Ahmaklıkla kurnazlık kardeştir. Sadece kendine zarar verenlere ahmak, hem kendilerine hem de başkalarına zarar verenlere de kurnaz denir. Kurnazlık, ahmaklığın ambalajlanmış halidir.
Türkiye, hep ikincisini tercih eden, bir noktada alenen insanları zekasıyla alay etmeyi marifet sanan siyasilerden çok çekti.
Çok değil birkaç yıl önce, ‘ben hepinizin başbakanı olacağım, merak etmeyin’ nidaları hala kulaklarda yankılanan Erdoğan, Gezi Parkı olayları öncesinden başlayan hatalı karar ve davranışlar serisine hız vermiş, gaza dibine kadar basmış durumda.
Frenler devre dışı.
17 Aralık’ta başlayan devasa yolsuzluk operasyonu sudaki halkalar gibi yayıladursun, adı geçen dört bakan hala görevde. Bırakın istifa etmeyi, bırakın geçici bile olsa görevden almayı, bu bakanlar hala bakanlıkların işlemlerinde karar sahibi, ve daha önemlisi, güvenlik ve kanun uygulayıcı sistemin başındaki İçişleri Bakanı, emrindeki polis mekanizması üzerinde, kendisini ve yakınlarını özneleştirmiş soruşturmanın akışını engelleyici ve caydırıcı tasarruf tedbirlerini tek tek almaya devam ediyor.
Öte yandan, tepedeki Başbakan, adı AK olan, 90’lı yıllardaki pislik dalgasına karşı halkın temizlik taleplerine cevap olarak kurulmuş ve seçilmiş partisinin varlık nedenlerine meydan okurcasına, milyonlarca dolarlık dosyaları ve kanıtları kapsayan yolsuzluk manzarası karşısında, yargıyı, muhalefeti, medyayı, ayrıca gönüllüler hareketi Hizmet’i ve TÜSİAD gibi köklü bir meslek kuruluşunu açıkça tehdit ediyor.
Yalanlanmış bir haberin peşine takılıp, elçilere gözdağı vermekten de geri durmuyor. Sonra, yalanlanmış haberin, dört iktidar borazanı gazeteye soruşturmada adı geçen bir bakan tarafından enjekte edildiğinin, Dışişleri Bakanı’nın olaydan haberdar edilmediğinin ve bakanlığının çok zor durumda kaldığının anlaşılması üzerine, çaktırmadan geri basıyor, ikinci seçim konuşmasından itibaren konuyu terk ediyor.
Varsa yoksa komplo. Karşı çıkan, itiraz eden, sorgulayan herkesin, her sivil toplum kesiminin, her meslek erbabının, hülasa her şeyin antagonize edilmesi, düşmanlaştırılması üzerine kurgulanan bu strateji, tek bir kişinin kendi ikbal ve saadet hayallerine hizmetten başka bir amaç gütmemekte.
Daha fenası, çok aşikar görünen ve hükümet çevrelerine yayılan panik ile öfke hali, buzdağının alt kısımlarını daha fazla merak ettiriyor. Bu manzara da ortaya çıkacaktır.
Kurnazlık, tehdit ve insan zekasına hakaret etmek üzerine kurgulu şimdi.
Ama güneş balçıkla sıvanmayacak.
Bu hikaye, Türkiye’nin son 12 yıldır, daha temiz, daha ahlaklı, daha dürüst ve birbirine saygılı olma serüveninin yeni bir safhasıdır. Yeni Türkiye, eğer ahlak taşlarıyla döşeli bir zemine oturacaksa, süreci kimsenin kapkaç etmesine izin de vermeyecektir.
Bu kadar demokrasi mücadelesi boşuna verilmedi.
Sandık mugalatasıyla yangından mal kaçırılamayacaktır. Zaten son derece kırılgan olan kuvvetler ayrılığının, herhangi bir Orta Asya ülkesinde, veya uzaktan hayranlıkla izlenen Azerbaycan’da olduğu gibi kuvvetler birliğine dönüştüğü, bağımsız denetim kurumlarının iğdiş edildiği, bağımsız ve hür medyanın, işbirlikçi patronlar aracılığıyla gazetecilik dışında her işi yapar hale getirildiği bir düzene geçilmesine de bu ülkenin seçmeni, aydını, çoluk çocuğu izin vermeyecektir.
Demokrasi bir hesap sorma ve hesap verme düzenidir. Hot zot nizamı değil.
Erdoğan, bin bir güçlükle tamamlanmaya çalışılan demokratikleşme sürecini altüst etmekte, tüm gücü kendi elinde toplamaya çalışmakta. Ve bunu, son yolsuzluk soruşturması sayfa sayfa açılırken, daha da gaza basarak, bütün fren sistemlerini devre dışı bırakarak yapmakta.
Girilebilecek en tehlikeli yol budur.
Bu, bir kabus senaryosudur.
Devletin en temel mekanizması olan güvenlik mekanizması, sayıları 100’ü aşan polis yetkilisinin – ki en kilit istihbarat noktaları da var içlerinde – tek tek yerlerinden oynatılması ile son derece kırılgan hale getirilmiştir.
Başta Suriye rejimi olmak üzere, hiç de Türkiye’ye ve onun hükümetine aşk beslemeyen komşuların olduğu, siyasi ikbal uğruna araçsallaştırılmış Kürt Barış Süreci’nin olanca ucu açıklığıyla ortada bekletildiği, KCK’lıların tüm itirazlarına sırt çevrildiği, insanların şehirde veya kırda öfkesinin artmakta olduğu bir ortamda, bu en yapılmayacak iştir. Allah Türkiye’yi korusun.
Türkiye son 12 yıldır içerde ve dışarıda dikkatle izlenen hikayesiyle, ve son yolsuzluk dosyasıyla, çok kritik bir sürece dalmış duruda. Bu süreç ya bir Orta Asya cumhuriyetine dönüşme veya dünya demokrasi ailesine güçlü ve öngörülür bir sistemle katılma ile sonuçlanacak.
Ya demokrasi kriterleri, ya Orta Asya kriterleri.
İkisinden biri.