Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, "Perdeyi aralarken" adlı kitabında Türkiye'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün diş muayenesi için Fransa'nın başkenti Paris'e gittiğini, ancak parası yetmeyince dönemin Paris Büyükelçisi Hasan Işık'tan borç aldığını anlattı. Eralp, İnönü'nün daha sonra Yunanistan'a geldiğini ifade ederek "Paşa o parayı getirmiş, kuryeyle Paris’e yollanmasını istiyordu" dedi.
Eralp'in kitabından yaptığı alıntıyı "Eski Türkiye'den bir anı" diyerek okurlarına aktaran Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz'ın (4 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Havuz gazetesinin dünkü manşeti “Tam bağımsız HSYK adaleti uçuracak” diyordu.
AKP sözcüleri Anayasa değişikliğinin kabul edilmesinin Türkiye’yi “uçuracağını” söylüyorlar, demek ki gökyüzüne doğru süzülüp gidecek şeyler arasında adalet de var.
Gerçi adı artık HSYK değil, HSK olacak ama olsun.
Birinci sayfada şöyle bir spot yazmışlar:
“Yeni sistemde HSYK, Hâkim ve Savcılar Kurulu (HSK) adını alacak ve üye sayısı da 13’e inecek. Üyelerden dördünü Cumhurbaşkanı, yedisini de Meclis’in seçeceği HSK, milli iradeyi tam yansıtan bağımsız ve demokratik bir yapı olacak.”
4 + 7 = 11. 13 üyeden öteki ikisini kim seçiyor?
Acaba aritmetik bilmiyorlar mı diye düşünebilirsiniz.
Biliyorlardır kuşkusuz ama bilerek yazmıyorlar ki insanları kandırabilsinler.
Ben söyleyeyim, öteki iki üyeyi de Cumhurbaşkanı seçiyor. Birisi Adalet Bakanı, diğer bakanlık müsteşarı.
Yani 13 üyenin altısını Cumhurbaşkanı tek başına seçiyor.
Meclis’in seçeceği üyeler için önce nitelikli çoğunluk aranacak ama nitelikli çoğunluk sağlanamaz ise her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında kura çekilecek. Meclis çoğunluğunun istemediği kimse HSK üyesi olamayacak.
Meclis çoğunluğunu, iktidar partisinin genel başkanı olarak zaten Cumhurbaşkanı seçecek.
Ve bu HSK, “milli iradeyi tam olarak yansıtan bağımsız ve demokratik bir yapı” olacak!
Adalet de gerçekten uçup gidecek ve kim bilir bu topraklara bir daha ne zaman dönecek.
Eski Türkiye'den bir anı
Perdeyi Aralarken/ Yalım Eralp/ Doğan Kitap/ 1. baskı, 2017/28 lira
Eralp, Doğan Kitap'tan yeni çıkan "Perdeyi Aralerken" adlı kitabında, mektubun Hürriyet'te yayımlanmasının ardından gözlerin kendisine çevrildiğini, bakanlığın soruşturma açtırıp savunmasını istediğini anlatıyor.
Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, anılarını “Bir Monşer’in Hatıratı” ismiyle kitaplaştırdı.
Kitabında anlattığı ilginç bir hikâye var, rahmetli İsmetİnönü ile ilgili.
Şöyle: “Bir sabah Sevinç Hanım telefon etti. İsmet Paşa acele bakanlığa gelmek istiyordu. Ben de o zaman Müsteşar Orhan Eralp’in özel kalemiydim. Bakanlık alarma geçti. Paşa’yı girişte ben karşıladım. Orhan Bey’in yanına çıkardım. Paşa içeri girdikten 15 dakika sonra çıktı. Orhan Bey’e ‘Hangi meseleyle ilgili gelmiş’ diye sordum. Orhan Bey, kahkahalarla gülüyordu. ‘Ne oldu efendim’ dedim. Paşa bir süre önce göz muayenesi için Paris’e gitmiş, sonra Atina’ya uğramıştı. Parası yetmemiş, Paris Büyükelçisi Hasan Işık’tan önemsiz miktarda borç almış. Paşa o parayı getirmiş, kuryeyle Paris’e yollanmasını istiyordu.”
Bir “Eski Türkiye” durumu!
Yeni Türkiye’de böyle şeyler olmaz zaten.
Çünkü göz muayenesini devlet öder, kimseden borç almaya gerek kalmaz.
Zaten iktidar gücünü eline geçiren zengindir, parasının yetmeyeceği bir durum olmaz.
Yeni Türkiye ile Eski Türkiye arasındaki önemli farklardan biri de budur.