Gündem

Karamollaoğlu'ndan İdlib uyarısı: Amerika ve Rusya birbiriyle çatışmadan bu savaşa müdahil olabilir, biz sadece kullanılmış oluruz, şehit veririz

04 Mart 2020 13:54

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Suriye probleminin sahada kazanılacak bir problem olmadığını belirterek, "Kendi bekledikleri istikamette gelişmediği takdirde emin olun ki Amerika da Rusya da bu savaşa süratla bizzat müdahil olabilirler, birbirleri ile çatışmadan. Biz sadece kullanılmış oluruz, şehit veririz, şehit üzerinden kendi kendimizle çekişiriz, o kadar" dedi.

Karamollaoğlu devamında, "Fakat onların ötesinde adım atmamızı şu anda bu politikayla sağlamazlar. Onun için bizim bu bölgede yaşayan ülkeler olarak bir araya gelme mecburiyetimiz var. Zayıf da olsak bir arada bulunmamız bir güç ifade eder” diye konuştu.

Karamollaoğlu, İdlib’te güvenli bölge oluşturulması fikrine ise destek verdi. Karamollaoğlu bu konuda şunları söyledi:

"Bizim teklifimiz şu gelinen noktada eğer Suriye içinde özellikle İdlib'i kastederek söylüyorum bir güvenli bölge oluşturulabilirse ancak bu güvenli bölge Türkiye'nin de, İran'ın da Suriye rejiminin de hatta Rusya'nın da dahliyle oluşturulacak bir güvenli bölge… Zaten oluşturulmuştu. Türkiye'nin de 18 tane gözlem noktası vardı.

Bu bölgenin huzur içinde kalabilmesi için biz bunu somut temellere oturtmaya, buradaki insanların hayat güvencesini teminat altına almaya belli bir süreçte de burada bulunan silahlı güçlerin silahsızlandırılmasına imkan verecek bir ortam oluşturmak mecburiyetindeyiz. Ben başka bir çıkış yolu görmüyorum. Suriye, ben buraya girerim burası benim topraklarım tamamına hakim olurum derse yapamaz.

Türkiye de burayı ben kontrol edeceğim derse buna da imkan vermezler. O halde bu birlikte yürütülecek hatta gerektiğinde Birleşmiş Milletler'in dahli sağlanabilir ama Birleşmiş Milletler şu anda ne yazık ki bu gibi kararları almada 5 kişiye dayanıyor. Birisi itiraz etti mi hiçbir şey yapamıyorsunuz."

Karamollaoğlu'nun açıklamaları şöyle:

Kıymetli basın mensupları. Bu hafta basın toplantımıza milletimizi ve bizi derinden yaralayan İdlib’te ki menfur saldırı ile başlamak istiyorum. Bu saldırıda ve akabinde yaşanan çatışmalarda şehit düşen bütün askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bir kandil gecesi aldığımız, yüreklerimizi param parça eden haberin artık son olmasını diliyor, bölgede akan kanın dinmesini temenni ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle aziz şehitlerimizin ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyor, yaralı askerlerimize Allah’tan bir an evvel şifa diliyorum. Milletimizin başı sağolsun.

Ankara Kocatepe Camii İmam-Hatibi Hafız İsmail Coşar ve eşinin Polatlı’da elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybettiklerini büyük bir teessürle öğrendim. Merhuma ve eşine Allah'tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Dün TBMM’de kapalı bir oturum gerçekleştirildi. Bu oturumun yapılmasını önemli görüyorum çünkü muhalefetin bilgilendirilmesi önemli bir konu. Muhterem arkadaşlar şehitlik yüce bir makam. Şehit olan insan Cenab-ı Hak indinde en büyük mevkiye mazhar olur. Ama son zamanlarda gündemimize şehitlik bu itibarı dile getirmek için değil siyasi bir malzeme olarak kullanılıyor. Bu maksatla gündem getiriliyor. Şehitlik üzerinden siyasi prim yapmak kimseye fayda vermez. Şehitlik kutsaldır ama birisi şehit oldu mu biz şenlik yapmayız. Şimdi Şehitler Tepesi diye bir polemik sık sık gündeme getiriliyor, biz askerlerimizi inşallah şehit olsunlar diye mi göndeririz yoksa gazi olsun diye mi?  Elbette biz askerimizin sağ salim dönmesini isteriz.

Hedef ülke

Suriye hadiseleri ve şu an İdlib’te yaşanan süreçle alakalı yıllardır sesimizi duyurmaya, derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bu hadiseler bugünün meseleleri değil, rahmetli Erbakan Hocamız bununla alakalı uyarılarını yıllar evvel yapmıştı.Bugün Sn. Erdoğan’da dâhil herkesin ağzında Erbakan Hocamızın yıllar evvel söylediği “Suriye’den sonra hedef Türkiye’dir” sözü var. Şu hususa dikkatinizi çekmek istiyorum; Erbakan Hocamızın sözlerini söylüyorlar ama hocamızı tam olarak anlamıyorlar.  Bu söz AK Parti iktidarının destek verdiği Irak ile başlayan işgallerin Suriye'ye ardından Türkiye ve İran’a kadar geleceği uyarısıdır. Sonuçta Irak ve Suriye tarumar edildi.  Bugün Türkiye’yi hedef noktasına getiren ana unsur izlenen yanlış politikalardır. BOP ile başlatılan sürecin gönüllü ortağı olan bu iktidar, coğrafyamızın harap olma sürecinde aktör olmuştur.  Tekrar ediyorum BOP’u anlamak bugün yaşanan hadiseleri anlamak olacaktır. Bu projeyi anlamadan kimse Türkiye’nin nasıl hedef haline geldiğini anlayamaz!

"Türkiye'nin İran ile savaşmasını istiyorlar"

Bir noktaya daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Merhum Erbakan Hoca Suriye’den sonra hedef Türkiye’dir derken bir hususu daha vurguluyordu. O husus Siyonizm’in Türkiye ile İran’ı savaştırmak, karşı karşıya getirmek istemesidir.  Biz yarım asırdır coğrafyamızda kirli emelleri bulunan mihrakların bu planlarına dikkat çekiyoruz. Şairin dediği gibi “Biz bağıracağız, birileri hiç, duymayacak, hep aynı hikaye, duyanlara selam olsun” Özellikle vurgulamak istiyorum; Bizim bu coğrafyada akl-ı selim ve diyalog ile çözemeyeceğimiz hiçbir meselemiz yok.  Yeter ki bir araya gelelim, sorunlarımızı aynı masa etrafında konuşabilelim.

Mülteci dramı

Türkiye’nin yaşadığı en ciddi sorunlardan birisi mülteci meselesidir. 9 yılı bulan Suriye iç savaşının en ağır sonuçlarından birisi ülkemize göç etmek zorunda kalan mülteciler oldu. Bizim tavrımız bugüne kadar hep mazluma el uzatmak oldu. Mülteci meselesine de bu zaviyeden baktık, düşene bir tekmede biz atamayız dedik.  Biz bugün geldiğimiz noktada mültecileri bir araç olarak kullanmaya kalkarsak sadece biz insanlık suçuna ortak olmuş oluruz. Tablo buyken şu kadar küsur mülteci gitti diye rakamlar vermenin ne gereği var? Böyle giderse Aylan bebeklerin akıbetine uğrayan yeni yavrula göreceğiz.

Bu yaklaşımı çok çirkin bir yaklaşım olarak görüyorum. Kış günü yaşlılar, çocuklar, anneler perişan olmuş vaziyetteler. İnsaflı olmak, vicdanı ve merhameti elden bırakmamak lazım, Milletimize de seslenmek istiyorum Suriyeli mülteci düşmanlığını körükleyenlere, provokasyon peşinde olanlara fırsat verilmemelidir.Maraş’ta ve bazı illerde son günlerde mültecilere karşı gerçekleşen saldırılar bizi endişeye sevk etmektedir.  Herkes itidalli olmalı, bu zor süreci birlik ve beraberlik içinde hep beraber atlatmalıyız. Her zaman söylediğimiz gibi biz bütün uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz. Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır. Allah ülkemizin, bölgemizin ve bütün insanlığın yardımcısı olsun.