Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı, eskiden herkesin demokrat, özgürlükçü, evrensel hukuktan ve adaletten yana olduğunu ancak durumun terse döndüğünü belirterek "şimdilerde en ‘liberal’ bildiklerimiz bile bireyin değil devletin yanında" sözleri ile tepki gösterdi. "İslamcısı, liberali, Kürt’ü, dindarı ‘muhalefette demokrat’larmış meğerse" diyen Dağı, "İktidar ve gücün kendisi değil sanısı bile bütün o süslü demokrat ve özgürlükçü boyaları döküyormuş" ifadesini kullandı. Yazık, ülkeye de yazık, savaş kışkırtıcılığı yapan kalem ve söz erbabına da" diyen Dağı, "Söylemsel şiddet kol geziyor memleketin her yerinde. Kitlesel fiilî şiddet kapıda. Ve alkışlar, alkışlar..." diye belirtti.
İhsan Dağı'nın Zaman gazetesinde "Sözün bittiği ülke" başlığıyla yayımlanan (11 Nisan 2014) yazısı şöyle:
Önce söz vardı. O da kirlendi... Önüne geleni düşman, hain vs. olmakla suçlayanların ağzında söz, hikmetini kaybetti.
Her yerden oluk oluk kir akıyor, iftira dökülüyor, nefret söyleniyor.
Daha çok demokrasi, hak, hukuk istediğini sandığımız insanların sözleri kulakta kurşun, kalpte yara...
Eski ‘muhalif’ günlerimizi özlüyorum en çok. Neydi öyle? Herkes demokrat, herkes özgürlükçü, herkes evrensel hukuktan, adaletten yana! Şimdi en ‘liberal’ bildiklerimiz bile bireyin değil devletin yanında, özgürlük değil ‘otorite, otorite’ diyor. Sözde ‘Yeni Türkiye’ için ‘devrim kanunları’na cevaz vermekle meşguller. Neleri savunmadılar ki ve daha neleri savunmak zorunda kalacaklar! Üstelik artık savunmalarının da itirazlarının da bir hükmü yok savunduklarının gözünde...
Nostalji işte, yine de özlüyor insan eski ‘muhalif günleri’. Herkesin demokrat(!) olduğu günleri... Nerde o günler? Muhalefette demokrat, iktidarda ceberut olan bir toplum, kültür ve geleneğin ortasında yaşamışız meğer... İslamcısı, liberali, Kürt’ü, dindarı ‘muhalefette demokrat’larmış meğerse. İktidar ve gücün kendisi değil sanısı bile bütün o süslü demokrat ve özgürlükçü boyaları döküyormuş.
‘Hak ettiğiniz gibi yönetilirsiniz’
Devletin her zulmünden sonra bile umutlanırdık. Devletin zulmüne uğrayanların bir gün zalim devleti dönüştüreceğiydi umudumuz. Devlet zulmünün uğramadığı kesim, grup, zümre kalmadı neredeyse. Son zulmün kurbanları bugün iktidardalar.
Mağdurdan demokrat olmadı. ‘Mazlum demokrat’ iktidar olunca ‘zalim otokrat’a dönüştü. Kitlelerin alkışı, aydınların methiyesi bitmedi. Mağdurlar herkes için özgürlük, hukuk, adalet isteyemedi. İktidar olan dünün ‘demokratları’ önce demokrasi umudunu tükettiler... ‘Hâlâ demokrasi’ diyenleri ‘düşman’ bellediler.
Herkesin herkesi düşman bildiği bir ülkede ne demokrasi olur, ne hukuk, ne özgürlük. Savaş olur sadece, savaş...
Yazık, ülkeye de yazık, savaş kışkırtıcılığı yapan kalem ve söz erbabına da. Ülkenin entelektüel düzeyi taş devrine döndü. İktidar çölleştirdi entelektüel dünyamızı.
Söylemsel şiddet kol geziyor memleketin her yerinde. Kitlesel fiilî şiddet kapıda. Ve alkışlar, alkışlar...
En ağır şeylerden biridir ‘şahit’ olmak. Şahit olduklarımız çok ağır, taşıması zor. Daha da ağırlaşacak...
Türkiye’de artık insanların özgürlüğü de hayatı da devletin insafına bağlı. Daha doğrusu kendini devlet yerine koyan birkaç kişinin. Bu bir ‘son durum’ değil. Herkesin ve de o kutsadıkları devletin altında kalacağı bir kaosun başlangıcı. Türkiye’yi bir deli gömleğine sokmaya çalışmak çılgınlık. Koca ülkeyi o deli gömleğine sığdırabilmeleri için epeyce küçültmeleri gerekecek onu. Geçen yüzyılın başlarını düşünmeden edemiyor insan... Geçen yüzyılın aynı yıllarını...
Uyarmak yerine alkış tutan, uyaranları hain ilan eden dostlar; yarın çok geç olacak... Demokrasi, hukuk, özgürlük olmadan bu ülkede kimse rahata eremeyecek, iktidardakiler bile.
Nice demokrat sandıklarımız ‘bekçi Murtaza’ çıktı.
Siyaset her yeri, her şeyi, herkesi esir aldı. Devlet boğuyor, daha da boğacak. Bize dokunmasın, haddini bilsin, hayatımıza karışmasın derken her şeyimizi belirler oldu devlet. Neşemiz, mutluluğumuz, huzurumuz ona bağlı adeta. Esiri olduk...
Sözün bittiği yerdeyiz. Söz silah, siyaset savaş.
Ne akıl, ne izan, ne vicdan kaldı.
İlk gençlik yıllarımdan beri yazı ve fikir dünyamda yoldaşım olan Cemil Meriç’i düşünüyorum yine. Ve bir ‘söz’ünü; ‘kimin için yazıyorsun?’
Söz bitti, kelam sustu. Konuşan nefret, kin, şiddet ve güç sadece...