22 Kasım 2009 02:00
T24 - Son yıllarda yapılan araştırmalar yüksek IQ’lu (Intelligence Quotient-Zekâ katsayısı) insanların her zaman akılcı davranmadığını, günlük yaşamda yanlış kararlar aldıklarını gösteriyor. Bazı bilim insanları akılcı kararlar alma yeteneğini ölçen RQ (Rationality Quotient) testlerinin iş hayatında ve günlük yaşamda başarı şansını daha iyi ölçtüğüne inanıyor.
Zekâ katsayısı: Yüksekliği değil, nasıl kullanıldığı önemli!
George W.Bush aptal mıydı? Oğul Bush’un sekiz yıllık çalkantılı başkanlığı sırasında çok sayıda farklı siyasi görüşe sahip insan, başkanın zekâsını sorguladı. Ancak genel kanının aksine sorunun kesin yanıtı “hayır”dır. Bush’un tahmini IQ’su 120’nin üzerindedir. Bu da dünya nüfusunun %10’luk dilimi içinde yer aldığı anlamına geliyor. Fakat IQ’sunun yüksekliği Bush’u kurtarmaya yetmiyor. Kendisine karşı daha hoşgörülü olanlar dahi, bir düşünce adamı ve karar alıcı olarak yetersiz kaldığını kabul ediyor. Konuşmalarını kaleme alan en sadık yardımcısı David Frum bile kendisini, dikkatsiz, meraksız ve konumunun gerektirdiği bilgiye sahip olmayan bir kişi olarak tanımlıyor. Cumhuriyetçi Parti eski kongre üyesi, bilim insanı Joe Scarborough, Bush’u entelektüel derinlikten yoksun olmakla suçluyor. Kaldı ki Bush bile “çok analitik” bir kafası olmadığını itiraf ediyor.
IQ’su yüksek bir insan entelektüel açıdan nasıl bu kadar yetersiz olabilir? Veya başka bir deyişle “zeki” bir insan nasıl bu kadar “aptal” davranışlar sergileyebilir? Toronto Üniversitesi’nden insan gelişimi ve uygulamalı psikoloji profesörü Keith Stanovich, 15 yıldır bu uyuşmazlığın nedenlerini araştırıyor. Stanovich, sanılandan daha fazla insanın bu durumda olduğunu söylüyor. IQ testlerinin, mantık, soyut düşünce, öğrenme yeteneği ve bellek kapasitesi gibi bazı zihinsel yetenekleri gayet güvenilir bir şekilde ölçebildiğini söyleyen Stanovich, sıra günlük yaşamdaki basit kararların alınmasında kritik bir rol oynayan yeteneklere geldiği zaman, bu testlerin yetersiz kaldığını ileri sürüyor. Bunun nedeni IQ testlerinin bilgiyi değerlendirme yeteneğini doğru ölçememesi ve kişiyi yolundan saptıran içgüdüsel eğilimlerine karşı çıkabilme becerisini tartamaması.
İnsanlar, yaşamın gereği olarak her gün akılcı kararlar almak zorundadır. Örneğin “Ne yemeli?”, “Birikimleri nasıl değerlendirmeli?”, “X müşterisini nasıl ikna etmeli?” gibi günlük konularda, insanın çok sayıda seçeneğin arasından doğru olanı seçmesi için rasyonel karar alma becerisini kullanması gerekir. Stanovich, şimdilik bilişsel yetenekleri ölçen en yaygın testin IQ testleri olduğunu ancak bunların da günlük yaşamda doğru karar alma becerisini ölçmekte yetersiz kaldığına dikkat çekiyor. Stanovich, “IQ testleri, bilişsel işlevselliğin önemli bir kısmını ölçer. Ve bu testler ayrıca, akademik ortamlarda ve iş hayatında kişinin performansına yönelik tahminleri kolaylaştırır. Ancak yetersizdirler; “iyi düşünme” başlığı altında yer alan yeteneklerin tümünü ölçmekte başarılı değillerdir” diyor.
IQ, her şey demek değil!
Harvard Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden David Perkins, bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor: “Yüksek IQ, bir basketbol oyuncusunun boyunun uzun olmasına benzer. Bütün değişkenlerin aynı olduğunu varsayarsak, uzun boy önem kazanır. Ancak gerçek yaşamda değişkenlerin tümüyle aynı olması olanaksızdır. İyi bir basketbol oyuncusu olmak için uzun boyun yanı sıra başka yeteneklere de sahip olmak gerekir. Başka bir deyişle, iyi bir düşünce adamı olmak için yüksek IQ’dan başka beceriler de gereklidir.”
Genel zekâ olarak bilinen faktörü ölçmek üzere tasarlanan IQ testleri ve benzerleri, pek çok iş yeri ve okul tarafından “en iyi” adayı seçmekte kullanılır. Üniversitelerde, -ABD’de SAT, İngiltere’de CAT testi şeklinde- çok önemli bir rol oynarlar. “IQ testleri ABD’de milyonlarca insanın akademik ve profesyonel başarısını bir dereceye kadar ölçer” diye konuşan Stanovich, “Zekâ Testlerinin Gözünden Kaçan Nedir?” isimli kitabında (Yale Üniversitesi Yayınları, 2008), “Toplum bu testlere yüksek değer biçiyor. Oysa testler bilişsel işlevlerin yalnızca bir kısmını ölçebiliyor. Eminim ki çok sayıda psikolog bana hak verecektir” diyor.
Genel zekanın yetersizliği ve karşı tezler
Gerçekten de IQ testleri, insanların genel zekâlarının ölçümünde ve belirli bir mesleğe uygunluğun arandığı koşullarda yetersiz kaldıkları için uzun süreden beri eleştiriliyor. Paleontolog Stephen Jay Gould “İnsanın Yanlış Ölçülmesi” isimli 1981 yılında kaleme aldığı kitabında, genel zekânın matematiksel bir sayıdan öteye geçmediğini, bu testlerden alınan puanların kullanılmasının bilime ters düşeceğini ve toplumsal olarak ayırımcı bir işlev göreceğini belirtiyordu. Harvard Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Howard Gardner ise 25 yıldan beri bilişsel kapasitenin çoklu zekâ kavramı çerçevesinde anlaşılabileceğini ileri sürüyor. Gardner’a göre çoklu zekânın bileşenleri, matematiksel, sözel, görsel-uzamsal, fizyolojik, naturalistik, kendini-yansıtma, sosyal ve müzikal yeteneklerdir.
Stanovich ve diğer bilim insanları IQ ölçümünü eleştirenlerden farklı bir yaklaşım içindeler. Bunlar zekâyı yeniden tanımlamaya kalkışmıyorlar. Stanovich zekânın ötesine geçen bilişsel yeteneklere odaklanmayı tercih ediyor. Bunları rasyonel düşüncenin olmazsa olmaz araçları olarak değerlendiren Stanovich, karar verme ve yargılama açısından, söz konusu yeteneklerin zekâ kadar önemli olduğunu ileri sürüyor. İngiltere, Plymouth Üniversitesi’nden bilişsel psikolog Jonathan Evans, “IQ, akıllı olmanın yalnızca bir kısmıdır” diyor.
Beyindeki iki farklı bilgi işleme sistemi
Her gün benzer sorunlar farklı görüntüler altında karşımıza çıkar. Ancak dikkatli bir muhakeme ile bunları değerlendirebiliriz. Bunun nedeni büyük bir olasılıkla beynimizin bilgiyi işlerken iki farklı sistemden yararlanmasıdır. Biri sezgisel ve spontandır; diğeri ise muhakeme edilmiş ve kastidir. Sezgisel işleme, bazı alanlarda insana büyük yarar sağlar. Örneğin potansiyel eş seçiminde veya çok deneyimli olduğunuz alanlarda. Ancak bu sistem, ben-merkezci görüşlere çok fazla yer verildiği zaman insanı yanıltabilir. Oysa diğer taraftan ince eleyip sık dokuyarak aldığımız kararlar, bilinçli problem çözümünde belirleyicidir ve bizi yoldan çıkarttığını düşündüğümüz içgüdüsel eğilimlere teslim olmamamızı sağlar.
IQ testleriyle ilgili bir diğer sorun, üzerinde uzun uzun düşünülmüş yeteneklerimizi değerlendirme konusunda başarılı olmaları, ancak bunları koşullara göre kullanma eğilimini değerlendirmede başarısız kalmalarıdır. Bu çok kritik bir ayırımdır. Princeton Üniversitesi’nden Daniel Kahneman bu ayırımı şöyle açıklıyor: “ Zekâ beyin gücü ile ilgilidir; oysa rasyonel düşünce kontrol ile ilgilidir. Bazı zeki insanlar, analitik düşünceye çok fazla dayanmak istemezler; sezgilerine güvenmeyi tercih ederler. Diğer insanlar ise içgüdüsel duygularını analiz ederek, muhakeme yoluyla yaptıkları şeyi bir gerekçeye dayandırırlar”.
Son yıllarda yapılan deneylerden elde edilen sonuçlar, aramızda Bush gibi zeki ancak aptal insanların çok sayıda bulunduğu görüşünü ve zekânın “iyi düşünme” konusunda iyi bir belirleyici olmayışını açıklıyor. Bu deneyler, rasyonel düşünceye dayanan işlerde, kişilerin zihinsel yeteneklerinin karşılaştırılmasına dayanıyor. Stanovich ve James Madison Üniversitesi’nden Richard West’in geçen yıl yayımlanan bir çalışmasına göre yaygın içgüdüsel düşünce tuzaklarından uzak durma yeteneği ile zekâ arasında hiçbir ilişki yoktur (Journal of Personality and Social Psychology, vol 94, p 672).
Zeka ile doğru karar alma yeteneği arasındaki zayıf ilişki
Stanovich ve meslektaşları, sayısal oranlar, olasılıklar, tümdengelim problemleri gibi muhakeme gereken işlerde zeki insanların daha başarılı olduğunu belirtiyor. Bu özellikle herhangi bir içgüdüsel tuzağın çok net olduğu durumlarda ve doğru yanıtın soyut muhakemeye dayandığı koşullarda doğrudur. Bu yetenekleri IQ testleri doğru ölçer. Fakat çok sayıda bilim insanı genel olarak zekâ ile başarılı kararlar alma yeteneği anasındaki ilişkinin çok zayıf olduğunu kabul ediyor. Bu noktada tek istisna, insanların düşünce tuzaklarına düşme riski olduğu yönünde uyarıldıkları durumlardır. Bu gibi durumlarda yüksek IQ’lu insanlar daha başarılı olabilirler. Evans bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Çünkü akıllı insanlar genellikle diğerlerinden daha fazla muhakeme yapmazlar. Ama yaptıkları zaman daha iyi muhakeme yürütürler.” Stanovich’e göre ise “Zeki insanlar, ne yapmaları gerektiğini söylediğiniz zaman daha başarılı olurlar.”
Perkins’in açıklaması ise şöyle: “IQ, ilk kez karşınıza çıkan, karmaşık problemlerin algılanmasında daha geniş bir kapasite anlamına gelir. Ancak bu yeteneğimizi nasıl uyguladığımız başka bir sorudur. Aklınızı bir el feneri gibi düşünün. IQ, fenerin ışığının parlaklığını ölçer. Ancak bu ışığı nereye tuttuğumuz da önemlidir. Bazı insanlar, pek çok nedene bağlı olarak feneri olayın diğer tarafına doğru tutmazlar. Bu nedenlerden bazıları, sabit fikirli olmak, rahatsız edici unsurlardan uzak durma isteği veya yalnızca acelesi olmaktır. Daha yüksek vatlı bir el feneri bu tür aptallıklara karşı koruma sağlamaz.” Gerçekten de süper-zeki insanlar bu tür aptallıklardan muaf değildir. Kanada’da 1980’li yılların ortalarında Mensa (Yüksek IQ’lu insanların kurduğu dernek) üyeleri üzerinde yapılan bir araştırma, üyelerin %44’ünün astrolojiye, %51’inin biyoritme ve %56’sının uzaylılara inandığını gösteriyor.
IQ’nun akılcılığı doğru ölçememesi fikri de eleştiriliyor. Texas A&M Uluslararası Üniversitesi’nde insan davranışlarının ardında yatan genetik ve çevresel faktörleri inceleyen Christopher Ferguson, “Yüksek IQ’lu insanların uzun yaşama ve daha fazla kazanma şansı daha yüksek olduğu için zeki insanların daha akıllı olduklarını varsayarız. Bunlar daha fazla bilgiye sahip olma şansına da sahip oldukları için, daha doğru kararlar alabilirler”
Oysa Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Wandi Bruine de Bruin bir insanın iyi bir düşünce adamı olup olmamasını veya doğru kararlar alıp almamasını belirleyen unsurlardan yalnızca birinin zekâ olduğuna inanıyor. 18 ile 88 yaşlarında bir grup insan üzerinde yapılan bir çalışmada, zekâ farklılığına bakılmaksızın, daha akılcı kararlar alma yeteneğine sahip insanların hayatlarında daha az negatif olaya maruz kaldığı ortaya çıkmış. Rand Corporation’dan Andrew Parker ve Carnegie Mellon’dan Baruch Fischhoff, ergenler arasında da benzer ilişkinin olduğunu ortaya çıkartmış. Doğru karar-alma yeteneğini ölçen testlerde yüksek puan alan öğrencilerin, daha az içki içtikleri, daha az uyuşturucu kullandıkları ve tehlikeli davranışlarda bulunmadıkları saptanmış (Journal of Behavioral Decision Making, vol 18, p1). Fischhoff’a göre akılcı düşünme yeteneği, pozitif yaşam deneyimleri için zeki olmaktan daha önemli.
Stanovich, akılcı düşünceyi ölçen bir testin olmamasını eksiklik olarak yorumluyor. Uluslararası bir “Rationality-Quotient-RQ” testinin geliştirilmesinin multimilyon dolarlık bir araştırma programına ihtiyaç duyduğunu belirten Stanovich, bunun önünde teknik ve kavramsal olarak hiçbir engelin bulunmadığına da dikkat çekiyor.
RQ testi yararlı olabilir mi?
Akılcılığı ölçen geçerli bir RQ testinin varsayımsal olarak yararlı olacağını belirten Bruine de Bruin, “Bu test özellikle iş hayatında yarar sağlar” diyor. Kahneman ise IQ testlerinin beynin gücünü ölçtüğü için akademik seçimlerde daha yararlı olacağına inanıyor. Ancak aynı Kahneman, “RQ testleri, iş hayatında yöneticilerin ve içgüdüsel dürtülerini kontrol etme becerisine sahip liderlerin seçiminde daha yararlı” diyor.
Ancak IQ testlerinden farklı olarak RQ testlerinden yüksek puan almak isteyen kişilerin eğitilmesi mümkün. “Bu testler insanların sahip oldukları kapasitenin ne kadarını kullanmaya eğilimli olduklarını ölçer” diye konuşan Evans, “İnsanları dürtülerini kontrol altında tutma doğrultusunda eğitebilirsiniz. Aynı insanların normal eğilimleri olmasa da, RQ testinden yüksek puan almaları için mantıklı olmaları yönünde şekillendirebilirsiniz” diyor.
Michigan Üniversitesi’nden Richard Nisbett, yarım saatlik bir eğitim ile insanların günlük işlerde akılcı düşünce yeteneklerinin bir ölçüde geliştirilebileceğine dikkat çekiyor. Nisbett’e göre “Bunun için resmi bir eğitime gerek de yok. Kendi kendimize öğreneceğimiz çok sayıda kısa yol var.”
Obama ve Bush arasındaki fark
Perkins, Bush’un yerine geçen Obama’yı şöyle değerlendiriyor: “Obama zeki bir insan. Bilişsel esnekliğe sahip; tutarsızlığa karşı duyarlı; inanışları sorgulayabiliyor. Bush ve Obama akılcı düşünme profili açısından çok farklı. Obama’nın da IQ’su ortalamanın üzerinde… Ancak buna çok güvenmemek gerek, çünkü Bush’un da IQ’su yüksekti.”
Akılcı düşünme yeteneğinizi test edin
ABD’de bilim insanları 3400 öğrenciden aşağıdaki üç problemi çözmelerini istediler. Yalnızca %17’si üçünü doğru olarak çözebildi; %30’u hiçbirini doğru yanıtlayamadı. Siz de çözmeyi deneyin bakalım!
1- Tenis raketinin ve topunun toplam fiyatı 1.10 TL’dir. Raket, toptan 1 lira daha pahalıdır. Topun fiyatı nedir?
2- 5 makine 5 dakikada 5 vida üretiyor. 100 makine 100 vidayı ne kadar zamanda üretir?
3- Bir gölde nilüferler bir araya gelerek küçük bir adacık oluşturur. Her gün bu adacığın alanı ikiye katlanır. Bu adacık 48 günde tüm gölü kaplar. Bu nilüfer adası gölün yarısını kaç günde kaplar?
Yanıtlar için yazının sonuna bakınız:
1- 5 kuruş / 2- 5 dakika / 3- 47 gün
© Tüm hakları saklıdır.