Medya

"Kadir Mısıroğlu bir meczup meselesi değil"

Ayşenur Arslan, Kadir Mısıroğlu'nun sözleri konuşulurken onun temsil ettiği siyasi İslamcıların ise şeriat ile düzenlenmiş toplum/hukuk özlemini çekmecelerinden çıkardığını söyledi

17 Kasım 2018 12:56

Birgün yazarı Ayşenur Arslan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, 10 Kasım'dan bir gün önce "Keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı" diyen Kadir Mısıroğlu'na yaptığı ziyareti değerlendirdi.

Ayşenur Arslan,  ziyaretin ardından Kadir Mısıroğlu'nun sözleri konuşulurken onun temsil ettiği siyasi İslamcıların ise şeriat ile düzenlenmiş toplum/hukuk özlemini çekmecelerinden çıkardığını söyledi.

Mısıroğlu'na "meczup deyip geçilemeyeceğini, rejimin karakterini sergilediğini" söyleyen Arslan, 2012-2013 yıllarında, 'FETÖ’cü ve 'REİS’çi takımının “yetmez ama evet” cephesinin Medine Vesikası/Çok Hukuklu Toplum Projesi'ni tartıştıklarını yazdı.

Arslan, siyasi İslamcıların bu tartışmada 'şeriatı' liberallerin ise bunu Kürt siyasi hareketinin özerklik manifestosu olarak gördüklerini söyledi.  

Öcalan'ın ise bu iki farklı açıyı buluşturmaya soyunarak 'Demokratik İslam Konferansı' çağrısında bulunduğunu yazan Arslan'ın "'Fesli Kadir' neyi temsil ediyor?" başlığıyla Birgün'de yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

"FETÖ’cü ve REİS’çi takımıyla “yetmez ama evet” cephesinin 2012-2013 yılında.. Yani açılım sürecinde doruğa çıktığı dönemde ekranlardan eksik olmayan bir başlıktı:

MEDİNE VESİKASI/ÇOK HUKUKLU TOPLUM PROJESİ. (*)

Şu anda cezaevinde bulunan Zaman yazarı Ali Bulaç, tartışmanın dinamosuydu.

Elbette farklı kesimler farklı biçimde algılıyordu projeyi. Siyasi İslamcılar bu tartışmada şeriatı anlıyordu. Liberaller ise Kürt siyasi hareketinin özerklik manifestosunu. 
Aslında Öcalan, bu iki farklı açıyı buluşturmaya soyunmuş.. “Demokratik İslam Konferansı” çağrısında bulunmuştu.

Dönem; liberallerin henüz işlevi bitmiş safralar olarak balondan atılmadığı, Öcalan’ın AKP çevrelerinde “bilge siyasetçi” muamelesi gördüğü.. En önemlisi de FETÖ geriliminin dışa vurulmadığı bir dönemdi.

REİS etrafında konuşlanmış liberaller, Türkiye’ye “İslam ile demokrasinin ya da sol ile İslam’ın evlenebileceği” masalını anlatmakla meşguldü. Ne güzel!! Her dini/etnik grup “kendi hukuku” ile yaşayacaktı. Böylece herkesin gönlü olacak, barış yerleşecekti!!

Bunun mümkün olmadığı görüldü. Ama siyasi İslamcıların zihnindeki hayal küllenmedi. Şimdi (yeterince güçlendiklerini düşünerek) projeye tek başlarına yüklenecekler.
Elbette artık Kürt siyasi hareketine zerre miskal yüz vermeden... Demokrasi/özgürlük falan diyenlere nefes aldırmadan.. Sadece siyasi İslam ajandasıyla.. Ve Güven Gürkan’ın dediği gibi “KOÇBAŞI” olarak kullandıkları Diyanet/Mısıroğlu gibi isim ve kurumlarla.. Hegemonyalarını yerleştirme görevi verdikleri ekran yıldızlarının tatlı tatlı anlattığı masallarla!

Bizler Kadir Mısıroğlu’nun sözlerini arşivden çıkartırken.. O ve temsil ettiği siyasi İslamcılar “çok hukuklu toplum” tezini.. Yani, ŞERİAT İLE DÜZENLENMİŞ TOPLUM/HUKUK özlemini çekmeceden çıkartıyor.

Anlayacağınız, mesele sahiden de bir MECZUP meselesi değil. Hiç değil!

* Hz. Muhammed döneminde düzenlenen.. 500 Müslüman, 4000 Yahudi, 4500 putperest Arap’ın yaşadığı Medine’de “her dini grubun kendi hukuku ile yaşamasına olanak veren” bir belge.

___________________________________

Ayşenur Arslan'ın Birgün'de "'Fesli Kadir' neyi temsil ediyor?" başlığıyla yayımlanan yazısının tamamına buradan ulaşabilirsiniz