İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, Türkiye ekonomisinde çıkışın ihracatta olduğunu, bunun için fuarlar ve yuvarlak masa toplantıları ile yoğun bir çalışmanın içine girdiklerini söyledi. Çağlar, "Tembelleştik, çengelli iğne bile Çin'den geliyor" diye konuştu.
Dünya gazetesinden Özlem Ermiş Beyhan'ın sorularını yanıtlayan Çağlar'ın yanıtları şöyle:
İTO üyeleri ne konuşuyor bugünlerde; ne var gündeminizde?
Gündemimizde 16 Nisan var. Her yaptığımız etkinlikte, uluslararası arenadaki tüm faaliyetlerimizde bunu görüyoruz; herkes referanduma kilitlenmiş durumda. Sadece referandum değil, Avrupa'daki iş dünyası seçimlere odaklandı, Fransa'da, Almanya'da seçim, İngiltere'nin Brexit'i... 16 Nisan'ı insanlar hakikaten bekliyorlar. Bugüne kadar tüm liderler telaff uz etmiş, kimse hayata geçirememiş. Ama demek ki bu bir ihtiyaçmış ve vakti, saati gelmiş gibi görünüyor ki Sayın Cumhurbaşkanımız bunu ortaya çıkardı.
Biz ilk konuşulmaya başladığında İTO olarak Türkiye'nin Başkanlık sistemine geçmesi gerektiğini, detayların konuşulabileceğini söylemiştik. Parlamentodan ülkemize uygun bir Cumhurbaşkanlığı sistemi çıktı. Biz, İTO olarak bunun sonucunun Evet olarak çıkmasını bekliyoruz çünkü mevcut iktidar ortaya bir yenilik koydu ve buna doğru giderken engellenirse bir sıkıntı doğurur. Hükümetin durumu tartışılır. Bunun olmaması lazım. 16 Nisan'dan sonra biz ekonomik olarak önümüzün açılacağını düşünüyoruz. Hani kilitlenir, daralır daralırsınız da önünüzde bir kapı açılır ve oradan çıkınca bir rahatlama olur ya; ben 16 Nisan'dan sonra bardaktan boşanırcasına ekonomide bir akının başlayacağını düşünüyorum.
Ekonomi açısından referandum sonrası bir rahatlama bekliyorsunuz...
Evet, en son gayrimenkulün en büyük fuarı MIPIM'de yabancı yatırımcılarla yaptığımız konuşmalarda hep bu ortaya kondu. Seçim sonuçları bekleniyor, dünyada böyle bir beklenti dönemindeyiz. Dünyada siyasetin şekli de çok değişti, ekonomi de bundan etkileniyor. Bunun önüne geçemiyorsunuz çünkü istediğiniz yapılandırmaları siyaset şekillendiriyor, senkronize çalışamazsanız önünüz kapanıyor. Referandum sonrası seçimlere daha 3 yıl var. Hep diyoruz ya ekonomi konuşalım diye, eğer ekonomi konuşursak önümüzdeki süreçte bu bizi motive eder diye düşünüyoruz.
Bir erken seçim beklemiyorsunuz yani?
Beklemiyoruz. Ekonomi açısından yeniden bir seçim sürecinin çok faydalı olacağını düşünmüyoruz. Ekonomi gündemine dönülmesinde fayda var. Beklenti anketi hazırlıyoruz biz İTO olarak. Önümüzdeki 3 aya dair beklentileri soruyoruz. 600'ü aşkın meclis üyemizin yanıt verdiği bir anket bu. Bazımız 50. Bir süre öncesine kadar 35'lerde çıkıyordu anketler. Şimdi 50'yi aştık. Son ayda hizmet sektöründe 51'lerde çıktı. İbre umuda doğru döndü. Motivasyon, vereceğiniz enerji çok önemli.
Referandumdan sonra ekonomide toparlanma için öncelikler ne olmalı? Birçok firma sıkıntı lısüreçte, onlar için atılacak adımlar ne olmalı sizce?
Kendi kendine yeten dinamik bir ülkeyiz. Genç, tüketim yapan bir nüfusumuz var. Ekonomimizin büyük kısmını tutan zaten bu. Bunu kesinlikle bırakmamamız lazım. Ama global arenada da işimizi büyütmeliyiz. İhracat yaptığımız çevre ülkelerin hemen hepsinde müthiş bir kaos var. Bizim o ülkelere ihracatımız haliyle düştü. Buna rağmen iş dünyası olarak bu düşüşün ihracatımızı geri çekmemesi için mücadele ettik ve başardık. Ancak şunu da görmeliyiz; Türkiye'nin dünya ticaretindeki payı binde 8'le ifade edilen bir oran. Bu oranı binde 16'ya çıkartmanın hiçbir zorluğu yok. Bunun için daha fazla gayret edeceğiz. Sanayiyi çok iyi biliyoruz artık. Yabancı firmalar gelip burada üretim yapıyor; ben onlara Türk malı üretiyorsunuz diyorum, 0 hata ile üretim yapıyoruz. Dünya da bizim ürünlerimizin kalitesini kabul etmiş durumda. Bizim biraz daha fazla çalışıp, gayret etmemiz lazım. Biz İTO olarak üyelerimizi bu yolda desteklemeye çalışıyoruz.
Koordineli biçimde ihracata kilitlenmiş durumdayız
Neler yapıyorsunuz bunun için?
Her yıl dünyada 30 ayrı ülkede fuara katılım sağlıyoruz. Her ay bir yuvarlak masa toplantısı düzenliyoruz. Yerlileştirme projesi kapsamında alım yapan tüm kamu kuruluşları ve büyük sektör temsilcileri ile toplantılar yapıyoruz ki tedarik sağlayalım onlara diye... İhracat yaptığımız şirket temsilcileri ile toplantılar yapıyoruz, yelpazeyi nasıl büyütürüzü konuşuyoruz. Üyelerimiz de çok duyarlı, bu koşturmamıza onlar da ayak uyduruyorlar. Bu süreç devam ederse ben inanıyorum ki dünya ticaretindeki payımızı artırırız.
Dünyadaki korumacılık rüzgarı bu çabayı ne kadar zorlar sizce?
Bu rüzgar esmeye başladı mı kolay geçmiyor. Bu tüm dünya ekonomileri üzerinde bir endişe yarattı. Ama ben her zaman "Biz 1 birim mal üretiyorsak, Türkiye 10 birim tüketiyorsa işsiziz diyemeyiz" diyorum. Çalışacağız. Dünya ne kadar korumacı olursa olsun ithalatını yapmak zorunda. Biz payı artırmak mecburiyetindeyiz. Şu anda buna kilitlenmiş durumdayız. Ekonomi yönetimi de kilitlendi. Daha agresif çalışacağız. Artık ihracatçılar meclisi, odalar, DEİK, tüm kurumlar koordine biçimde çalışabiliyor, görevleri paylaşabiliyor.
2014'ü bu yaz yakalayamayız ama turizm için çalışacağız
İstanbul'u konuşurken turizmi konuşmamak olmaz. Turizmdeki düşüş ticareti ne kadar etkiledi?
Turistin gittiği ülkede ilk baktığı, güven atmosferi. Bizim 2016'da başımıza bir gök taşı düşmedi. Her şeyi yaşadık. 15 Temmuz'da arkadaşlarına silah sıktılar, bu hafızaların bile kabul edebileceği bir şey değildi. Uçak krizi, terör, mülteciler... Mültecilere 25 milyar dolar harcamışız, üzerine yüzde 2.5 büyüme bekliyorsun... Biz ekonomimizi bir yerde tutuyoruz ama turist bir güven bekliyor. Sağlık turizmimizi, kongre turizmimizi etkiledi yaşananlar. Son ayları rahat geçiriyoruz ama bu yaz 2014'ü, 2015'i hiçbir şekilde göremeyiz. Ancak çalışacağız, bundan vaz geçmeyeceğiz. Shopping Fest, One Istanbul, Instagram'da İstanbul fotoğraf yarışması... Bunlar hep turizmdeki başarıda etkiliydi. Devam edeceğiz, peşini bırakmayacağız.
Dolar kurundaki hareket nasıl etkiledi İTO üyelerini?
Ani iniş çıkışlar, ringde bir boksör nasıl sendelerse öyle sendeletiyor bizi. Belli ölçeğin üzerindeki firmaların sıkıntısı yok ama büyük sektörlerimizi destekleyen küçük ve orta boy işletmelerimiz çok olumsuz etkileniyor ani hareketlerden. Nitekim etkiledi de. Birçok firmamız sıkıntıya düştü. Hüketimiz tedbir aldı, bankalarımız çok sıcak davrandı, biz de İTO olarak TOBB ile işbirliğinde üyelerimize bir nefes kredisi sunduk. 150 bin liraydı limit. Çok düşük faizle. 3 bin üyemiz kullandı ama 10 kat talep oldu. Şimdi ikinci etap çalışmasını yürütüyoruz. Bankalarla görüşüyoruz, bu kez daha büyük bir kredi hacmiyle üyelerimize elimizdeki kaynakları sunmaya devam edeceğiz.
Nasıl seçiliyor firmalar?
Bankalar yapıyor seçimi. Biz orada müdahale edemiyoruz. Burada hiç ihtiyacı olmayan üyelerimiz de müracaat ettiler. İçlerinden alanı oldu, hepsinden haberim var, bir daha tenezzül etmesinler. Çünkü bu onları yukarı taşıyan küçük ve orta boy işletmeler için bir çalışma. Ekonomisi belli düzeye gelen firmalar buna müracaat ettiği zaman buna tepki duyuyoruz. Çünkü biz 15 Temmuz'u el ele vererek atlattık. Merdiveni çıkarken arkadan geleni elinden tutarak yukarı çekmeliyiz, itersek olmaz bu iş. Türkiye'nin en büyük değeri birlik, beraberliğidir. Her alanda en önemli değerimiz birliktelik ruhu.
Refah bize tembellik getirdi
"Bizim insanımız açıkçası ekonomik refahın yükselmesi ile daha rahat hangi işleri yapabilirse ona yöneldi. İğneyi bir kendimize batıralım. Daha çabuk kâr etmek için ne yapılır, ithal ederiz... Evde baktım çengelli iğne bile Çin malı. Bizim çengelli iğne bile üretemezken üretir hale geldikten sonra onu ithal etmeye başlamamızın tek sebebi ekonomik refahımızın yükselmesi. Rahat para kazanalım dedik ama çok da düşünmedik bunun ne getireceğini. Uzakdoğu'ya karşı verdiğimiz ticaret açığı günden güne büyümeye başladı. Bir zamanlar gün doğmadan evden çıkar, batmadan eve girmezdik, Cumartesileri çalışırdık. Biz tembelleştik.
Elektronik ticaret hızla büyüyor ve büyüyecek. Ekonomi Bakanlığı bu konuda çok güzel bir teşvik mekanizması kurdu. Siteler bize geliyor ve üyelerimizle entegre olmak istiyor. Biz gerekli desteği veriyoruz. Eksik olan platformdu, orada da hükümet önümüzü açtı. Üyelerin ilgisi tam.
Osmanlı'dan beri bizim en büyük partnerimiz Avrupa'dır. İş yapma hevesimizle hep ekonomisi canlı Avrupa'ya gitmişiz. Körfez Bölgesi daha şurada zenginleşeli kaç yıl oldu? Rusya, Türk Cumhuriyeti kaç yıl önce dünya ekonomisine entegre oldular? Sanayi ürünlerimizin yüzde 40'ını sattığımız Avrupa ile entegrasyonumuz devam eder. Avrupa'ya mal satarken biz, İstanbul'dan Adapazarı'na mal satar gibi satarız. Ne para isteriz, ne başka bir şey, sabah gider akşam döneriz. Yaşanan gerilim ticarete yansımadı. Seçimler sonrasında da gelir geçer. Seçim ortamları ile ilgilidir diye düşünüyorum. Birbirimizden alıp satmak mecburiyetindeyiz, çok entegre olmuşuz. Aileler kurulmuş. Burada bir sıkıntı olacağını tahmin etmiyorum."