”
Eşcinsellik, yalnızca bir örnek... Uzlaşma komisyonu üyeleri, etnik köken, cinsiyet kimliği, engelliler konusunda kıvranıp durmuşlar. Sonunda şu formül bulunmuş: “Herkes kanun önünde eşittir, hiç kimse ayrımcılığa uğrayamaz.”
Fakat bu bir “formül” değil, çünkü dezavantajlı olan, ayrımcılığa uğrayan kesimleri saymazsanız devlet sorumluluk almamış oluyor. “Bir hakkı saymaktan ödleri kopuyor” sözleriyle özetliyor durumu Önder.
Oysa halk, komisyondaki koca profesörlerin, siyasetçilerin çok daha ilerisinde: TEPAV’ın araştırmasına göre farklı görüş ve fikirlerin özgürce ifade edilmesine yüzde 88 “evet” demiş.
Hal-i pür melalimiz bu. Eğitim şart!

RAKAMLARLA GÖRÜŞLER

* Anayasa uzlaşma komisyonuna 401 kurum ve kuruluş görüş bildirdi. Kişisel görüş sayısı 82 bin 232.  Ancak bu görüşlerin ne kadarının komisyona yansıdığı  bilinmiyor.
* Kurumların 98’i, yani dörtte biri, anadil hakkında doğrudan görüş beyan etmiş. Bunların yüzde 69’u anadilde eğitime “olabilir” diyor. Yüzde 30’u anadilde eğitim istiyor, 15 kurum “hayır” diyor.
* Siyasi haklar konusunda görüş beyan 89 üniversiteden ikisi hariç tümü “baraj kalksın” demiş.
* 89 üniversiteden 19’u “Vicdani red hakkı tanınmalı” diyor.
* Kültürel haklar konusunda görüş beyan eden 26 kurum var. 10’u “güvence altına alınmalı”, 13’ü ise  “kültürel çoğunluk esastır”
demiş.

PERDE ARKASI

* Farklı inançlar için devlet bütçesinin eşit kullanılmasına  CHP de karşı çıktı. Zorunlu din dersinin kaldırılması reddedildi.
* Kadın haklarında küçük de olsa bir ilerleme sağlandı: “Kamu hizmetinde cinsiyet eşitliği esas alınır.” Ama kota konusunda destek yok.
* Üyelerin birçoğu, hakların “milli güvenlik-kamu düzeni-genel ahlak” gibi gerekçelerle sınırlandırılmasını savunuyor. Özel hayatın korunması  ve konut dokunulmazlığında bile!
* Çevre, doğa hakları konuşulurken “ekoloji” terimine bile itiraz edilmiş. “Herkes için sağlıklı bir çevre” gibi tanımlar “marjinal” olarak değerlendiriliyor!