Gündem

Karadağ: Ben mi darbe yapacağım!

'Ergenekon'un tutuklu sanıklarından Emekli Albay Karadağ, suçlamaları 'Fikri Karadağ mı darbe yapacak, aklınızı mı yitirdiniz' diyerek reddetti.

24 Şubat 2009 02:00

'Ergenekon'un tutuklu sanıklarından Emekli Albay Karadağ, suçlamaları 'Fikri Karadağ mı darbe yapacak, aklınızı mı yitirdiniz' diyerek reddetti.

"Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından eski Kuvayı Milliye 1919 Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ'ın savunmasına başlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Karadağ, terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlandığını hatırlatarak, bunu kabul etmesinin mümkün olamayacağını söyledi.

Savunmasında, Güneydoğu'da görev yaptığı dönemde sınır karakollarına terör örgütü PKK tarafından düzenlenen saldırıları anlatan Karadağ, "Böyle alçak bir örgüt ile işbirliği içindeysem, bir saniye bile yaşamama gerek yok. Yaşayamam da zaten. Buradan savcılara sesleniyorum; Ne hakla benim gibi bir kurmay subaya böyle bir suçlamada bulunuluyor?" diye konuştu.

Doğu ve Güneydoğu'da geçmişte çok başarılı operasyonlar yürüttüğünü anlatan Karadağ, yüce millete ve vatana hakkını helal ettiğini söyledi.

Karadağ, iddianamede "Paşa" kod adını kullandığının ileri sürüldüğünü anımsatarak, "Benim rahmetli dayıma da 'paşa' derlerdi. Bana da 'paşa' diye hitap ederlerdi. Ayrıca benim kod adına ihtiyacım yok. Beni tanıyanlar lakap olarak bana 'Baba Fikri' derlerdi. Sizinle de 3 saat konuşsam siz de aynısını söylersiniz" dedi.

İddianamede gördüğü rüyaların bile delil olarak dosyaya konulduğunu ileri süren Karadağ, "40 yaşıma kadar ismim Fikri'ydi. Olağanüstü Hal Bölgesinde görev yaparken Allah Resulünü rüyamda gördüm. Allah Resulü rüyamda, 'Sen Mehmet'sin, Mehmet Fikri'sin' dedi. Bunun üzerine mahkeme kararıyla ismimin başına Mehmet'i eklettim. Ayrıca Mehmet, şehit dedemin ismidir" diye konuştu.

8. Kolordu Komutanlığında görev yaptığı dönemde operasyonlarla alakalı gizli bilgilerin içinde bulunduğu ajandasının da dosyaya delil olarak konulmasını eleştiren Karadağ, şunları söyledi:
"Kötü niyetli düşünürseniz, 'Bakın ey PKK'lılar, Fikri Karadağ sizin hakkınızda not tutmuş, icabına bakın' deniyor. Bunlar delil olarak mı dosyaya konulmuş? Bunu anlamak mümkün değil. Oysa ben PKK'lılar hakkında jandarmadan, istihbarattan ve MİT'ten edindiğim bilgileri gizli bilgi olarak not etmiştim."

'Veli Küçük'le 2-3 kez karşılaştık'

Soruşturma sırasında emniyet, savcılık ve mahkemede verdiği ifadelerin bazı bölümlerini kabul etmediğini belirten Karadağ, "Emniyet ifademde, özel günlerde kutlamalar sırasında Veli Küçük ile görüştüğümü söylediğim belirtiliyor. Ben böyle bir şey demedim. Dediysem de yanlış demişimdir. Doğubeyazıt'ta onların birliği bize destek sağlardı. Türk Dünyası Vakfında cumartesi günleri verilen yemekte Veli Küçük ile 2-3 kez karşılaştık. Uzaktan selamlaştık, ama samimi bir ortamda buluşmadık. Buluşsak neden söylemeyeyim. Yazıhanesinin nerede olduğunu dahi bilmem. Bilsem giderdim de ama bilmiyorum" diye konuştu.

Karadağ, emniyet ifadesinde ayrıca Semih Tufan Gülaltay ile Muzaffer Tekin'in bürosunda görüştüğünün yazılı olduğunu, ancak bunun doğru olmadığını kaydetti.

Cezaevinden çıktıktan sonra Gülaltay ile Türklük üzerine kitaplarla alakalı birkaç kez görüştüğünü ifade eden Karadağ, "Ancak konuşmamızda PKK ve Akın Birdal mevzusu geçmedi. Ayrıca, Muzaffer Tekin ile devre arkadaşı olduğum için 15 günde bir ofisinde buluşup konuşurduk. Tekin de hiçbir örgüte üye olmaz" şeklinde konuştu.

Karadağ, Sedat Peker'i de Tekirdağ Cezaevinde yatarken hastaneye kaldırıldığında bir arkadaşıyla ziyaret ettiklerini, bunun dışında herhangi bir bağlantısı bulunmadığını vurguladı.
Kurmay Albay olarak 2003'te emekli olduğunu belirten Karadağ, 2005'te Vatansever Güç Birliğinin 2 toplantısına katıldığını, ancak hiçbir irtibatı ve görevi bulunmadığını söyledi. 

'Yeminde ne var?' 

Bu 2 toplantıdan sonra aynı yıl Kasım ayında Kuvayı Milliye 1919 Derneği'ni kurduğunu belirten Karadağ, şöyle devam etti:  "1-2 salon toplantısından sonra halkın aydınlanmasına ilişkin
çalışmalara başladık. Mersin'de katıldığımız bir iftar yemeğinde yemin merasimi yaptık. Yeminde ne var? Bu yemin, Atatürk'ün Erzurum'da yaptırmış olduğu bir yemindir. Biz sadece bir kelime ekledik. Yeminin orijinalinde ölme ve öldürme geçmiyor. Ne var bunda? O yemin törenine katılanları da emekli emniyet görevlisi Kemal Canay ayarladı. Canay, yemin töreni sırasında masaya silahını koydu. Ben de belimdeki ruhsatlı silahı masaya koydum. Çocuklara göstermeden yemini ettik. Tesadüfen gelişen bir olaydı. Görev yaptığı dönemde PKK'lılara bir tokat bile atmayan bir insanım. Ölme ve öldürmeyle ne işim olur. Allah'ın razı olmadığı hiçbir şeyi yapmam. Ayrıca yemin törenine katılanlardan hiçbirini tanımıyorum. Zaten yeminle alakalı basında yer alan haberlerden sonra hepsi kaçıp gitti."

Karadağ, 7 Eylül 2002'de Kuvayı Milliye 1919 Derneği'nden de istifa edip yerini Hüseyin Görüm'e bıraktığını kaydederek, derneklerinin hiç kimseden talimat almadığını savundu.
Terörle Mücadele Şubesince hazırlanan rapor nedeniyle gözaltına alındığını iddia eden Karadağ, "Rapor nedeniyle 13 aydır tutuklu bulunuyorum. O zaman beni azmettirenleri de yakalayın. Ya da beni hemen bugün tahliye edin" dedi. 

'Savcılar bu dilekçeleri nasıl kabul ediyor' 

Karadağ, kendisiyle ilgili açılan soruşturma kapsamında Mersin'de 20 DTP'li ile İstanbul'da 4 kişinin hakkında şikayetçi olduğunu hatırlatarak, "Bu PKK'lı teröristler benim not defterimi nereden aldı da oradaki bilgileri dilekçelerde yazıyorlar. Savcı da bu dilekçeleri nasıl kabul ediyor? Bunları onlara kim yazdırdı" diye konuştu.

İddianamede geçen "Ergenekon" örgütünün adını İstanbul Emniyet Müdürlüğünde duyduğunu söyleyen Karadağ, dolayısıyla bu örgütün üyesi olamayacağını dile getirdi. Osman Yıldırım'ın da aleyhine tanıklık yaptığını kaydeden Karadağ, "Osman Yıldırım diye bir vatan evladı var. Ona inanan onun gibi olsun" dedi. Karadağ, ayrıca kendisinde bulunduğu ileri sürülen 13 bin 500 kişilik "hain listesi"nden haberdar olmadığını, söz konusu listeyi ilk kez İbrahim Özcan'dan duyduğunu belirtti.

'Atatürk'ü en iyi anlayan benim'

Kuvayı Milliye 1919 Derneği'nin hiçbir örgütle bağlantısı olmadığını ifade eden Karadağ, şöyle konuştu: "Bizim üstümüzde Allah ve Resulü ile Atatürk'ten başka kimse yoktur. Atatürk'ün bir numaralı varisiyim. Atatürk'ü en iyi anlayan ve özümseyen benim. O, İstiklal Savaşı'nda dahi sıkıyönetim ilan edip meclisi kapatmamıştır. Aklının ucundan dahi geçirmemiştir. Askeri müdahaleye herkesten çok ben karşıyım. Fikri Karadağ mı askeri darbe yapacak? Gidin be, aklınızı mı yitirdiniz? Türkiye'nin milli menfaatlerini kimse benden daha fazla düşünemez. Bu konuda kimse bana ders veremez. Bağımsız milletvekili adayı olduğumda 46 oy aldım. 46 kişiyle mi darbe yapacağım? Ben, Ergenekon diye bir örgütü bilmiyorum ki size anlatayım. Bu
iddianameyi yazanlar yaptıkları vahim hatayı düzelterek benden özür dilemelidirler."

İddianamede geçen lobi belgesini, Amerikan silahlı kuvvetlerinden tercüme ettirilen ST101-5 adlı belgeye benzettiğini belirten Karadağ, "ABD'nin İkinci Dünya Harbindeki tecrübelerine göre yazılmış bir belge. Mc Artur'un Endonezya ve Filipinler gibi ülkeleri idare etmek için hazırlattığı bir belge. 1986 yılında Türkçeleşti. Kurmay subayken ben de okudum" diye konuştu.

İddianamedeki telefon görüşmeleri

İddianamedeki telefon konuşmalarının hakkında delil olarak sunulduğunu ifade eden Karadağ, "Genç delikanlı insanlar, 15-20 şehit verildiği dönemlerde telefon açıp, 'ne yapmalıyız?' diyorlardı. Ben de 'devlet büyüktür, zamanı gelince her şeyi yapar' diyordum. Hukukun üstünlüğünü kimseden öğrenecek değilim. Kimseden ne dürüstlük ne de hukuk dersi alacak halim var. Telefon görüşmeleri de bundan ibarettir" şeklinde konuştu.

"Özel görev" aldığına dair bazı iddialar bulunduğunu hatırlatan Karadağ, Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF) vefat eden Başkanı Hasan Doğan'ın dostu olduğunu, Doğan'ın başkan olacağını bildiğini, ona şike konusunda görev yapabileceğini söylediğini anlattı.
Karadağ, "Doğan da bana; 'Tam sana göre bir görev albayım' dedi. O sırada dernekten ayrılmıştım. O olmazsa Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nde bir görev verilmesi konusunda konuşmuştuk. Ek gelir olsun diye. İçeride olmasaydık Ankara'da TFF'de görev alacaktık. Özel görev diye konuşmada geçen o görev bu görevdir" şeklinde konuştu.

Bu sırada araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, sanık ve sanık avukatlarının taleplerini alacağını, zamanın daraldığını belirterek, Karadağ'ın savunmasını gelecek celse tamamlamasını istedi. Karadağ, bunun üzerine savunmasını kesti.  Ergenekon" davasının 55.
duruşması sona erdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bir sonraki duruşması, 26 Şubat Perşembe günü saat 09.30'a başlayacak.