Dünya
Deutsche Welle

IŞİD’le mücadelede yeni dönem

Türkiye, meclise gönderilen tezkerenin ardından IŞİD’le mücadelede yeni bir döneme girmiş oldu. Peki kabul edilmesi beklenen tezkereyle Türkiye’yi neler bekliyor? Uzmanlar, DW Türkçe'ye değerlendirdi.

01 Ekim 2014 19:46


İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkan Yardımcısı Metin Çorabatır, başta sığınmacılar olmak üzere sınırdaki tüm sorunları yakından takip eden isimlerin başında geliyor. Çorabatır, DW Türkçe’ye tezkereyi çeşitli yönleriyle değerlendirirken, tezkerenin öncelikle Türk hükümetine uluslararası diplomaside prestij kazandıracağını söylüyor.

Türk hükümetinin uluslararası koalisyonun dışında kalması durumunda bölgedeki tüm gelişmelerde de söz sahibi olamayacağı ihtimalinin ortadan kalktığını dile getiren Çorabatır, “Türkiye artık zorlu ve yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde, özellikle uluslararası hukuka uygun davranmak şarttır” sözleriyle de hükümetin ‘dikkatli’ olması gerektiğine vurgu yapıyor.

“Uluslararası hukuka dikkat!”

Peki hükümet neye dikkat etmeli? Çorabatır, “Eğer, Türk askeri kendi başına herhangi bir kara harekatına girişirse, işgalci güç durumuna düşer ki, bu da çok ciddi müeyyideleri beraberinde getirir” diyor.

Türkiye’nin olası her operasyonda bundan böyle uluslararası koalisyonla hareket etmek durumunda olduğunu belirten Çorabatır, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ya da NATO kararı olmaksızın, başka ülke topraklarında operasyon yapamayacağının altını çiziyor.

Uluslararası hukuk anlamında Türkiye’nin elini rahatlatan tek konunun uluslararası bir koalisyonun varlığı olduğunu belirten Metin Çorabatır, “Türk hükümeti, her şeyden önce kendi başına asla hareket etmemelidir. Ederse de, uluslararası hukuk uzmanlarına dayanarak hareket etmek durumundadır. Aksi takdirde, uluslararası hukukun cezalandıracağı bir ülke durumuna düşmek kaçınılmazdır” diyor.

“Tampon bölge sorun çözmez”

Bu noktada özellikle Suriyeli sığınmacılar konusunda çok dikkatli davranılması gerektiğini anlatan Çorabatır, Türk hükümetinin Suriye sınırlarında oluşturmayı planladığı tampon bölgenin de Türkiye’yi sıkıntıya sokacağını söylüyor.

“Tampon bölgede Türk sivil toplum örgütleri, yardım kuruluşları görev yapamaz. Uluslararası hukuk gereğince o bölgede BM kararı olmadan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği de çalışamaz. Bu konuda; kırmızı çizgiler nettir. Bu yüzden, hükümetin tampon bölge düşüncesini revize etmesi şarttır. Tampon bölge sorun çözmez. Güvenli bölgeler de ancak ve ancak Türkiye sınırları içinde olur” diyen Çorabatır, tampon bölgede görev yapacak Türk askerinin de ‘işgalci güç’ görülebileceği riskinin olduğunu dile getiriyor.

Türkiye sınırlarındaki 1,5 milyon sığınmacının statüsünün bir türlü belirlenemediğinden, sığınmacılarının insani yaşam standartlarından uzak olduğundan yakınan Çorabatır, “Türkiye, bir an önce bu sığınmacılar için özel bir yönetmelik çıkarmak durumundadır. Yoksa içerde büyük ve ciddi sıkıntılar yaşanabilir” uyarısında da bulunuyor.

“Başka riskler de var”

Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi Başkanı Sinan Ülgen de tezkereyle birlikte Türk askerinin Suriye’ye, Irak’a operasyon için gittiğinde başına neler gelebileceğini DW Türkçe’ye değerlendirirken, “Operasyonlar için BM kararı da tam şart değil esasen” diyor ve ekliyor:

“Birleşmiş Milletler, ülkelere kimi durumlarda esneklik de sağlıyor. Türk askeri geçmişte de bu esneklikten faydalanarak gidip Irak’ta sıcak takipte bulundu. Hatta birkaç gün operasyon için kaldı. IŞİD konusundaki gelişmelerden anladığımız; hükümet sınır ötesinde korunmalı bir bölge istiyor. Oraya asker yerleştirmekten yana tavır geliştiriyor. Bu durumda BM kararı daha ön planda olur ama Türkiye’nin bu noktada sorgulaması gereken başka sorular var.”

Ülgen, bu soruları şöyle sıralıyor: “Türkiye’nin böylesi bir adım atarken, yani sınır ötesinde güvenli bölge oluştururken arkasında uluslararası destek var mı, yok mu, başka ülkelerin askerleri de bu bölgede konuşlanacak mı, Türk askeriyle ortak harekat mı yapacak? İşte bu parametreler henüz tam bilinmiyor. Hükümet, tezkereyle kendini her türlü senaryoya hazırlamaya çalışıyor?”

Ülgen, Türk askerinin sınır ötesine girmesi, orda kalması senaryosunun ‘büyük risk’ olduğunun altını çiziyor ve “Eğer bu risk alınacaksa, demek ki çok daha büyük bir tehlike var. Ve bu tehlikeye karşı da hem sığınmacılar hem de Suriyeli muhalifler korunmak istiyor. Daha ortada çok bilinmeyenli bir durum var. Hükümet henüz kararını vermemiş ve hazırlığını yapıyor görünüyor” diyor.

Yalnızca MHP destekliyor

Irak ve Suriye sınırlarında güvenliğin tehlikede olduğunu, PKK ve IŞİD gibi terör örgütlerine karşı mücadelenin tüm boyutlarıyla sürdürülmesi gerektiğini vurgulayan tezkere metninde, uluslararası kamuoyunun da beklediği gibi iki madde öne çıktı.

Bunlardan biri; Türk askerinin gerektiğinde sınır ötesi operasyon yapabilmesi, diğeri de yabancı askerlerin Türkiye topraklarında konuşlanmasına ya da Türkiye üzerinden operasyona katılmasına izin vermesi. Ana muhalefet partisi CHP, askeri operasyonların önünü açtığı gerekçesiyle tezkereyi ‘kabul edilemez’ gördüğünü ve mecliste ‘hayır’ oyu vereceğini açıkladı. HDP de tezkereyi ‘savaş tezkeresi’ olarak niteledi ve ‘hayır’ dedi. MHP ise “Türk askerine güveniyoruz” diyor ve tezkereyi destekliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da meclisin açılışında yaptığı konuşmada IŞİD terörüyle mücadelede her türlü işbirliğine açık olduklarına dikkat çekti, ancak dünyaya “Türkiye, geçici çözüm arayışlarında kendini kullandıracak bir ülke değildir. Türkiye’nin uyarıları dikkate alınmalı” mesajı verdi. Erdoğan, tezkerenin böylesi bir anlayışla hazırlandığını söyledi.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle