T24 - İngiltere'de dün yapılan parlamento seçimlerine ilişkin sonuçlar Muhazakarların birinci parti olarak çıktı ama tek başlarına hükümet kurmalarına yetecek çoğunluğa ulaşamadı. 650 sandalyeden 600'e yakınını kazananların isimleri ve partileri açıklanırken, 13 yıldır ülkeyi yöneten İşçi Partisi'nin seçimden yenilgiyle çıktığı, kampanya boyunca ciddi sıçrama yapacağı tahmin edilen Liberal Demokratlar'ın da sandalye kaybettikleri anlaşılıyor.
Sonuçların tamamı açıklanır açıklanmaz dikkatler hükümeti kimin kuracağı üzerine odaklanacak.
Muhafazakarların lideri David Cameron, ''İşçi Partisi hükümetinin ülkeyi yönetme yetkisini kaybettiğinin çok açık olduğunu'' savunurken, kulislerde Başbakan Gordon Brown'ın Liberal Demokratlar'la koalisyon görüşmelerine başlayabileceği söylentileri yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Liberal Demokratlar'ın ''kampanyanın yıldızı'' olarak nitelenen lideri Nick Clegg de, ''seçim gecesinin kendileri için hayalkırıklığı olduğunu'' kabul etti.
BBC'nin seçim sonu tahmini muhafazakarların seçimlerden 306 sandalyeyle çıkacakları yönünde.
Eğer, Kuzey İrlanda'danın Britanya'dan ayrılmasına karşı çıkan Demokratik Birlik Partisi'nin kazandığı 10 milletvekilinin de desteğini alırsa bile üye sayısı 650 sandalyeli parlamentoda güvenoyu alacak bir hükümet kurmaya yetmeyecek.
Ancak İşçi Partisi ile Liberal Demokratlar'ın kuracağı muhtemel koalisyon da gereken 326 oyun gerisinde kalıyor.
Dolayısıyla her iki kanadın da parlamentoda yer alacak küçük partilerle destek pazarlığına girişmesi gerekecek.
Muhafazakarlar, Brown'ın başbakanlıkta kalmakta ısrar etmesi olasılığına tepki gösterirken, muhafazakarların dış politika sözcüsü William Hague, ''Brown'ın Liberal Demokratlar'la ittifak yapmasının utanmazca bir siyasi adım'' olacağını savundu.
Ancak önde gelen İşçi Partisi yetkilileri, Britanya anayasasının, herhangi bir partinin hükümeti oluşturamadığı bir siyasi tabloda görevdeki başbakanın koalisyon kurma konusunda ilk girişimleri yapma hakkına sahip olduğunu savunuyor.
Sonuçların henüz tamamı açıklanmadı, ancak Liberal Demokratlar'ın oylarını 2005 seçimlerine göre yüzde 1, Muhafazakarların da yüzde 4 civarında arttırdıkları, İşçi Partisi'nin ise yüzde 6.5 kayıp yaşadığı bildiriliyor.
Seçimlere katılım oranı ise bir önceki seçimle karşılaştırıldığında biraz daha artarak yüzde 65 civarında gerçekleşti.
Sandıkların kapanmasından hemen sonra açıklanan sandık çıkış anketleri de Muhafazakarların 305, İşçi Partisi'nin 255, Liberal Demokratlar'ın da 61 sandalye kazanacağına işaret etti.
Bağımsız Birleşik Krallık Partisi ile ırkçı Britanya Ulusal Partisi herhangi bir sandalye kazanamazken, Yeşiller liderleri Caroline Lucas'ı Brigton kentinden milletvekili seçtirmeyi başardı. Daha önce Avrupa Parlamentosu'na temsilci gönderebilmeyi başaran Yeşiller tarihlerinde ilk kez Avam Kamarası'nda da temsil edilecek.
'İşçi Partisi ülkeyi yönetme yetkisini kaybetti'
Muhafazakar Parti lideri David Cameron, seçim bölgesindeki teşekkür konuşmasında, İşçi Partisi'nin ülkeyi yönetme yetkisini kaybettiğini söyledi.
"Yıkıcı değil, pozitif bir kampanya yürüttük. Başkalarının olumsuzluklarına değil, değişime odaklandık" diyen Cameron, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu seçim sonuçları da ülkemizin değişim istediğini gösteriyor. Bu değişim yeni bir liderlik gerektirecek. Sonuç ne olursa olsun, ülkemizde, güçlü, istikrarlı, kararlı ve iyi bir yönetim için bu liderliğin ortaya çıkması yolunda elimizden geleni yapacağız. Ülkemizin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapacağız."
Reuters Haber Ajansı'na konuşan Bristol Üniversitesi'nden siyaset bilimci Prof. Mark Wickham-Jones da, sandık çıkış anketinin, David Cameron liderliğinde bir azınlık hükümetine işaret ettiğini söyledi.
Wickham-Jones'a göre, Cameron, temel politikalarını yaşama geçirmeye çalışarak, liderlik yeteneklerini göstermek isteyecek ve sonbaharda ya da gelecek yıl baharda erken seçime gidecek.
Brown'dan 'güçlü ve istikrarlı hükümet' mesajı
İşçi Partisi lideri ve Başbakan Gordon Brown ise seçim bölgesi Kirkcaldy and Cowdenbeath'den yeniden milletvekili seçilmesi sonrası yaptığı açıklamada, görevinin, İngiltere'nin güçlü ve istikrarlı bir hükümete sahip olması için üzerine düşeni yapmak olduğunu söyledi.
Daha önce Reuters Haber Ajansı'na konuşan İşçi Partisi'nden bir kaynak, Brown'un, hiçbir partinin mecliste çoğunluğu elde edememesi halinde bir koalisyon hükümeti kurmaya çalışacağını belirtmişti.
BBC'ye konuşan iş dünyasından sorumlu bakan Lord Mandelson ise "Mevcut kurallara göre hiçbir parti mecliste çoğunluğu elde edemezse, hükümeti kurmak için ilk teşebbüste bulunma hakkı, en çok sandalyeyi kazanan partide değil, iktidar partisindedir." dedi.
Oy kullanamayan seçmenler öfkeli
Öte yandan İngiltere'de bazı seçim bölgelerinde çok sayıda seçmen, oyunu kullanamadı.
Oy verme işleminin yerel saatle 22.00'de son bulduğu seçimde, birçok kişi oluşan kuyruklar yüzünden zamanında oy kullanamayıp seçim merkezlerinden hayalkırıklığı yaşayarak döndü.
İngiltere Seçim Kurulu Başkanı Jenny Watson, bazı bölgelerde seçim sonuçlarına itiraz edilmesinin muhtemel olduğunu söyledi.
Londra, Birmingham ve Sheffield'daki bazı seçim merkezlerinde, oy kullanamayan öfkeli seçmenlerin oturma eylemi düzenledikleri ve görevlilerin mühürlenmiş sandıkları götürmesini engellemeye çalıştıkları görüldü.
Başkent Londra'daki bir seçim merkezine ise polisler gönderildi.
İngiltere'nin kuzeyindeki York kentinde de, yüzlerce kişinin, postayla gönderilen pusulalarının kaybolması yüzünden oy kullanamadıkları bildiriliyor.
Yaklaşık 45 milyon kişinin oy hakkı olan İngiltere'de dar bölge seçim sistemi uygulanıyor. 650 seçim bölgesinin her birinde en fazla oyu olan aday milletvekili seçiliyor.
Seçim bölgelerinde, üç büyük partinin adaylarının yanı sıra, bağımsız adaylar ve bazen sadece o bölgede kurulu bir partinin adayı da seçime girebiliyor.
Seçim sistemini eleştirenler, bu sistemin sadece büyük partilerin işine yaradığını, iktidarın hep iki parti arasında el değiştirdiğini, bu iki partiye verilmeyen milyonlarca oyun boşa gittiğini belirterek, tam ya da kısmi temsili sisteme geçilmesini istiyorlar.
Sistemi savunanlar ise temsili sistemlerin istikrarsız koalisyon hükümetleri doğurduğunu, halbuki İngiliz sisteminin genellikle bir partiye çoğunluk sağladığını söylüyor.
Bu görüşe göre, bu yolla kuvvetli iktidarlar oluşuyor, ayrıca küçük seçim bölgelerinin sadece bir milletvekili ile temsil edilmesinin seçmenle temsilcisi arasında yakın bir bağ oluşması ve seçmene temsilcisinden hesap sorabilme imkanı tanıması gibi avantajları olabiliyor.
Seçimler, ülke tarihinde ilk kez üç büyük parti liderinin televizyonlarda canlı yayımlanan tartışma programlarına katıldığı hareketli bir kampanya dönemini izliyor.