Gündem

'Karma evlere mahalle baskısı olsun demedim, olacak dedim'

Hayrettin Karaman: Yazıyı kendi ufkuna hapsolmadan okuyanların bunu böyle anlamaları hiç de zor değildi, ama sanki ben 'mahalle baskısı olsun' demişim gibi konuyu tartışmaya başladılar

14 Kasım 2013 15:35

Karma öğrenci evleriyle ilgili olarak, “Bireyler bazı özgürlüklerini inadına kullanırlarsa en azından mahalle baskısı, değerleri çiğnenen çoğunluğun hakkı olur” diyen ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman, bu sözlerinin arkasında durarak, “Yazımda 'mahalle baskısı olsun' demedim, 'olur, olacak' dedim” görüşünü dile getirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP çevrelerinde görüşleri dikkatle dinlenen ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman, 8 Kasım’da Yeni Şafak’taki köşesinde kız ve erkeklerin birlikte yaşadığı öğrenci evleri hakkında "Bireyler bazı özgürlüklerini inadına kullanırlarsa en azından mahalle baskısı, değerleri çiğnenen çoğunluğun hakkı olur" demişti.

Karaman’ın köşesinde kullandığı bu ifadeler kamuoyunda tepki görmüş ve karma evlerde kalan öğrencileri hedef haline getirdiği tartışmaları yaşanmıştı.

Karaman bugünkü köşesinde, daha önceki yazısının arkasında durarak “Yazımda 'mahalle baskısı olsun' demedim, 'olur, olacak' dedim” görüşünü dile getirdi.

Karaman’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan “Mahalle baskısı” başlıklı yazısı şöyle:

Ben, aşağıda bazı kısımlarını tekrarlayacağım yazımda 'mahalle baskısı olsun' demedim, 'olur, olacak' dedim. Yazıyı kendi ufkuna hapsolmadan okuyanların bunu böyle anlamaları hiç de zor değildi, ama sanki ben 'mahalle baskısı olsun' demişim gibi konuyu tartışmaya başladılar.

Mahalle baskısı kavramını Prof. Dr. Şerif Mardin gündeme getirdiği zaman bunu bir sosyal vakıa ve tespit olarak getirdi, bazı çevreler bunu da saptırdılar. (SORAR)ın düzenlediği 'Mahalle baskısı' konulu toplantıya konuşmacı olarak katılan Mardin şu açıklamayı yapmıştı: Osmanlı'da mahalle gerçek bir birim idi ve ve toplumu temsil ederdi. Mahalleyi oluşturan unsurların başında camiler vardı. Cumhuriyet'le birlikte caminin yerini alan okullar iyiye, güzele ve doğruya yönelik derinlemesine felsefeler üretemediler. Avrupa'da insanlar dindar olsun olmasın, iyiye, güzele ve doğruya dair felsefe üretmişlerdir. Binlerce sayfa yazı üretmişlerdir. Bizim Cumhuriyet öğretimizde iyi, doğru ve güzeli derinlemesine araştıralım diye bir şey yok. Orada binlerce sayfa tartışma bulamazsınız. Bunları bulamadığınız zaman göz kalıyor. Göz ve bakma, paradoksal olarak mahalle baskısı unsurlarından biri gibi geliyor.'

Ben de tartışılan yazımda, bir manada mahalle baskısının kaçınılmaz olduğunu sosyo-psikolojik bir tespit olarak şöyle ortaya koydum:

'...Toplum (apartman, mahalle, çevre...) buna tepki gösterecek, çirkin (gördükleri) duruma bir şekilde müdahale edecek, mahalle baskısı yapacaktır. Baskıya maruz kalanlar medyayı ve devlet kurumlarını kullanarak yardım isteyecekler, medya karışacak, devlet kurumları da baskıyı engelleme bakımından gevşek davranacaktır. Bütün bu söylediklerim sosyal gerçeklerdir. Masa başında kurgulanan liberal demokrasi ve toplumun dönüştürülmesi projeleri sosyal gerçeklik ile çelişir ve çatışırsa mutlaka problemler çıkacak, huzur ve sükun bozulacak, birlik ve dirlik zarar görecektir. Bir toplum içinde yaşayan birey, topluma olan ihtiyacı ve zorunlu alış-verişi uğruna bazı özgürlüklerinden fedâkârlık edecektir. Hem toplumu kale almamak, toplum değerlerini takmamak, bu değerlere isyan etmek, hatta fiilen veya kavlen küçümsemek, tahkir ve tezyif etmek hem de o toplum ile alış-verişe talip olmak, o toplumun varlığından yararlanmak mümkün değildir. Toplumun özelliğini göz önüne almadan dayatılan değişim şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da başımıza nice dertler açacaktır. (Açsın değil, 'kaçınılmaz olarak böyle olacaktır' diyorum).

Çare olarak da şunu söylüyorum:

'Bana göre birinci çare, yüzde yüze yakını Müslüman olan bu toplumda 'İslam'ı temel referans alan bir demokratik düzen'dir.

Liberal demokraside ısrar edilecekse hükümetlerin, bu rejime ters düşen devlet davranışlarına teşebbüs etmemesi, ama bireylerin, muhtaç oldukları çoğunluğun hatırı için bazı özgürlüklerini 'gönüllü olarak' kullanmamalarıdır.

İnadına kullanırlarsa en azından mahalle baskısı, değerleri çiğnenen çoğunluğun hakkı olur'.

Bu yazıda, tartışanların takıldığı üç konu şudur:

Devletin bireysel özgürlüklerine karşı mahalle baskısı uygulayanları engelleme konusunda gevşek davranması.

Mahalle baskısının, değerleri çiğnenenler için hak olması.

İslam'ı referans kabul eden demokratik düzen.

'Devlet gevşek davransın, mahalle baskısı yapılsın' demiyorum, 'bunlar kaçınılmaz olur, bunları engellemek mümkün olmaz, eğer olmasın diyorsanız karşılıklı anlayış, fedâkârlık ve iyi niyet gerekir' diyorum.

Gelecek yazıda bu üç konuyu biraz daha açacağım.

 

İlgili Haberler