Frankfurter Rundschau gazetesi nükleer anlaşma şartlarını yerine getiren İran'a uygulanan yaptırımların kaldırılmasını ele alıyor. Yorum şöyle:
"Abartılı beklentilerin içine girmekten kaçınmalı. Bu durum İran'la ticaret yapmak isteyen firmalar için de geçerli. Bugüne dek tamamen dünyadan izole olan ülkede ilişkiler kurmak zaten yeterince zor olacaktır. Bunun da ötesinde İran'ın önümüzdeki dönemde acilen ihtiyacı olan malları satın alabilmek için para seferber edip edemeyeceği sorusu de ön plana çıkıyor. Ülke devasa petrol ve gaz rezervlerinin tam ortasında. Ancak fiyatlar dibe vurmuş durumda. Ham petrol fiyatları dünya pazarında son 13 yılın en düşük seviyesinde. İranlıların şimdi üretimi artıracağı beklentisi bile fiyatların daha da düşmesine neden olur. İran halkı ekonominin hızlı bir biçimde canlanmasını umut ediyor. Ancak ham madde pazarında durum stabil hale gelmezse, İran'ın canlanma yönündeki beklentisi gecikebilir. Bu durum ülkenin dışarıya açılması konusunda siyasi riskleri de barındırıyor. İran, Avrupa ya da ABD'de yaptırımların sona ermesiyle ortaya çıkan coşku yerini belki de yeni bir itidale bırakır.
Kölner Stadt-Anzeiger ise Almanya'da hararetle tartışılan sığınmacılar ve hükümetin sığınmacı politikasıyla ilgili tartışmaları değerlendiriyor:
"Avrupa dış sınırlarını daha iyi kontrol etmek zorunda. Ancak bu şekilde iç politikada da kriz bölgelerinden gelen insanlara yardım edilebilir. Ve insan onuruna yakışır biçimde. İltica için yeterli gerekçeleri olmayan insanların ülkeye girmesine izin vermeyenler, onların barınmasını sağlamak, ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalmaz ve bu sığınmacıları sonradan hiçbir biçimde geri gönderememe konusunda hayal kırıklığı da yaşamaz. Bu durumda Köln'de yılbaşı akşamı yaşanan taciz vakaları gibi sonuçlar da ortaya çıkmaz."
Schwäbische Zeitung ise sığınmacılarla ilgili yorumunda Baden Württemberg Eyaleti'nin Kuzey Afrikalı sığınmacılarla ilgili ortaya attığı öneriyi ele alıyor:
"Kuzey Afrikalı sığınmacılar ve onların ülkelerine uygulanan yeni sertlikle politikacılar sığınmacı kriziyle özünde mücadele etmek yerine teferruatın üzerinde duruyorlar. Çünkü sınırlarda düzenli, işleyen bir sürecin varolmaması halinde, hukuk ve düzenin sadece belirli sığınmacı gruplarına uygulanmasının getirisi olmaz. Şimdi Baden Württemberg eyalet hükümeti Kuzey Afrika'dan sığınmacıları sırf daha iyi gözetlemek ve hızlıca sınır dışı edebilmek için sığınmacı kabul merkezlerine almayı istiyor. Üstelik sığınmacıların geldikleri ülkelerle sınır dışı konusundaki işbirliğinin belirsiz olması da cabası. Bu fikir yeni değil. Bavyera eyaletinin Balkan ülkelerinden gelen sığınmacılar konusunda izlediği politika da benzer bir amaca hizmet ediyor. Balkan ülkelerinden göç çok büyük oranda azaldı ama geçen yıl Almanya'ya bir milyondan fazla sığınmacının gelmesi konusunda hiçbir değişikliğe yol açmadı."
Berliner Zeitung Başbakan Angela Merkel üzerinde sığınmacılar konusunda giderek büyüyen baskıyı yorum sütunlarına taşıyor:
"Merkel'in tavrı soğukkanlı ya da inatçı diye tanımlanabilir. Ancak Alman Anayasası'nın 65. maddesinde, 'Siyasetin ana hatlarını Başbakan belirler' yazıyor. Angela Merkel bunu gerçekten yapıyor, bu hatlar birilerinin hoşuna gitsin ya da gitmesin. Plansız değil. Sadece Merkel'in, onu eleştirenlerden farklı bir planı var."