16 Aralık 2020 17:42
İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'dövizleri TL'ye çevirin' çağrısına "Cumhurbaşkanının bizim de Cumhurbaşkanına bir çağrımız var, diyoruz ki; Dolar’ı TL’ye çevirelim de Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin ve Makyol’un aldığı Dolar garantili kamu ihaleleri ne olacak? Onlar da TL’ye çevrilecek mi? Köprü, tünel geçiş ücretlerini TL’ye çevirin, Dolar üzerinden yapılan ihaleleri TL’ye çevirin, ondan sonra vatandaşa 'Türk Lirası'na sahip çıkın' deyin" diye yanıt verdi.
İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan bütçe görüşmeleri devam ederken TBMM'de yaptığı basın açıklamasında; 'Millet bahçelerine ayrılan paranın 7 bakanlığın bütçesini geride bıraktığını' ifade ederek, "Bu bütçe Millet Bahçesi bütçesi oldu, çayır çimen bütçesi oldu." dedi. eko "16 Milyar liralık dev bütçesi ile millet bahçeleri tam 7 bakanlığın bütçesini geride bıraktı. Millet Bahçeleri için ayrılan para Dışişleri bütçesinin 3 katı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın ise tam 4 katı büyüklüğüne denk." ifadelerini kullandı.
Türkkan, bütçe ve ekonomi paketlerini eleştirerek şöyle konuştu:
"Bütçe Sayın Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasında aktarılan rakamlardan ibaret. O yükten yapılan bütçenin çok bir anlamı kalmıyor. Cumhurbaşkanı yeni tedbir paketi açıkladı. Pakette 2 milyon esnafa yardım diye 3 ay için sadece 5 milyar lira kaynak açıklandı. Vatandaşa bugüne kadar sadece ve sadece 8 milyar lira doğrudan nakdi yardım yaptılar. 9 ay boyunca insanlar o kadar çaresiz hale geldiler ki, tabelalarını kıracak hale geldi. Dükkanlar kapalı, esnaf çaresiz. Çaresizlikten tabelasını kırıyor. Parçalıyor.
Çıkın Meclis’ten Kızılay’dan Ulus’a kadar ilerleyin. Ara sokaktaki en ücra kira 7-8 bin liradan başlıyor. Caddeye doğru yaklaştıkça kiralar 15 bin liradan başlıyor, Sayın Cumhurbaşkanı bunlara 750 lira yardım yapmayı uygun görmüş daha küçük şehirlerde 500 lira. Salgın döneminde bu kiralara hangi esnaf dayanabilir? Vatandaş aç yandaş tok, saray tok. Kalyon İnşaat’a 9,5 milyar lira vergi muafiyeti. Esnaf çaresiz ve öfkeli. Siz Kalyon inşaata tek kalemde 9,5 milyar lira vergi istisnası getiriyorsunuz. Esnaf bunu görüyor.
Millete sövenlerin vergi borçlarını silen Saray İktidarı, en azından kamuya ait mülklerde kiracı olan esnaf ve sanatkarlardan en az 6 ay hiç kira almayabilirdi. Cengiz İnşaata var, Kalyon’a var da esnafa niye olmasın. O kırılan tabelaların, yandaşlara verilen vergi kıyağının bedelini sandıkta ödeyeceksiniz. Bu iktidarı Türkiye daha fazla taşıyamıyor."
Erdoğan'ın kabine toplantısının ardından yaptığı "döviz bozdurma" çağrısına yanıt veren Türkkan şu ifadeleri kullandı:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni tedbirleri açıklarken vatandaşlara tasarruflarını TL olarak değerlendirmeleri çağrısında bulundu. Ülkenin içinden geçtiği kritik dönemde vatandaşların dövizlerini TL'ye çevirerek mücadelelerine destek olmalarını istedi. Türkiye’deki bankadaki hesapların yüzde 55’i döviz cinsinden. Madem böyle samimi bir çağrısı var Cumhurbaşkanının bizim de Cumhurbaşkanına bir çağrımız var, diyoruz ki; Dolar’ı TL’ye çevirelim de Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin ve Makyol’un aldığı Dolar garantili kamu ihaleleri ne olacak? Onlar da TL’ye çevrilecek mi? Köprü, tünel geçiş ücretlerini TL’ye çevirin, Dolar üzerinden yapılan ihaleleri TL’ye çevirin, ondan sonra vatandaşa "Türk Lirası'na sahip çıkın" deyin
Daha önce Kalyon İnşaat'a 9,5 Milyar lira vergi avantajı sağlayacağınıza, öğrencilerin KYK borçlarını silin dediğim için rahatsız olup hakkımda dava açmıştı Kalyoncu. “Gerçekleri söylemeye, borcundan dolayı haczedilen öğrencilerin hakkını aramaya devam edeceğim” demiştim. Şimdi de milletin anasına küfreden, 5’li çetenin başındaki Mehmet Cengiz, “Tarihe barbar diye geçen Cengizhan bile, Cengiz İnşaat kadar Anadolu’nun ganimetlerine çökmedi” cümlesini kurdum diye bana 1 milyon liralık manevi tazminat davası açmış. Mehmet Cengiz’e de buradan söylüyorum: Milletin kanını vampir gibi emmeye devam ettikçe, bunları söylemeye, gerçekleri anlatmaya devam edeceğim. Bir gün gelecek devran dönecek ve siz bu yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz."
Türkkan'ın konuşmasının tamamında şu açıklamaları yaptı:
18 yıllık Ak Parti iktidarı beton ve rant ekonomisi dışında Türkiye’ye hiçbir şey sunmadı. Geldikleri noktada suna suna Millet Bahçeleri denen çayır, çimen alanlarını sundular. Bunun adına da yatırım diyorlar. Millet Bahçesi dedikleri iş müteahhitler açısından en karlı iştir. İstediğin gideri yazarsın. Ot biçmesinden, çimenleri döşemesine, dikilen süs bitkilerinden, sulamasına istediğin gideri yazarsın. Millet Bahçeleri en az; yolcu garantili otoyollar, havalimanları kadar karlı bir iştir. Böyle yandaş doyurma işleri AK Parti iktidarları için yatırım sınıfına giren tek projedir.
Salgın döneminde hepimiz evlerimizdeyken, sosyal hayat sıfıra inmişken hiçbir önceliği bulunmayan 278 millet bahçesi için tam 16 milyar lira bütçe ayırdılar. 2 milyon esnafa 5 milyar, ama millet bahçelerine gelince 16 milyar lira kaynak öyle mi? Rantın büyüklüğüne bakar mısınız? 16 Milyar liralık dev bütçesi ile millet bahçeleri tam 7 bakanlığın bütçesini geride bıraktı. Millet Bahçeleri için ayrılan para Dışişleri bütçesinin 3 katı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın ise tam 4 katı büyüklüğüne denk. Millet bahçelerini yaptıran Bakanlığın bütçesinin ise yaklaşık 5 katı bütçesi var. Bugün 16 milyar lira yaklaşık 2 milyar dolar demek. 2 milyar dolar ile Volvo ya da Opel şirketlerinin tamamını satın alarak Türkiye’ye getirebilirdiniz. AK Parti için Opel ya da Volvo gibi şirketlere sahip olmak, üretim yapmak yatırım değil. AK Parti için yatırım dediğin, bedava top kek yiyerek yuvarlandığın millet bahçeleri olur. Böylesine vizyon fukarası bir iktidardan memlekete hayır gelir mi?
Yine Diyanetin lüks ve şatafat dolu harcamalarına bir örnekle karşı karşıyayız. Vatandaşa ‘Pazara akşam’ gidin diye tasarruf önerileri sunan Diyanet, Bodrum'un en cazip plajına; Koy manzaralı araziye 100 milyon liraya mal olacak külliye inşaatına başlamış. Külliye inşaatı, bütün Gökova Koyu'nu gören 300 metrekarelik arazi üzerinde bulunuyor. Külliye yapımı ilk olarak 2016'da gündeme gelmiş, Bodrumluların itirazı ve hukuki süreç nedeniyle hafriyat çalışmaları durdurulmuştu. Ancak hafriyat çalışmaları yeniden başladı. Diyanet, şimdi 100 milyon liraya bu korkunç beton yığınını, çok güzel bir koyun tepesine konduracak.
Bodrum Belediyesi'nde iki kez görüşülen plan tadilatı reddedildi, Belediye ruhsat vermeyi kabul etmedi. Çünkü inşaat 5 katlı bina olarak yapılmak isteniyor. Ayrıca 2016'da ruhsat iptali için Mimarlar Odasının açtığı dava sonuçlanmadı, dava sonuçlanmadan inşaatın başlaması doğru değil. Ak Parti iktidarının her zaman yaptığı gibi çevreye ve tarihe ne kadar önem verdiğini bir kere daha görmüş olduk.
Ekonominin bu kadar sıkıntılı olduğu bir dönemde, devletin kasasında paranın sıfırlandığı bir dönemde, esnaf dükkanını açamazken, vatandaşa sadece kuru ekmeği reva görenleri, şatafattan vazgeçemeyenleri vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.
Bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey, geleceğini kaybetmesidir; yani gençlerini. Türkiye’nin şu an en büyük sorunu AK Parti iktidarının gençlerin Türkiye’ye dair umutlarını çalmasıdır. Umudun olmadığı yerde güneş hiçbir zaman doğmaz. Türkiye’de beyin göçü ilk kez lise seviyesine indi. Beyin göçü tersine çevrilemiyor. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtikten sonra beyin göçü hızlandı.
Pandemi döneminde seyahat yasakları ve kapanmalarla geçici olarak durmuş olabilir. Geçici diyorum, çünkü beyin göçü her yıl ortalama yüzde 40 artışla devam ediyor. 20 OECD ülkesine göç etmiş Türk vatandaşları nedeniyle ülkenin ekonomik kaybı milyar dolarla ifade ediliyor. Demokrasi yok, insan haklarını bırakın düşünce özgürlüğü yok. Gençler tweet bile atmaya korkuyor. Onları savunabilecek bir hukuk düzeninin, adaletin olduğuna inanmıyorlar.
İktidar 2050, 2071 masalları anlatadursun. Bu gençler olmadan Türkiye bırakın 2071’i, 2030’ları bile inşa edemez. Gençler artık iş istiyor, liyakat istiyor, eğitimleri ile bir yerlere gelmek istiyor. Gençler sınavdan sınava koşmaktan yorulmuş. Gençler nepotizmden usanmış.
Sınavlarda ilk 100’e girip kimin adamı olduğu belirsiz kişiler tarafından mülakatlarda elenmekten bitap düşmüş. Türkiye’de gençlerin yüzde 75’i artık kariyer hayalleri kurmaktan vazgeçmiş. İşsizlik o kadar büyük bir sorun ki genç işsizlerin yüzde 75’i karın tokluğuna bile çalışmaya razı. Birçoğu analarından babalarından harçlık almaya utanıyor. Yol param çıksın, karnım doysun deyip ne iş olsa yapmak istiyor. Para istemiyor gençler artık. Sadece yemek ve ulaşımını çıkarmak istiyor. Aldıkları paranın zaten bir şeye yetmeyeceğini biliyor.
İnanın küçük şeyler gibi gelebilir ama bir örnek vermek istiyorum: Bir adet Iphone 12 telefon almak için bizi Kıskanan Almanya’da 10 gün, batan Yunanistan’da 26 gün çalışıyorsunuz. Türkiye’de ise tam 104 gün çalışmak gerekiyor. Yemeden içmeden. Gençlerin ruh halini şimdi düşünün.
Tüm bunların sebebi başta istikrar ve gelecek vadetmeyen, yoksulluk ve fukaralıktan başka bir şey getirmeyen bu ucube sistem. Gençler AK Parti iktidarının ve iktidarın hamili kart yakınlarının geleceği nasıl çaldığını görüyor.
Gençlik, içindeki öfkeyle ilk sandıkta iktidara çok ağır bir tokat atacak. İktidarın en büyük korkusu o gençlerin sandığa gitmeleri. Hatırlarsanız sosyal medya yasasını da yeni nesli, yani zekasına yetişemedikleri Z kuşağını susturmak için çıkardılar.
Geleceğimizi kurtarmak için ne pahasına olursa olsun iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa etmek zorundayız. Demokrasi, adalet, iş, kariyer, refah ve huzur gençler için ancak bu sayede inşa edilebilir. Gençlere düşen ilk seçimde onları adeta bir kutuya hapseden bu ucube sistemi getirenleri sandığa gömmektir.
Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Bakan, “Sayın Bursa Milletvekilimiz Ahmet Erozan'ın "Bütçeyi iktisatlı kullanın. Yılın ikinci yarısı alacağız” sözlerine cevap verirken, "Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz” şeklinde bir ifade kullandı. Dün bu basın yayın organlarında da yer aldı.
Sayın Bakan bunu net olarak ifade etmeli. AK Parti iktidarının böyle bir düşüncesi var. Bunlar seçimi kaybederse iktidarı teslim etmemek gibi bir zanna kapılmışlar. İktidarın bu konuda başka bir maksadı mı var?
Bakın buradan söylüyorum; Bu çok tehlikeli bir oyun. Türkiye böyle bir oyunu seyretmez, Milletimiz bunun gereğini yapar. Türkiye bunları taşıyamıyor, 2021 yılında seçim var seçimlerde Ak Parti iktidarı gidecek. Bunu kendileri de çok iyi biliyor, bu hezeyanları ondan. Bu kadar net.
CAATSA Yasası (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) Yasanın 231. maddesine göre, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 sistemlerini alması, "önemli işlem" kategorisinde değerlendirildi ve yaptırım öngörüldü. Türkiye’ye karşı CAATSA yaptırımları Kongreden ve senatodan büyük çoğunlukla geçti.
İYİ Parti olarak; Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye karşı ortaya koyduğu yaptırım kararlarını, emperyalizmin egemenliğimize karşı mütecaviz bir girişimi olarak görüyoruz. Türk milletinin var olma sebebi tarih boyunca üzerine titrediği egemenliği ve bağımsızlığıdır.
Sayın Meral Akşener’in de dediği gibi; Türkiye'nin meselelerine karşı gösterilen vurdumduymazlığın, canı sıkıldığında yaptırıma başvuran bir şımarıklıkla taçlandırılması ne müttefikliğe yakışır, ne de Türkiye ile ABD arasındaki dostluğa katkıda bulunur.
Ne var ki gün gelir; iyi ikili ilişkiler her ülkeye lazım olur. Bu noktada siyasi iktidarı dirayetli ve basiretli olmaya davet ediyoruz. Türk milletinin hakkını ve hukukunu savunma konusunda bir lahza tereddüt etmeyin. Tank yapsın diye Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nı Katarlılara bedelsiz verdiniz; Ortada Tank yok. F-35 savaş uçakları için ABD’ye milyarlarca dolar para ödediniz; ortada uçak da yok para da yok. İşte “Şahsım” dış politikasının Türkiye’yi sürüklediği nokta budur.
Türkiye’nin ihtiyacı olan; akılcı ve dengeli dış politikadır.
© Tüm hakları saklıdır.