Karar yazarı Hakan Albayrak, AKP'deki belediye başkanlarınıın istifalarıyla ilgili olarak "Belediye başkanlarının 'metal yorgunluğu' gerekçesiyle istifaya zorlanmalarını savunurken ıkınıp sıkınan, ses tonlarına kendinden emin bir hava kazandırmak için beyhude çırpınan siyasetçilerin ve siyaset yorumcularının acı haline yanmakla beraber, onların bu muazzam gayretkeşliğini tabii ki hayranlıkla karşılıyorum" ifadesini kullandı.
Albayrak'ın "Belediye başkanlarının istifaları" başlığıyla (26 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Şöyle bir soru geliyor akla: İstifaya zorlanan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le ilgili rahatsızlıklar, Gökçek’in o makama AK Parti tarafından üçüncü kez aday gösterildiği Mart 2014’te de mevcut değil miydi?
Şöyle bir soru da geliyor akla: Gökçek’in iş tutuşuna ilişkin eleştiriler, AK Parti iktidarının geneli için de
geçerli değil mi?
Siz siz olun, bunları yüksek sesle sormayın.
Yedi düvele karşı savaşan devletimizi arkadan vurmakla suçlanabilirsiniz zira.
Oraya kadar varır mı varır bu iş.
Devletin bekasından başka her şeyin ehemmiyetsiz teferruat olarak görüldüğü şu ortamda anti demokratik bir teamülün ihdasından şikâyet etmek zaten olacak şey değil.
Diyebilirsiniz ki: “Ya devletin bekası o teferruatla beraber ıskalanıyorsa?”
Emperyalistler adına milletin zihnini bulandırmaya çalışmakla suçlanmak istemiyorsanız bu soruyu da sormamalısınız.
***
Doğru; demokratik seçim yoluyla göreve gelen birçok belediye başkanının yeni mahalli seçimlerden bir buçuk sene evvel somut bir suçlama söz konusu olmaksızın partileri / liderleri tarafından istifaya sevk edilebilmesi ve bunun toplumda ciddi bir tepkiye yol açmaması, parti yöneticilerine müthiş bir suiistimal imkânı sunuyor.
Diyelim ki falanca şehrin belediye başkanlığına A’yı getirmek istiyorlar, fakat işlerine gelmeyen B orada daha popüler…
Öyle popüler ki, seçimi garanti
kazanır…
“Öyleyse belediye başkanlığına B’yi aday gösterip seçtirelim, A’yı ise belediye meclisine sokalım. Gerisi kolay. Bir müddet sonra B’yi istifaya zorlar ve belediye meclisindeki gücümüzü kullanarak başkanlık koltuğuna A’yı oturturuz. Bitti gitti.” diye düşünebilirler.
(Bilindiği gibi, istifa eden veya görevden alınan başkanın yerine belediye meclisi herhangi bir üyesini başkan seçer.)
Baştan böyle bir tezgâh kurmasalar bile, halkın seçtiği belediye başkanına her istediklerini yaptırmak için kullanabilirler bu imkânı.
Baktılar ki yapmıyor, anında
çekerler ipini.
Bir açığını bulup -icabında önemsiz bir evrak eksikliğini dallandırıp budaklandırıp- görevden çekilmesini sağlar ve yerine herhangi bir belediye meclisi üyesini koyarlar.
Böyle bir risk var, evet.
Varsa var!
Bunun üzerinde durmamanız kendi menfaatiniz icabıdır.
***
Belediye başkanlarının “metal yorgunluğu” gerekçesiyle istifaya zorlanmalarını savunurken ıkınıp sıkınan, ses tonlarına kendinden emin bir hava kazandırmak için beyhude çırpınan siyasetçilerin ve siyaset yorumcularının acı haline yanmakla beraber, onların bu muazzam gayretkeşliğini tabii ki hayranlıkla karşılıyorum.
İçlerinden “Keşke bu işi CHP yapsaydı da ‘İstemiyorsanız onları bir dahaki seçimde aday göstermezsiniz ama bu şekilde tasfiye etmeniz demokratik terbiyeyle bağdaşmaz. Sandığa saygı gösterip görev sürelerinin dolmasını beklemeye mecbursunuz!’ diye gürleyebilseydik” dediklerine eminim, ama dava aşkı işte…