Yaşam

İşte uzmanlara göre boşanmalardaki artışın sosyolojik ve psikolojik nedenleri

Boşanma oranı ABD’de ortalama yüzde 50, Avrupa’da yüzde 40

13 Aralık 2015 10:56

Türkiye İstatistik Kurumu, son yıllarda boşanmaların yüzde 4.5 oranında arttığını açıkladı. Açıklamanın ardından 4 siyasi partiden de konuyla ilgili önergeler TBMM gündemine taşındı ve boşanmaların araştırılması için bir komisyon kuruldu. Milliyet'ten Burcu Ünal'ın haberine göre, boşanma oranı ABD’de ortalama yüzde 50, Avrupa’da yüzde 40. Türkiye’de ise yaklaşık yüzde 15. 

İşte uzmanlara göre evliliklerin yürümemesinin sosyolojik ve psikolojik nedenleri: 

 

"Türkiye kentleşme sürecini tamamlayamadı"

 

Sosyolog Prof. Dr. Erol Kahveci (İzmir Ekonomi Üniversitesi):

“Boşanma oranları daha da artacak. Çünkü Türkiye kentleşme ve endüstrileşme sürecini daha tam olarak tamamlayamadı. Kentleşme sadece göç değildir. Kırda birey üzerinde toplum denetimi fazladır ve boşanma olumsuz görülür. Kentte insanın üzerindeki bu kontrol mekanizmaları zayıflıyor. 

İkinci önemli boyut da evliliklerin gerçekleşme şekli. Bizde hâlâ görücü usülüyle evlenmek, öyle olmasa da ailenin onayını almak çok önemli. Bu sürede eşler birbirlerini iyice tanıyamıyorlar.Avrupa ülkelerinde boşanma oranları daha yüksek ama Türkiye kısa evlilikler konusunda daha önde, Türkiye’de ilk 5 yılda boşanma oranları çok yüksek. Bu noktada eşlerin ince eleyip sık dokumadan karar verdiklerini görüyoruz. 
Buna bağlı olarak, insanlar acele karar vererek evlenince iletişimin dozu da değişiyor. Medeni şekilde iletişim kurmaktansa farklı iletişimler kurulabiliyor. Aile, toplumdaki bütün değişikliklerden en çabuk etkilenen temel kurum. Bundan dolayı boşanma oranları ve aile içi şiddet artıyorsa bu toplumdaki ilişkilerin, ekonomik sıkıntıların aile ilişkilerine yansımasıdır.” 

 

"Boşanmalar yavaş ama emin  adımlarla artıyor"

 

Uzman Psikolog Emre Konuk (Davranış Bilimleri Enstitüsü kurucusu):

“Boşanma oranı ABD’de ortalama yüzde 50, Avrupa’da yüzde 40’dır. Türkiye’de ise yaklaşık yüzde 15. Boşanma oranlarında patlama yok ancak ‘yavaş ama emin adımlarla’ artış var. Eskilere gittiğimizde çocuğun bakımı, eğitimi ve sosyal kontrolü neredeyse tüm ailenin işiydi. Nükleer aileye geldiğimizde tüm bu fonksiyonlar aile dışında örgütlenmiş kurum ve kişilerce karşılanmaya başlandı. Yani sosyolojik açıdan ailenin fonksiyonu giderek azaldı. 

Bu sürece en önemli katkı kadının iş gücüne katılımı, refah düzeyinin artması ve şehirleşmenin yaygınlaşması oldu. Ekonomik nedenlerle boşanamayan ya da ilişkiyi düzeltmek için çaba harcayan kadın; aradığı sevgiyi, ilgiyi bulamadığında bir yerde ‘o zaman eyvallah’ diyebiliyor. Metropollerde yaşayanlar için ekonomik zorluklar, işsizlik, çocukların gereksinimlerinin karşılanamaması, ergenlerin düzgün eğitim alamaması aile sorunlarına zemin hazırlıyor. Diğer yandan evliliğe fazla sorgulamadan, defoları göz ardı ederek dalış her iki tarafın da ağır bedeller ödemesine neden oluyor.”

 

"Anlaşmalı boşanma da boşanmayı hızlandırıyor"

 

Avukat Gözde Egemen (Aile Hukuku Uzmanı):

“Boşanma davalarında en yaygın hukuki gerekçe, ‘evlilik birliğinin temelden sarsılması.’ Meselenin özüne baktığımızda aldatma, fiziksel, psikolojik ya da cinsel şiddet öne çıkıyor. Boşanma oranlarının artmasında sosyal paylaşım sitelerinin kolay erişilebilirliği ile görünürde kişilere farklı alternatifler sunması etkili. 

Halen en yaygın medya aracı olan televizyonda ise bilgilendirmeye yönelik programlar yerine çoğunlukla psikolojik hatta maalesef fiziksel şiddeti ve eşlerin birbirlerini aldatmasını adeta normalleştiren diziler; fiziksel güzelliği olmazsa olmaz koşul olarak topluma dayatan ya da bir şekilde gerçeklikten uzak Yarışma programları var. Ekonomik koşulların, eşlerin ikisi de çalışsa bile zorlaması da eşleri yıpratıyor. Büyük şehirlerde ekonomik koşullara stres gibi fiziksel zorluk faktörleri de eklenince çiftler birbirlerini cinsel ve ruhsal anlamda ihmal edip karşılıklı olarak kolayca tahammülsüzleşebiliyorlar. 
Tüm toplumda karşılıklı saygı ve toleransın azaldığı bir gerçek iken, bunun toplumun en küçük yapısı aileye de yansıdığı görülüyor. Mevcut yasal düzenlemede yer alan ‘anlaşmalı boşanma’ yapısı da boşanmaları prosedür olarak hızlandırmakta, belki uzman destek ve yardımı ile kurtulabilecek evliliklerin tek celsede boşanma ile sonuçlanmasına neden olmaktadır.”

 

"Boşanmak eskisi gibi dezavantaj görülmüyor"

 

Evlilik ve Çift Terapisti Özge Altan Aytun (Gottman Enstitüsü):

“Birincisi iki eş de aktif olarak iş hayatında ve birbirlerine ayırabilecekleri vakit azalıyor. Bununla birlikte teknolojik aletler hayatımıza girdi; beraber geçirilen kaliteli zamanlar ortadan kalktı. Sosyal medyada herkesin başka bir gündemi var. Bir de çocuk olduğunda, eşlerin birbirine zaman ayırması iyice imkansız hale geliyor. Bunların sonucunda duygusal kopukluk yaşanıyor ve ilişkiden tatmin olunamıyor. 

İkincisi, evliliğe hızlı karar veriliyor. Büyük beklentilerle ve aceleyle evlenildiğinde; fikir ayrılıkları konuşulmamış olabiliyor. Bir de son dönemde benim en fazla karşılaştığım sorunların başında maddi konular geliyor. Boşanmak eskisi gibi bir dezavantaj olarak görülmediği için kişiler, ‘Boşanırsam daha rahat edeceğim’ diye düşünebiliyor. Bu nedenle evliliği kurtaracak çabayı sarf etmektense boşanmak daha kolay geliyor.”