Türklerle Ermenilerin birlikte yaşadağı Dağlık Karabağ'da Türkiye ile Ermenistan arasından imzalanan protokollerlerde Karabağ'ın yer almamasına rağmen sorunlar tekrar gündeme geldi. Dağlık Karabağ'ın Başbakanı Arayik Harutyunyan, Sakisyan'ın Karabağ'ı yok sayamayacağını söyledi.
Akşam gazetesi muhabirlerinden Nagehan Alçı'nın konuştuğu Dağlık Karabağ'ın Başbakanı Harutyunyan, Laçin Koridoru ve tampon bölgelerden çekilme tartışmalarıyla ilgili 'Bunları düşünmüyoruz bile. Taraf olarak kabul edilene kadar tavrımız değişmeyecek' diyor. Harutyunyan, Hocalı katliamında sivillerin öldüğünü kabul ediyor ama ölümlere 'Savaştaydık' diye bakıyor.
Tanınmayan bir devletsiniz. Neden Ermenistan'a bağlanmak için değil de bağımsız olmak için mücadele veriyorsunuz?
1988'de özgürlük hareketi başladığında insanlar, 'Ermenistan'a bağlılık' sloganıyla sokaklara dökülmüşlerdi. Sovyetler dağılırken, o dönemki kanuna göre Karabağ özerk bir bölge olduğu için kendi kaderini tayin hakkına sahipti. Bu nedenle bağımsızlık hedefini koyduk. Böylece Sovyet kanununu çiğnememiş oluyorduk.
Sovyetler ve kanunları ortadan kalkınca da hedefinizi değiştirmediniz. Neden?
Hareket olgunlaşınca, hedef kendi kaderini tayin hakkı oldu. Bağımsızlık ya da Ermenistan'a bağlılık ikinci planda kaldı. Uluslararası alanda kaderimizi tayin hakkı elde ettiğimiz zaman kendi halkımıza soracağız: Bağımsızlık mı isterler yoksa Ermenistan'a bağlılık mı? Onlar karar verecek.
Şu aşamada Ermenistan'a bağlanmak size önemli bir güç kazandırmaz mı?
Bu, çok önemli bir mesele değil. Zaten eğitim, savunma, ekonomi alanında önemli işbirliğimiz var. Ermenistan bizim güvenlik garantörümüz. O yüzden bağlılık yalnızca teknik bir mesele.
Bu kadar yakın olmanıza rağmen Ermenistan sizi neden resmi olarak tanımıyor?
Bu politik bir konu. Ermenistan tek taraflı bir tanıma istemiyor. Önce uluslararası alanda tanınalım istiyor. Aksi takdirde sürece zarar vereceğini düşünüyor.
Ermenistan'a oldukça pahalıya mal oluyorsunuz. Türkiye ve Azerbaycan ile kapalı sınırların sebebi sizsiniz. Tanımamanın altında yaptırımların artması korkusu olabilir mi? Kendinizi 'Büyük Abi'yi hapsetmekle yükümlü hissediyor musunuz?
Hayır, pahalı derkenÖ Anavatana paha biçilemez. Hangi blokaj altında kalırsa kalsın, isterse bu blokaj yüzlerce yıl sürsün, anavatanı asla ekonomik çıkarlar için satmayacaktır.
Ermenistan Karabağ'ı anavatanı olarak görüyor diyorsunuz.
Kesinlikle. Anavatan deyince iki devlet ve bir vatanı kastediyoruz.
Demek ki sınır açılmayacak
Türkiye ve Ermenistan arasında imzalana protokollerin Karabağ meselesi çözülmeden hayata geçirilmeyeceği konuşuluyor. 'Çözülme' ile kast edilen ilk aşamada Laçin koridoru başta olmak üzere Karabağ etrafındaki tampon bölgelerden çekilmeniz. Buna hazır mısınız?
Bizim için Türkiye-Ermenistan yakınlaşması ve Karabağ meselesi birbirinden tamamen ayrı başlıklar. Türkiye Karabağ'ı, sınırları açmanın önünde şart olarak görüyorsa çok açık ki o sınırlar açılmayacak! Karabağ halkı kendi kaderini tayin hakkına sahip olmadan herhangi bir tavizi konuşmayacaktır.
Tanındığınız takdirde konuşacağınız tavizler ne olur?
Kimse bize sormadığına göre, bunu konuşmuyoruz. Masaya oturduğumuzda karşılıklı verilecek ve alınacaklar konuşulur. Biz sadece haklarımızın tanınması için mücadele ediyoruz.
Yani Laçin Koridoru ve diğer tampon bölgelerden çekilmeyi tartışmıyor musunuz?
Hayır, bunları düşünmüyoruz bile. Taraf olarak kabul edilene kadar tavrımız değişmeyecek.
Böyle katı bir tutum size de zarar vermiyor mu? Dağların arasına sıkışmışsınız. Sınırların açılması sizin de hayat damarlarınızın açılması demek.
Daha önce de söylediğim gibi anavatana paha biçilmez. Bugün yaşam standartlarımız belki en iyisi değil ama kabul edilebilir şartlar. Maddiyatın vatanın önüne geçmesine asla izin vermeyiz. Türk yetkililer, buranın bir onuru olduğunu görsünler. Biz hiçbir zaman istilacı olmadık.
Ama tüm dünya sizi öyle görüyor! Harita üzerinde Azerbaycan topraklarındasınız.
Size katılmıyorum. Biz mücadelemize toprak talebi ile değil, kaderimizi tayin talebi ile başladık. Zaten üzerinde yaşadığımız topraklarda özgürce yaşama talebi. Ama savaş kendi kurallarını dikte ediyor maalesef.
Hocalı'yı kabul etmiyoruz
Azeriler ilk kurşunu sizin attığınızı söylüyorlar.
Azerbaycan kendi topraklarından Ermeniler'i temizleme politikalarına başladığında Nahçıvan'dan tamamen yok edildik. Sumgayt ve Bakü'de büyük kıyımlar oldu.
Aynı şekilde burada da Azeriler'i siz kıyımdan geçirdiniz.
Bir - iki çatışma oldu ama bunlar asla Bakü ya da Sumgayt'taki kadar organize ve geniş çaplı değildi.
Hocalı'da yaşananları inkar etmeyeceksiniz, değil mi? Ermeniler 1300'den fazla Azeri'yi öldürdüler o köyde.
Hocalı 1992'de, savaş sırasında yaşandı. Sivil kayıplar oldu. Kabul ediyoruz. Ama siviller için koridor açılmıştı. Azeriler Hocalı'yı başka şekilde anlattılar. Kendimizi savunmak için Hocalı'yı almaya mecburduk.
Savaş durumunu bir özür olarak anlatıyorsunuz. 1915'te Osmanlı bir savaştaydı. Ermeniler soykırım yapıldığını iddia ediyorlar ama 'özel savaş durumu' olarak neden açıklanmasın?
1915'te bir devlet politikasından bahsediyoruz. Oysa burada savaş sırasında çıkan çatışmalarda ölenler var. Sistematik bir politika yok.
1915 özellikle diaspora Ermenilerinin varlıklarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Oysa biz burada böyle bir hava almadık. Yoksa sizin 1915'iniz 1992 mi?
1915'i doğrudan yaşanlar diasporadakiler. Biz onların acılarını paylaşıyoruz am o günlere tanıklık etmedik. 1992'i 1915'in devamı olarak görüyoruz. Azeriler de Ermenileri buralardan tamamen temizlemek istediler.
Azeriler mezar göstersin vazgecelim
Bu toprakları bu kadar kıymetli yapan ne?
Sadece vatan olması. Tüm soyağacım burada. Atalarımın mezarlarını size gösterebilirim. Çocuğumun da burada benim mezarımın başında dua edebilmesini istiyorum. Sorun Azerilere, bana birkaç kuşak geriye giden mezar gösterebilirlerse tüm iddialarımdan vazgeçeceğim.
Petrosyan gibi gider
Bu tavrı değiştirmek için ne yapıyorsunuz? Örneğin bu konuda yıllardır çalışan ve ABD, Rusya ile Fransa'dan oluşan Minsk Grubu var. Size bir faydası oluyor mu?
Pediyodik olarak Minsk Grubu ile bir araya geliyoruz. Aynı şeyleri onlara da söylüyoruz: 1988'den beri tüm çabalar sonuçsuz çıktı çünkü bizi sürece dahil etmediler! Her ne kadar Ermenistan ile birçok alanda işbirliğimiz var desem de bu, Ermenistan'ın bizim yerimize karar vereceği anlamına gelmiyor. Buna hakkı yok ve bunu yapmaya yeltenirse sonuçlarına katlanır. Bu nedenle Levon Ter Petrosyan devlet başkanlığından istifa etmek zorunda kalmıştı. (1998'de Petrosyan Karabağ'ın etrafındaki tampon bölgeden çekilme sözü verdiği için büyük baskı altında kaldı ve istifa etti).
Sarkisyan'ın da sizin onayınız olmadan bir söz vereceği konusunda şüpheniz var mı?
Hayır, yok. Bizim onayımız olmadan Karabağ konusunda herhangi bir taviz sözü verilmeyecek.