Karar yazarı İbrahim Kahveci, Merkez Bankası'nın (MB) faiz koridorunun üst bandını 75 baz puan artırmasıyla ilgili olarak "Yine açık yapamadığı için, örtülü faiz artırdı. Para musluklarını da kısarak ikincil bir maliyet ekledi. Tıpkı 2001’e giden süreçte Rahmetli Ecevit’in sonunu hazırlayan politikalar gibi" görüşünü dile getirdi.
İbrahim Kahveci'nin "Neşemizi bozmayalım" başlığıyla yayımlanan (25 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Bugün ülke olarak zor günlerden geçtiğimiz bir gerçek. Çevremizde yaşadıklarımız ve ülkemizde yaşananlar dahi zor günleri bize fazlası ile hatırlatıyor. Bölgemizde yaşanan çatışma ve gerilim elbette ticaretimize ve ekmeğimize yeni bir maliyet ekliyor.
Hatta daha vahimi, kısa süre önce hain FETÖ darbe girişimi bile yeni maliyetler yükledi. Toplumun fedakarlığı sadece 15 Temmuz gecesi ile ölçülemez. Asıl büyük fedakarlık hemen 15 temmuz ertesi yapılan 12 milyar dolardan fazla döviz satışıydı. Hem de kimsenin döviz satın demediği bir anda.
Türk Halkı, fedakarlık etmesi gereken yerde nasıl ve ne şekilde fedakarlık edeceğini dosta düşmana, herkese gösterdi.
Bugün, zor günlerin uzantısı olarak sıkıntılar devam ediyor. Özellikle ekonomide ciddi sorunlar yaşanıyor.
Aylardır Türk Halkının gösterdiği fedakarlığı Ankara’nın da göstermesi gerektiğini sayısız örnekler ile anlattım. Sanırım toplumun sorunları ile iletişim kurmakta bir bariyer örülmüş durumda. Ankara’dan fedakarlık beklendikçe yeni vergiler ve zamlar yaşandı. Tam da toplum moral ve teşvik beklerken...
***
Dolar kuru hızla yükselmeye başladığında ve tehlikeli yolculuğa ilk adımlarını attığında (galiba 3,25 seviyeleriydi) bir dostum Ankara izlenimlerini şöyle özetlemişti: “Kimsenin doları umursadığı yok, Ankara’da kimse doları konuşmuyor”.
Zaten o günlerin ardından Ankara’dan verilen mesaj netti: “Her şeyi dolara bağlamayın”
Maalesef, doların yaşattığı tehlike Ankara’da ancak 3,5 seviyelerinde yankı bulabildi. İlk cümleler ve önlemler dolar 3,5’a ulaştığında dile gelmeye başladı. Oysa ateş alevlenmiş ve ekonomik yapıda tahribat epeyce artmıştı.
***
Bugün işsizlik oranı yüzde 11,8 ila son 6 yılın zirvesine çıkmış durumda. Bu işsizlik oranı ne ifade ediyor? Ekonomi dediğiniz bilimin temeli iş ve aş demektir. Yani ekonominin temelinde işsiz olmamak gelir.
Bakınız, 2001 krizinde Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 8,9’du. 2002-03 döneminde siyasi değişime giden süreçte Türkiye’de işsizlik oranı %11,0 seviyesindeydi. O yıllarda işsiz sayısı da 2,3 milyon kişiydi.
Son verilere göre Ekim 2016 itibari ile ülkemizdeki işsiz sayısı tam 3 milyon 647 bin kişiye ulaşmış durumda. Bugün +15 yaş üstündeki her 100 kişiden 6,2 kişi işsiz. Oysa battık dediğimiz 2002 yılında her +15 yaş üstündeki 100 kişiden 5,1 kişi işsiz dolaşıyordu.
Doların reel değerine gelince, 2003 yılını çoktan geçtik ve 2002 değerlerine iniverdik. Yani artık Lira için bir dönem söylenen “değersiz-dandik para” argümanı 2002 senesine eşitlenmiş durumda.
Buna rağmen dertlendiğini dile getirenlere karşı dile getirilen argümanı okuyunca delirmemek elde değil:
O adamları boş verin...
Kimsenin canınızı sıkmasına izin vermeyin..
Yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin...
Neşemizi kaybetmeyelim.
***
Bugün insanlar markete gittiğinde artan yol maliyetlerinin de etkisi ile daha pahalı gıda tüketiyor. Millete yiyecek taşıyan kamyonlar artık otoyol ve köprülerden geçerken 500 liranın üzerinde para ödüyor. Boğaz köprülerinden geçiş bile 2 yılda 3,5 liradan 7,0 liraya çıktı.
Aracınızın deposunu ağırlıklı dolar ve vergi artışı nedeniyle ortalama 65 lira daha fazlaya dolduruyorsunuz. Benzin istasyonunda depoya yakıt alırken bazılarının gözleri fiyat sayacından ayrılmıyor. Galiba bazıları da fiyat sayacına bile bakmadan “fulle” diyor.. Ki “dertlenmeyelim, neşelenelim” havasındalar.
***
Dün, tam da bu konuda yazı yazdım. İşin gerçek sorumlusu iş hayatında yer alanlardır. Bugün maalesef işten çıkarmaların artarak devam ettiği bir dönem yaşıyoruz. Ocak-Şubat 2017 işsizlik verileri açıklandığında rakamları daha net göreceğiz. Öyle görülüyor ki, şu anda işsizlik oranı yüzde 12,0’yi aşmış durumda.
Çok acil çözüm modelleri geliştirmemiz gerekiyor. işte bu noktada eli taşın altında olanların sesi çıkmalı. Onların çözüm modellerine, önerilerine bu ülkenin acil ihtiyacı var. Masa başında “eğlenelim, neşelenelim” havasında kesilen ahkamlar ile ekonomik sorunlarımızın bir tanesini bile çözemeyiz. Hatta tersine, Ankara, bu kesime bakar ise Halkın çok mutlu olduğunu, dans ettiğini, eğlendiğini sanacaktır.
Ülkenin acilen sağduyulu, akıllı gerçek sorunları dile getirenlere ve çözüm önerilerine ihtiyacı var.
Dün Merkez Bankası yine açık yapamadığı için, örtülü faiz artırdı. Para musluklarını da kısarak ikincil bir maliyet ekledi. Tıpkı 2001’e giden süreçte Rahmetli Ecevit’in sonunu hazırlayan politikalar gibi..
Oysa, açık faiz artırımı yaparak en azından para musluklarını kısmasaydık.. Olmaz mı? 1 ay önce %8,0 altında olan faiz artık %11,0’dir. Neyi gizliyoruz? Kimsen gizliyoruz? Gizlediğimiz için piyasada MB’nin önlemleri beklenen tesiri göstermiyor. Sorunlar da ertelenmeye devam ediliyor.