Politika

Egemen Bağış: Avrupa Birliği önemli bir barış projesidir

Egemen Bağış, 'Uluslararası Hukuk ve Adalet' kavramlarının konuşulduğu İstanbul Küresel Forumu'nda, Nobel Barış Ödülü'nü alan Avrupa Birliği için 'Önemli bir barış projesidir' yorumunda bulundu

16 Ekim 2012 18:10

Esat Olgun BUHARALIOĞLU

www.facebook.com/e.olgunbuharalioglu

www.twitter.com/Brezilya

 

İstanbul Küresel Forumu'nun (IWF) bu yılki ana teması "Adalet"ti. Siyasi ve ekonomik adaletsizlikler, dünyanın karşı karşıya olduğu pek çok sorunun temeli olduğu belirtildi.

Avrupa Birliği’nin Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesine de değinen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ”Aslında AB kurumsal olarak belki de insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir. AB kurumu asırlarca birbirleriyle savaşmış olan İngilizler'le Fransızlar'ın, Almanlar'la İtalyanlar'ın, Hollandalılar'la Belçikalılar'ın huzur içerisinde birlikte yaşamalarına fırsat yaratmış, önemli bir barış projesidir" dedi.

13 - 14 Ekim 2012 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen "İstanbul Küresel Forumu" (Istanbul World Forum) çerçevesinde "Uluslararası Hukuk ve Adalet" kavramlarına büyük atıflarda bulunuldu. Başbakan, bakanların, gazetecilerin ve dünyanın birçok yerinden gelen akademisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte diyaloga açık tartışmalara yer verildi.

"Adalet ve Küresel Düzen", "Adalet ve Siyaset", "Adalet ve Tarih", "Ekonomik Adalet", "Adalet, Sanat ve Medya", "Adalet ve Din" gibi 6 ayrı başlık halinde adalet konusu forumda işlendi.


Bağış: AB kafasını beyaz sayfaya yorsun


Avrupa Birliği’nin Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesine de değinen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ”Aslında AB kurumsal olarak belki de insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir. AB kurumu asırlarca birbirleriyle savaşmış olan İngilizler'le Fransızlar'ın, Almanlar'la İtalyanlar'ın, Hollandalılar'la Belçikalılar'ın huzur içerisinde birlikte yaşamalarına fırsat yaratmış, önemli bir barış projesi. Ama bütün bu başarısına rağmen, AB kıtasal bir proje. İşte Türkiye’nin üyeliği o adalet olgusunu küreselleştirecek, AB’yi de küresel bir barış projesi haline getirecek bir süreç” dedi.

\

Bağış, Avrupa Parlamentosu Bütçe Komisyonu Başkanı Fransız Parlamenter Alain Lamassoure’un ”AB’nin sınırları konusu artık kapanmıştır. Türk sorunu, ne Türkler ne de Avrupalılar ortak olmak istemedikleri için artık gündemden kalkmıştır” şeklindeki sözleri hakkında şunları söyledi:

”Defter kapatmak kolaydır ama o defteri yeniden açmak zordur. Hele eski defterleri karıştırmak acıdır. Defter kapatmak isteyenlerin defteri dürüldüğünde anlayacaklar ki çok geç oldu. O yüzden defter kapatma yerine, o defterden yeni beyaz sayfalar açmaya kafa yorsalar, kendileri için daha iyi olur.

Türkiye’nin AB entegrasyon sürecini, AB için bir Türk sorunu olarak değerlendirmek hadsizliktir. Böyle düşünenler için Türk sorunu değil, akıl sorunu tanımlaması yapmak daha doğru olur. Gerçekleri görecek kadar akıl ve kalp gözleri açık olanlar, şunu görüyor; AB için Türk sorunu yoktur, Türk fırsatı vardır.”

 

Başbakan: Batı artık dünyanın tek merkezi değildir


Forumun açılış konuşmasını yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Batı artık dünyanın tek merkezi değildir. Birleşmiş Milletler (BM) adîl bir yapı üzerine kurulmamıştır. Bu konuda hepimize düşen sorumluluklar bulunuyor. Devlet adamları, sivil toplumu, her kesimden kanaat önderleriyle dünyamızın adalet merkezli bir anlayışla yeniden yapılanmasına katkıda bulunmalıyız" yorumlarında bulundu. Bu yorumlarıyla Erdoğan, uluslararası adalet ve hukuk kavramlarında yeniden bir yapılanmaya gidilmesini istedi.


5 üyeden başkası yok mu?


Başbakan, "Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, pek çok uluslararası kuruluşun işleyişinde, yapısal adaletsizliği açıkça görebiliyoruz" dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"5 tane daimi üye, 10 tane geçici üye. 10 geçici üyenin bir anlamı var mı? Yok. Daimi 5 üyeden 1’i ‘Hayır’ dediği zaman, mesele bitiyor. BM’nin, adalet üzerine reforme edilmesi şart. Bu konuşmayı BM Genel Kurulu’nda da yaptım. Bu 5 üyenin etnik yapısından, inancından, düşüncesinden başka dünyada bakış yok mu? Var. Peki, bu küresel yapıyı, tüm insanlığı kapsıyor mu? Hayır. Öyleyse BM’nin reforme edilmesi şart."

İİT Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu "Eskisi gibi Atlantik merkezli güç dengesi söz konusu değil. Güç, doğuya, Asya´ya kaydı. Yeni bir gerçeklik var. Yeni gerçeklik, G-8 değil, G-20 olmuştur." açıklamasıyla dünyadaki güç dengesinin değişimini vurguladı. İhsanoğlu ayrıca; "G-20 içinde Müslüman ülkeler var. G-20´nin giderek daha fazla İİT üyesi Müslüman ülkelerin hakim olduğu bir örgüt haline geleceğini düşünüyoruz" diye konuştu.

 

Adalet, insan nefsinde başlar


Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı İbrahim Kalın, "Adalet, sosyal ve siyasi alandan önce ve en az onun kadar insanın kendi nefsinde, kendi özünde başlar. Adaletin olmadığı siyasi ve sosyal düzende insanın izzet ve şerefinin korunması, insan onuruna yakışır bir hayat düzeninin inşaa ve idame ettirilmesi mümkün değildir" açıklamasında bulundu.


Türkiye'nin 'yumuşak güç' politikası


Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden Richard Falk ise Türkiye'nin yumuşak güç (soft power) politikasının doğruluğuna işaret ederek "Türkiye'nin 'yumuşak güç' politikası, dünya sistemindeki sert güç üzerinde dengeleyici bir tesir yapıyor. Dünya derin bir geçişi dönemi yaşıyor, sert güçlerin eli zayıflıyor.

Son on yılda Türkiye prensipli ve ahlaklı bir dış politika izlemiştir. Türkiye, izlediği politikalarla Soğuk Savaş sonrası dönemde bağımsız ve egemen bir devletin nasıl olacağının en güzel örneğini sergiledi. Türkiye, acı çeken ülkelerin sıkıntılarını kendisine dert edindi, bunu ahlaki bir sorumluluk olarak gördü. Bir takım engeller, problemler ve aksilikler olabilir; ama yine de yumuşak gücün etkisi çok büyük" dedi.

\
Davutoğlu: Artık Avrupa merkezli kültür geçerli değil


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bölgede ve dünyada son yıllarda yaşanan siyasi ve ekonomik krizlere atıfta bulunarak dünyada yeni bir küresel düzene ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Davutoğlu, "Artık 19. yüzyılın Avrupa merkezli kültürü geçerli değil. Farklı kültürlere yeni bir yaklaşıma, coğrafi merkezci olmayan ve önyargısız yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var" dedi.