Yeniçağ yazarı Özcan Yeniçeri'nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın istifasını istediği AKP'li belediye başkanlarının istifayı "ağırdan" aldıklarını söyledi. Hükümeyin istifa etmeyenler için "sonucu ağır olur' diyerek tehdit" ettiğini ifade eden Yeniçeri, "Halkın seçtiği başkana 'istifa edilecek... Et' demek yalnız başkanları değil onları oraya getiren halkı da aşağılamaktır. Böylece milletin iradesiyle devletin gücü karşı karşıya gelecek demektir" dedi.
Özcan Yeniçeri'nin "İstifa edilecek... Et!" başlığıyla (23 Ekim 2017) yayımlanan ayzısı şöyle:
Başkanlar istifayı ağırdan alıyor. Dillendirmeseler de tavırlarıyla istifaya direniyorlar. Önünde sonunda istifa etmek zorunda kalacaklarını bilseler de...
Bakan, "İmar değişiklikleriyle ilgili olarak ne yaptıysam Başbakan'ın onayıyla yaptım... Bu yüzden istifa etmek gerekiyorsa Başbakan'ın da istifa etmesi gerekir" dedi. Sonra da dediğine de diyeceğine de yüzlerce kez pişman oldu. Pişmanlığını defalarca dile getirdi. Sonuçta bakan gitti Başbakan kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi'nde şöyle konuştu: "İstanbul müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum."
Bu ve buna benzer onlarca itirafa rağmen kimsenin aklına İstanbul'a ihanet edenlerden hesap sormak gelmemiştir. Çünkü kudret elitlerine dokunmak bu ülkede kimsenin haddine değildir.
Dahası Türkiye'de tepedekine tapan, tabandakini de tepen bir kültür var. Bu aynı zamanda üstlerine karşı susta duran, astlarını da susturan bir kültürdür.
Heyecansızlık ve
Bir iktidar düşünün ki, kimi zaman "Ergenekoncu" kimi zaman "vesayetçi" kimi zaman da "FETÖ'cü" diyerek tutuklamalar yapsın. Hükmetmenin, intikam almanın her çeşidini iliklerine kadar tatsın. Başarıyı da başarısızlığı da, övgüyü de yergiyi de, darbeyi de direnişi de birlikte yaşamış olsun. Böyle bir iktidarın kadroları her şeyden önce motivasyonunu tüketir.
AKP kadroları da doğal olarak motivasyonunu ve heyecanını kaybetmişlerdir. Temel sorun buradadır. Böyle bir sorunun kadro değişikliğiyle giderilmesi mümkün değildir. Yeni bir heyecan, yeni bir şevk, yeni bir iddia etrafında toplanamamak en büyük sorundur. AKP kadroları konsantre olamıyor. Her şeyi tek kişiye bağlayan, tek kişiden bekleyen ve tek kişiyi kutsayan bir siyaset anlayışı var.
Bu tek kişi de başarıyı kendi hanesine, başarısızlığı ise yönettiklerinin hanesine yazmaktadır.
Emir, demiri kesmekte
Belediye başkanlarına; halka hizmette kusurun var, yolsuzluk yaptın, ihaleye fesat karıştırdın, halkı değil yandaşları korudun, diyen yok!
Hukuki ve mantıklı bir gerekçe göstermeden başkanların istifalarını istemek demokrasi ve etik dışıdır.
Halkın seçtiği başkana "istifa edilecek... Et" demek yalnız başkanları değil onları oraya getiren halkı da aşağılamaktır.
Başkanlara "istifa et" deniliyor. Derhal durumdan vazife çıkaran sözüm ona "hasbici"ler, "davacılar" başkanların istifasının ne denli haklı ve doğru olduğunu dillendirmeye başladılar. Bugüne kadar "millete rağmen" siyaset yapmayan Cumhurbaşkanı halkın sesine kulak vererek bu adımı attığını söylemeye başladılar. Halbuki millet bundan iki yıl önce dört yıllığına bu görevi yapsın diye başkanları göreve getirmiştir. Milletin sesi şimdilik budur.
Fanatik yandaşlık tek kişinin sesiyle milletin sesini karıştırır. Çünkü onlarda demokrasi meşrulaştırma aracıdır, amaç değildir. Bu anlayışta tek kişinin emri demiri keser. "İstifa edilecek... Et" temel ilkedir.
Başkanlar istifaya direniyor!
Referandumda "evet" için cansiperane bir şekilde çalışan, varlarını ve yoklarını ortaya koyan başkanlar sonuçta Cumhurbaşkanlarını aynı zamanda partilerinin genel başkanı yapmayı başardılar. O da başkanlara "istifa ediniz!" diyor.
"İstifa etmekte tereddüt geçirirsem kanım kurusun" diyen başkan da dahil hiç birisi içinden gelerek bu iradeyi göstermek istemiyor. Başkanlar istifayı ağırdan alıyor. Dillendirmeseler de tavırlarıyla istifaya direniyorlar. Önünde sonunda istifa etmek zorunda kalacaklarını bilseler de...
İstifa etmeyenler için "sonucu ağır olur" tehdidi de orta yerde öylesine duruyor. İstifaların gecikmesi İçişleri Bakanı'nı harekete geçiriyor ve o da şu tehdidi savuruyor: "Bu saatten sonra muhalefet belediyeleri de iktidar belediyeleri de nasıl gözünün yaşına bakmayacağımızı görecekler."
Bu sözlerin bir tek muhatabı vardır, o da istifa etmeyen belediye başkanlarıdır. Eğer istifa etmezlerse gözlerinin yaşına bakılmayacaktır. Böylece milletin iradesiyle devletin gücü karşı karşıya gelecek demektir.