Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mektubuna dün cevap verdi. CHP lideri Baykal, sözkonusu görüşmenin tarihinin bir gün önceden haber verilmesi durumda mutlu olacağını ve bir televizyon ekibince kayda alınmasını önerdi. Gazeteci - yazar Fikret Bila, Baykal ile yaptığı sohbeti köşesine taşıdı. İşte Bila'nın Milliyet gazetesinde yayımlanan bugünkü yazısı:
CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşme isteğine dün olumlu yanıt verdi. Baykal, Başbakan Erdoğan’a yazdığı cevabi mektupta, bir gün önceden haber vermesi halinde kendisini CHP Genel Merkezi’nde ağırlamaktan mutlu olacağını duyurdu.
Baykal’ın Başbakan Erdoğan’a bir de önerisi vardı. CHP lideri, yapacakları görüşmenin ne zaman ve nerede yayımlanacağına daha sonra birlikte karar vermek üzere bir televizyon ekibince kayda alınmasını önerdi.
Baykal’la dünkü görüşmemizde, görüşmenin kayda alınması ihtiyacını neden duyduğunu sordum. Şu yanıtı verdi:
‘Dolmabahçe’ye dönmesin’
“Bu tarihi bir görüşme olacak. Çok hayati bir konuda iki genel başkan görüşecekler. Başbakan ve ana muhalefet partisi genel başkanı milletin kaderini etkileyecek bir konuda bir araya gelecekler. Benim görüşüme göre, bu görüşmenin içeriğini milletin bilmesi gerekiyor. Bunu izlemek, öğrenmek, milletin hakkıdır. Bu görüşmenin hiçbir spekülasyona yol açmadan yapılması gerekir. Kapalı kapılar ardında sanki milletten bir şeyler saklanıyormuş gibi görüşülmesi doğru olmaz.
Benim bunu önermemin nedeni şu: Dolmabahçe görüşmesine dönmesin! Bu amaçla Sayın Başbakan’a ne zaman, nerede yayımlanacağını birlikte kararlaştırmak üzere görüşmenin televizyon kaydına alınmasını önerdim. Sanıyorum o da bu ihtiyacı takdir eder.”
Açık politika
CHP lideri Deniz Baykal, iki aydır gündemi meşgul eden açılım konusunda açık bir politika izliyor. Türkiye açısından yaşamsal gördüğü bir konuda bütün görüşmelerin milletin bilgisi dahilinde yapılması gerektiğine inanıyor. Başbakan’la yapacağı görüşmenin canlı yayın biçiminde olmasa bile daha sonra yayımlanmak üzere kayda alınmasını istiyor.
Baykal, hükümetin bu konuda yürüttüğü politikanın ise yeterince açık ve net olmadığını ve bunun da toplumda önemli kaygılara yol açtığını söylüyor. Nitekim, bu saptamasını Başbakan’a gönderdiği mektupta da vurgulamış durumda.
Başlıca kaygılar
CHP lideri, hükümetin somut olarak ne yapacağını açıklamamasının yol açtığı dört temel kaygıyı şöyle sıralıyor:
1- Türk milleti: Yapılan tartışmalar ve kapalı görüşmeler neticesinde kamuoyunda, “Türk milleti” kavramının Anayasa’dan çıkarılacağı kaygısı oluştu.
2- Kürtçe eğitim: Yine hükümetin net bir açıklama yapmaması nedeniyle eğitim dilinin de değiştirileceği kuşkusu kamuoyuna yayılıyor. PKK’nın siyasi projesine de uygun biçimde Kürtçenin seçmeli ders haline getirilmesi bu yolda bir ilk adım olarak görülüyor.
3- İmralı’nın yol haritası: Kaygı yaratan bir diğer konu da hükümetin İmralı’dan yol haritası beklediği izlenimini vermiş olması. Böyle bir haritanın hazırlandığı ve hükümet tarafından alındığı biliniyor. Kamuoyundaki kaygı, İmralı’dan gelen yol haritasının uygun görülen bölümlerinin değerlendirileceği yolunda.
4- PKK’ya af: Bir diğer kaygı da yine hükümetin net bir ifade kullanmadığı af konusudur. Kamuoyu İmralı’yı da içerecek PKK’ya genel bir af çıkarılacağı kaygısı taşımaktadır.
CHP lideri Baykal, biriken bu kaygıların sonuç olarak hükümetin PKK’ya doğru, onun siyasi taleplerini karşılamak üzere açılım adı altında birtakım adımlar atacağı beklentisine yol açtığını vurguluyor. CHP lideri, açılımın PKK’ya doğru değil, Kürt kökenli vatandaşlara doğru yapılması gerektiğini savunuyor.
‘Birlikte olmayız’
CHP liderinin düşüncesi hükümetin açılımının “ters yönde” olduğu yönünde. Atılacak adımların PKK’nın siyasi projesine hizmet etmemesi gerektiği uyarısında bulunuyor. PKK’nın Kürt kökenli vatandaşları temsil etmediğine dikkati çekiyor. Bu nedenle, PKK’yı muhatap alan ve onu otorite haline getiren yaklaşımdan süratle vazgeçilmesini öneriyor. Baykal, hükümetin ortaya koyduğu yaklaşım içinde açılım politikasında birlikte olmalarının mümkün olmadığını altını çizerek belirtiyor.