22 Ekim 2013 10:42
ABD’deki krizi ve Türkiye’yi değerlendiren işadamı Betil “ABD para basarak kurtulamaz. Bu şekilde borçlanırsa, doları tahtından indirecekler” dedi.
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’de 2011’de olduğu gibi bu yıl da yaşanan “borç tavanı” krizi geçici bir süre için de olsa çözüldü. Dünya ekonomilerinde tedirginlik yaratan krizde borç tavanı yükseldi. ABD’de yaşanan süreci ve 2008 krizini Taraf’a değerlendiren işadamı Mehmet Betil, ABD’nin para basarak borçtan kurtulmasının ve ekonomiyi sürdürülebilir şekilde canlandırmasının mümkün olmadığını, krizin ABD Hazinesi’nin içine girdiğini söyledi. Amerika’da yüzde 1-2 arasında bir büyümenin söz konusu olduğunu belirten Betil, borcun büyüme hızının ise son yıllarda yüzde 4 ile 9.5 arasında olduğunu, krizin çözülmemesi halinde ABD’de bankalara hücum yaşanabileceğini, sıkıyönetime kadar giden bir yolun olduğunu söyledi.
Taraf’tan Önder Çelik’in Betil ile yaptığı söyleşi şöyle:
ABD ekonomisinde borç tavanı ile ilgili bir kriz var, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu krizin, borç tavanı meselesinin kökeni nereye dayanıyor?
Şimdi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika, yıkılan Avrupa’yı inşa faaliyetine girişti, ciddi destek verdi. Her bakımdan inşasına önderlik etti. 1970’lere kadar Amerika esas olarak dünyaya borç veren bir ülke konumundaydı, çok güçlü bir durumdaydı. Dünyanın çeşitli yerlerinde de kurumlar meydana getirdi. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası Finans Kurumu Amerika’da kuruldular ve dünyaya hizmet etmeye başladılar. Bunlara bağlı olarak da ulusal nitelikte, Türkiye’de Sınaî Kalkınma Bankası, Devlet Yatırım Bankası gibi bankalar kuruldu. O dönemde bu kuruluşlar fikri yönlendiriyordu, para çarçur olmasın, düzgün yatırımlar yapılsın, projeler yapılsın diye kaynak yaratıyordu. 1980’lerden itibaren Amerika borçlanmaya başladı. 90’da bu borçlar ciddi şekilde yükseldi. Ancak 2000’li yıllara baktığımızda toplam borcun 1 trilyon dolar mertebesinde olduğunu görüyoruz. Fakat bu çok ciddi şekilde artmaya başladı. 2004 yılına gelindiğinde 1.4 trilyon, 2006’da korkunç bir seviye 8.8 trilyon ve ondan sonra da yıllık yüzde 20 mertebesinde artarak bugün 16.7 trilyona dayanmış vaziyette. Halen ABD bastığı parayı dünyada dolaşıma sokma ve bu parayla borçlanma lüksüne sahip tek ülke. Bugün borçlarının önemli bir bölümü de kısa vadeli borçlardan oluşuyor. Aynı zamanda borcunun faizini de dilediği gibi düşürebiliyor. Mevcut durum borç tavanına kısa sürede ulaşılabileceğine işaret ediyor. Borç tavanı tartışması krize sebep olmak üzereydi. Karar çıkmasaydı Amerika temerrüde düşecekti. Kredi notu düşecek çeşitli açılardan problem yaşayacaktı. Hızlanan borçlanma 2006 yılından itibaren ortaya çıktı. Bugün bu seviyeye gelmiş durumda. Bunun içinde en büyük sebep 2008 yılında yaşanan kriz. O bankaların, mali kuruluşların bilançolarının bozulmuş olması aktiflerinin azalıp borçlarının artması, peş peşe de gelmelerinin sonucu bir kriz çıktı. Bu finansal krizde konut sektörüne destek veren Fannie Mae, Freddie Mac şirketleri iflas etti. Lehman Brothers battı. General Motors iflas etti. Amerika’nın bütün büyük kuruluşlarının başı derde girdi. Şimdi burada çok eleştiriliyor Obama’nın tavrı, tarzı, yönetim biçimi. Sosyalist ekonomi kurallarına döndürdü şeklinde, oysa kapitalizmin kuralları ‘bırak ölsün destek verme’ şeklindedir. Oysa destek geldi. Hazine borçları devraldı. Bütçe giderlerinin artmasında borçların büyümesinde bir başka sebep daha var. Obama’nın geçirdiği sağlık kapsamına alınacak konuların genişletilmesi söz konusuydu. ‘Obamacare’, bu da bütçe üzerinde ciddi artış meydana getirdi. Toplam bütçede sağlık harcamalarının oranı yüzde 9’ken bu yasadan sonra yüzde 18’ler mertebesine yükseldi.
Peki, buna geçici bir çözüm bulundu. Bu sorun tamamen bitti mi?
Geçici çözüm bulundu. Bitti anlamına gelmiyor. Amerika Gayri Safi Milli Hâsıla’sı yüzde 1-2 artıyor. Ama borcun büyüme hızına baktığımızda, borç son yıllarda yüzde 4 ile yüzde 9.5 arasında büyüme gösteriyor. Bu son derece tehlikeli bir gidiş. Şimdi buradaki borç Amerikan milli gelirinin yüzde 108’ine yakın kısmına tekabül ediyor. 16 trilyon dolar bir milli geliri var Amerika’nın, borç bugün 16.7 trilyon dolara dayanmış vaziyette. Birisi yüzde 2’yle, öbürü yüzde 5’le 9.5 arasında büyüyor. Borcu gelirden daha hızlı büyüyorsa bu batırır. Bu ocağa kadar kullanılacak 7 Şubat’ta tekrar gözden geçirilecek.
Amerika para basarak niye bu işten kurtulmuyor?
Dünya iktisat tarihine baktığımızda para basarak borçtan kurtulmanın mümkün olmadığını görüyoruz. Her para basmaya çalışan sonuçta batıyor. Bunu tarihte Rusya denedi, Almanya denedi, hatta Çin denedi. Türkiye’de bir ara oldu. Çok para basıldı. Ne oluyor para basıldığında, ne kadar çok para basarsanız üretimi aynı kalan mal ve hizmetlerin fiyatı da o kadar çok yükselir. Oradaki dengeyi korumak durumundasınız.
Amerika en güçlü ekonomi, iyi yönetilmiyor mu?
Amerika hem iyi yönetiliyor hem kötü yönetiliyor. Tek açıdan bakmak mümkün değil. Çok yaratıcı bir ekonomi... Ancak bir husus daha var. Altın fiyatları 13 yıldır sürekli artıyor veya yüksek düzeyde seyrediyor. 2000 yılında onsu 250 dolardan satılırken bugün 1350 dolar mertebesinde. Bu dünya ekonomik bünyesinde bir hastalığın gelişmekte olduğunun habercisi...
Amerika ekonomisi nereye gidiyor?
Bu borcun önüne geçebilecek bir yöntem henüz bulunabilmiş değil. Şimdiye kadar hep para basarak ekonomiyi canlandırmaya çalıştılar. Krizden çıkma yolu olarak Amerika para basmayı esas aldı. Dolayısıyla borcu yükseltmeyi tercih etti. Oysa Avrupa bunun tam tersini yaptı. Kemer sıkma yoluna gitti. Avrupa çok muhafazakâr bir yapıya sahip... Amerika ürettiğinden daha fazlasını tüketiyor. ABD’li ailelerin yüzde 43’ü kazandığından daha fazlasını harcıyor. ABD tasarrufundan daha fazla yatırım yapıyor. Ayaklarını yorganına göre uzatmıyor.
Oradaki sistem ne?
Avrupa daha korumacı ve çok dikkatli... Bütçe dengesini korumaya dikkat ediyor. Onun için aşırı para basarak ekonomiyi canlandırma yöntemini seçmedi. Amerika bu yöntemi seçti. Bu yöntemle bir iyileştirme elde ettiler. Krizle birlikte borsa yüzde 50’ye yakın değer kaybetmişti. Konut sektörü neredeyse çökmüştü. Bütün bu kayıplarını Amerikan borsası geri almış vaziyette konut sektörü canlanmış durumda. Konut sektöründe Büyüme hızı yüzde 5’lere ulaşmış görünüyor. Bu sürede kısmi başarı elde ettiler ama GSMH’den daha hızlı şekilde borçlar büyümeye devam ediyor. Bunları karşılayabilmek için de Amerika para basıyor. Fed’in en son aldığı karar ayda 85 milyar dolarlık bir enjeksiyon yapma bu yıllık 1 trilyon dolara tekabül ediyor. Şimdi bu borçlardaki çok hızlı büyüme devam ettiğinde ABD’nin, Hazine’nin, baş aşağı gitmemesi mümkün değil. Çok büyük bir tehlike, hem Amerika için hem de dünya için...
Kriz ne durumda?
Amerikan ekonomisi 2008 krizinde verdiği kayıpların çoğunu geri aldı. Birçok şirket hedeflerini aşmış vaziyette. Bu şirketlerin performansının iyi olduğunu gösteriyor ama kriz Amerikan Hazinesi’nin içine girmiş vaziyette. Tarihte nasıl şirketlerin, bankaların içine girdiyse, bilançolarını bozduysa, şimdi de Amerikan Hazinesi’nin bilançosunu bozmuş vaziyette.
Çıkış yolu nedir?
Bundan çıkış yolu tabi vergileri arttırmaktan geçiyor. Vergiyi arttırırsa ekonomik büyümeyi yavaşlatma riski taşıyor. Orada denge nasıl bulunacak? Amerika’nın gelirleri 2.5 giderleri 3.5 trilyon dolar mertebesinde. 2.5 trilyonun yüzde 15’i topladığı vergilerden meydana geliyor. Vergilerin oranı nasıl olacak, kimden alacak, zenginden mi alacak? Kurumsal vergiler açısından dünyanın en yüksek vergisinin alındığı ülke Amerika. Yani çeşitli açılardan darboğazları var. Bu darboğazları aşması gerekiyor. Para basarak bunun sürmesi mümkün değil. Bunun içeride başka alanlarda yansıması mümkün. Amerika’da iflas eden çeşitli belediyeler var. California, Alabama... Belediyeler arasında iflas etmiş, ofis kapatmış olanlar var. New York Merkez Bankası’nın verilerine göre 3000 e yakın kurum temerrüde düşmüş vaziyette.
Peki, Amerika böyle bir şey yapabilir mi?
Yapabilir tabii... Ama borçlarını ödeyemeyince dünyada panik meydana gelir. Türkiye 94’te, 2001’de kriz yaşadı. 2001’de kur iki misline çıktı, millet bankalara hücum etti. Bankaların elinde o kadar kaynak yok, ödeyemeyince kriz tırmanıyor. Bu Amerika’da da olabilir. Bankalar kapanabilir. Hatta sıkıyönetim ilan etmek zorunda kalabilirler. İnsanlar normale meyletme, normali tercih etme eğiliminde. Unutmayın, 1935 yılında Almanya’yı 100 bin Yahudi ailesi terk etti. Geriye bir şey olmayacağına inananlar kaldı. Onların başına gelenler dünya insanlık tarihinin büyük yüzkarası olarak hafızalarda. İngiltere 150 yıl dünya lideriydi. Sterlin de çok güçlüydü. 1970’lerden itibaren ekonomik çöküşün içine girdi. Para krizi istikrarı bozar. Fiyatlar deli gibi yükselir. Özellikle tüketim mallarının fiyatları...
Bu sorunun kısa vadede çözümü mümkün mü?
Bu sorunun çözümü yönetime bağlı. Sonuçta ben şu tarihe kadar şu kadar borçlanacağım demeleri, hedef koymaları gerek, diyemiyorlar. Koydukları borç tavanını sürekli yükseltmek durumunda kalıyorlar. Önümüzde üç aylık bir süre var. Üç ay içinde nasıl tedbirler alacaklar, nasıl yenilikler getirecekler, bu yenilikler borçlanma ihtiyacını ortadan kaldıracak mı? Tasarrufu bir politik tercih olarak öne alacaklar mı, bilmiyoruz. Vergileri mi yükseltecekler? Araçlar da sınırlı, çok fazla da araç yok. Ama Amerika’nın müthiş bir doğalgaz kaynağının üstünde oturduğu biliniyor. Onu çıkarırsa yepyeni bir doğal kaynağa ulaşacak, fiyatı da yüksek bir ürün. Gelir elde edeceği ilave büyük bir kaynak ortaya çıkmış oluyor. Düzeltebilir durumunu... Bunun dışında bir durum bilemiyorum.
Borç silme seçeneği?
Borç silmek hırsızlığa eşdeğer... Borç silme durumunda kredibiliteniz ayaklar altına alınıyor. İtibarınız zedeleniyor.
Avrupa’daki krizin Türkiye’ye etkisi ne?
Türkiye krizler yaşadı. 94, 2001 krizini yaşadı, 2001’de çok şeyler öğrendi. Kemal Derviş’in gelip öyle bir program hazırlaması, Türkiye’ye çok şey kazandırdı. İyileşme Kemal Derviş programıyla geldi. Bütçeye dikkat edeceksiniz. IMF’de bunu söylüyordu ama IMF bir şekilde aldatılıyordu, sahte raporlar üretiliyordu. Bu da enflasyonu tetikliyordu, bütçe açıklarına neden oluyordu. Şimdi Türkiye bütçe fazlası veriyor, açık vermiyor. IMF borcu bitti. AKP iktidarının en büyük başarılarından biri de o. Dış borç açısından iyi bir noktaya geldi. Bütçesini denk tutabiliyor. Türkiye’nin tek problemi dış açık... O nedenle biz Avrupa’dan çok ilerideyiz.
Türkiye ekonomisini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye ekonomisi bana göre çok iyi durumda. Katma değeri daha yüksek ürünler üretmek gerekiyor. Türkiye’nin komşularla sıfır sorun noktasındayken bugün geldiği durum tatsız tabi, bu ticareti ve ihracatı etkiliyor. Burada daha sağduyulu politikalara ihtiyaç var. Takıntılardan kurtulmaları gerekiyor. ‘Ne yaparsa yapsın Müslüman yapsın’, ‘iyi değerlere sahip olanlar benim en iyi dostumdur’ anlayışını terk etmek gerekiyor. Bunun yerine AB’nin bize sunduğu ilkelere geçmek gerekiyor. İlla benim dediğim doğrudur demek ters tepiyor.
Doların geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Amerika bu şekilde borçlanmaya devam ederse doları tahtından indirecekler gibi... Borç stokundaki artış hızı sürdürülebilir değil. Amerika bütün bu borçlanmayı rahat yaptı. Rezerv parası olarak dünya bunu kullanıyordu. Ama bir süredir buradaki tehlikeyi gören ülkeler onu ihtiyat parası olmaktan çıkarmaya başladılar. Çin mesela karşılıklı anlaşmalar yapmaya başladı. Rusya ile uzlaştılar. Yıllık 50 milyar dolarlık ticareti kendi paralarıyla ödemeyi kabul ettiler. Çin yanı sıra Ortadoğu’da birçok ülkeyle Latin Amerika ülkeleriyle benzer anlaşmaları yaptı.
Avrupa ülkeleri Türkiye’yi örnek alıyor mu?
Bilmiyorum. Son derece basit... Finans dünyasının belli kuralları var. Bunlara uymazsanız duvara toslarsınız. Asgari şekilde müdahale etmek azami şekilde kural koymak, azami şekilde serbestliği tanımak gerekiyor. İnsanların seçimlerini, tercihlerini kendilerinin yapması gerekiyor. Bunu ekonomik alanda büyük ölçüde yaptık, siyasi alanda henüz tam yapabilmiş değiliz. Aşırı müdahale, her noktada kontrol etme aşkı arzusu birçok alanda kendini gösteriyor. O çok büyük yanlış.
© Tüm hakları saklıdır.