T24- "Aşırı akımlarla mücadele" konusunda çalışmalar yapan Quilliam Foundation İngiltere İçişleri Bakanlığı için "gizli" rapor hazırladı. Raporda İngiliz hükümetinin terörle mücadele stratejisine yönelik tavsiyeler yer aldı.
"Siyasi İslam sorunu, terörizmin ötesinde, daha genel olarak İslamcı ideolojiyi içeren bir sorundur" iddiası ortaya atıldı. Raporda İslamcılığın, "Aşırılık ve terörist şiddet eylemlerinin ikisini birden meşru göstermeyi sağlayan bir ideoloji" olduğu iddia edildi. Raporla ilgili bir makale hazırlayan Guardian gazetesi ise, "Rapordan sızan kısa bir not devletin anti terör stratejisinin şiddet yanlısı olmayan İslamcılıkla da baş etmesi gereğini savunuyor" ifadesini kullandı.
Seçimle gelen İslamcılara Türkiye ve Mısır örneğini verdiler.
Gazetede şu satırlar yer aldı:
"-İktidarı elde etmek için kullanma anlamında İslamcıların çoğu şiddeti reddetse ve dışarıda daha başarılı İslamcı hareketler seçim politikasına angaje olsalar da (örneğin Mısır ve Türkiye'de), Quillam, şiddet yanlısı olan ya da şiddeti kabul etmeyen İslamcıların geniş ölçüde aynı ideolojiyi paylaştıklarını sadece taktiklerde ayrıldıklarını belirtiyor.
-Rapor, bir anti terörizm stratejisinin bunun için İslamcılıkla, 'kendini henüz şiddet içeren bir yolla ifade etmiyor olsa bile' başa çıkmayı içermesi gerektiğini savunuyor.
-Rapor yerel ve ulusal hükümete tavsiyelerine, 'ulusal entegrasyon ve uyumu beslemeye yardım eden paylaşılmış değerler hakkındaki yorumları ve terörizmin arkasında yatan İslamcı ideolojinin üzerine gitme konusundaki istekliliklerine göre' hangi Müslüman örgütlerle birlikte çalışacağını seçmeleri gerektiğini önererek devam ediyor...
-Belgenin, İngiltere'de hükümetin dikkat etmesi gerektiği belirtilen 37 Müslüman örgütün adının yer aldığı bir eki de var.
-İslamcı ideolojinin üzerine kesinlikle gidilmesi gerekiyor. Sorun, onun şiddet karşıtı formunun bir anti-terör stratejisine dâhil edilip edilmemesi gerektiği sorunudur.
-Politik olarak İslamcılarla yaşanan temel sorun onların bir bölümünün şiddete yönelmesi değil, 'Tanrının egemenliği' dini düşüncesinin demokratik düşünceler ve halkın egemenliğiyle çatışması.
-Kimi İslamcılar tümüyle kanlı bir teokrasinin özlemi içindeyken, diğerleri bir dereceye kadar halkın karar almaya katılımını -en azından İslam'ın ilkeleriyle çatıştıkları noktaya kadar- öngörüyor. Bununla birlikte bir İslamcı devletin kimi veçheleri özgürlük ve demokrasi için diğerlerine göre daha fazla imkân sağlıyor, sorunun temelinde aynı şey var: din devletine özgürlükçülük karşıtı bir varsayımın atfedilmesi hem meşru hem gereklidir. Bununla kalmıyor din en azından kimi durumlarda halkın isteklerini bastırmada hak iddia ediyor.
-İslamcılık sadece İngiltere Müslümanları arasındaki izole bir olgu olarak değil, aynı zamanda uluslararası bir bağlamda değerlendirilmeli. Teoloji bir yana, İslamcılığın popülaritesi bugün, moderniteye duyulan bulvar basını tarzı bir korku ve 'Müslümanlar batının kuşatması altında' duygusu eşliğinde, Müslüman ülkelerde kokuşmuş ve baskıcı hükümetlere genel bir karşılık oluşturmasıdır.
-Müslüman ülkelerde İslamcı hareketlerin kontrol ve baskı altına alınması girişimlerine karşın, yetersiz siyasi ve dini tartışma ortamı, kamuoyu nezdinde temel ideolojinin sıklıkla üzerine gidilemez bir şekilde sürmesi anlamına geliyor.
-Quilliam, Müslüman örgütlerin onaylanmış ya da onaylanmamış olarak ayrılmasını öngörüyor. Ancak bu Müslüman ülkelerde işlemez ve işlemesini düşünmek için de bir neden yoktur. Yetkililerle daha yakın olan örgütler ve tek tek din adamları, halk içinde kredibiliteleri en düşük olanlardır ve halk arasında bunlar aşırılıktan uzaklaşma etkisi altındakiler olarak görülürler. Bu İslamcı ideolojinin üzerine gidilmemeli anlamına gelmemeli, fakat bunu hükümet kanallarından yararlanarak yapmanın etkisiz kalma ve ters tepme olasılığı var. İngiltere Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğuyla kıyaslandığında daha güçlü bir açık siyasi ve dini tartışma geleneğine sahip olduğu için şanslı."