T24 - Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un haftalık olağan görüşmesi, ilk kez Genelkurmay Karargâhı'nda yapıldı. Görüşmeye yine ilk kez İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin de katıldı. 2 saat 35 dakika süren zirve sonrasında Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan kısa açıklamada, iç güvenlik konularının yanı sıra "gündemdeki diğer konular üzerinde durulduğu" da vurgulandı. Bu ifade, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast planı yapıldığı iddialarının ardından Özel Kuvvetler Komutanlığı birimlerinde yapılan "kozmik oda" aramalarının da zirvede gündeme geldiği yorumlarına neden oldu.
28 Şubat öncesinde brifing verilmişti
Cumhurbaşkanı ve başbakanların, protokol ziyaretleri dışında Genelkurmay Başkanlığı'na gitmeleri, genellikle Karargâh'ta brifing verileceği zaman başvurulan bir uygulama olarak biliniyor. 28 Şubat sürecinden önce dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i Karargâh'a davet ederek kurmaylarıyla birlikte "irticai gelişmeler" konusunda brifing vermişti.
Olağan görüşme, olağandışı mekân ve katılım
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ arasındaki haftalık olağan görüşme bu kez farklı bir mekânda yapıldı. Genelkurmay'daki buluşma, "olağan görüşme olağanüstü mekân ve katılım" yorumlarına neden oldu.
Erdoğan ile Başbuğ, Genelkurmay Karargâhı'nda bugün (7 Ocak 2010) saat 10.00'da biraraya geldi. Görüşmeye Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay da katıldı.
2 saat 35 dakika süren görüşmenin ardından Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesine konulan yazılı açıklamada şöyle denildi:
"Haftalık olağan görüşme bugün Genelkurmay Başkanlığı Karargahında yapılmıştır.
Görüşmeye Sayın Başbakan, Adalet ve İçişleri Bakanları katılmışlardır.
Görüşmede İç Güvenlik konuları başta olmak üzere, gündemdeki diğer konular üzerinde de durulmuştur.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur."
Atalay ve Ergin neden katıldı?
Genelkurmay'daki görüşmeye, demokratik açılım sürecinde "koordinatör bakan" olarak görev alan İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da katılması, son dönemde kamuoyu önünde cereyan eden "polis-asker" çatışmasına, iki kurum arasında doğan güven bunalımını da akıllara getirdi. Bülent Arınç'ın evinin yakınında yakalanan iki subaydan birisi, ifadesinde, Arınç'ın adresinin bulunduğu krokinin kendisine ait olmadığını, iddiayı ciddi göstermek için polis tarafından komplo kurulduğunu öne sürmüştü.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in toplantıya katılımının da, Arınç'a suikast planı yapıldığı iddialarıyla başlayan süreçte Genelkurmay'a bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın birimi olan Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığındaki "kozmik oda"da cumhuriyet tarihinde yapılan ilk aramadan kaynaklanmış olabileceği belirtiliyor.
Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca, "devlet sırrı" niteliğindeki belgelerin sadece "hâkim" tarafından incelenebileceği hükmü nedeniyle askeri yetkililerle sivil savcı ve hâkim arasında tartışma çıkmıştı.
25 Aralık 2009'da başlayan aramalarda askeri yetkililer polisi içeri almamış, savcıyı da "kozmik oda"ya sokmamışlardı. Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, kozmik odadaki incelemenin "tamamen yasal çerçevede" yapıldığı belirtilmiş, ancak "tek hâkim görevledirilmesi" nedeniyle aramanın uzun sürmesinden yakınılmıştı.
Ankara 12. Ceza Mahkemesi, Genelkurmay Başkanlığı'nın daha sonra yaptığı "aramanın durdurulması" başvurusunu reddetmiş, ancak "aramanın kısa sürede bitirilmesi ve sadece iddia konusu olayla sınırlı tutulması" kararını vermişti.
Demirel'e 'derin devlet' brifingi
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan Başbakanlığındaki Refahyol koalisyonuna karşı 28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu'nda "yaptırım" uyarılı bildiri yayımlanmadan önce askerlerin kendisine brifing verdiklerini açıklamıştı.
Erbakan'ın, 11 Ocak 1997'de Başbakanlık Konutu'nda 55 tarikat ve cemaat liderine iftar yemeği vermesinden sonra dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı için "Bana geldi. Bizi bir dinleyin, dedi" açıklamasını yapan Demirel, Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat'a şunları anlatmıştı:
"Onları dinlemek için Genelkurmay'a gittim. Ben vardım... Sayın Genelkurmay Başkanı vardı... 2-3 general daha vardı... Hepimiz 5-6 kişiydik... Bana brifing verdiler. Türkiye'nin iç huzuru... İrtica... Laik Cumhuriyet'e yönelik tehditler. Ne biliyorlarsa söylemelerini istedim. 55 olay anlattılar... Yer, zaman göstererek... Kanuna aykırılık belirterek. İşte o gün, orada derin devlet kavramının nasıl bir şey olduğunu, bütün açıklığıyla, bir kez daha gözledim. Komutanlara dedim ki... Bu 55 olayla ilgili olarak suç duyurusu yaptınız mı?.. Derhal yapın... Aldığım cevap, derin devletin nasıl ortaya çıktığının göstergesi...."
"Suç duyurusu yapın" önerisine neden soğuk baktığını içeren askerin cevabını Demirel'den dinleyen Donat, dinlediği gerekçeleri şöyle sıralıyor:
- Yargı, ceza vermekte çok gecikiyor... Mahkeme, yıllarca sürüyor.
- Verilen ceza "caydırıcılığını" çoktan kaybetmiş oluyor.
- Çok sık af çıkıyor... Ceza, önemini kaybediyor.
- Zaten mahkûm olanın bir kısmı da cezaevinden kaçıyor.