IMF Türkiye Heyeti 10 günlüğüne geldiği Ankara'da 15'inci gününe girdi ama hâlâ anlaşma konusunda somut bir açıklama yapılamadı. Sorunun, paranın Hazine'ye mi Merkez Bankası'na mı gitmesi gerektiği konusunda düğümlendiği belirtiliyor. Ancak anlaşma geciktikçe krizin faturası da ağırlaşıyor...
Referans gazetesinde yer alan habere göre, bu gecikmeye rağmen piyasada, "IMF'yle anlaşma yapılacağı" konusunda kimsenin endişesi bulunmuyor. Hatta piyasa harıl harıl "IMF'den gelecek paranın Hazine'ye mi, Merkez Bankası'na mı gitmesi gerektiğini" tartışıyor, reel sektöre kaynak aktarılıp aktarılmayacağını merak ediyor.
Yılbaşından önce görüşmelerde son aşamaya gelindiği açıklanmış, bunun üzerine IMF Türkiye Heyeti 7 Ocak'ta Ankara'ya gelmişti. Daha sonra 15 Ocak'ta Türkiye'nin de içinde bulunduğu grubun İcra Direktörü Willy Kiekens Ankara'ya gelip görüşmelere katıldı. Kiekens'ın yaptığı temasları tamamlayarak ABD'ye geri döndüğünü öğrendik ama IMF ile görüşmeler konusunda hâlâ resmi bir açıklama duyamadık. Son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan, Brüksel seyahatinde bir soru üzerine "Birkaç konunun müzakere edildiğini" söyledi.
Hem Hazine, hem de IMF Ankara merkezine danıştığımızda, "görüşmelerin ne zaman son ereceği" konusunda bir tarih alamıyoruz, hala bilinemediğini söylüyorlar.
Yani IMF ile yeni bir anlaşma konusunda hâlâ mutabakat sağlanmış değil.
IMF'yle bir anlaşma yapılması için görüşmelere, son anlaşmanın bittiği 2008 Nisan ayından, hatta daha öncesinden başlandı, yani yaklaşık 1 yıldır görüşmeler devam ediyor. Bu gecikmeye rağmen piyasalarda neredeyse kimsenin "IMF ile anlaşma yapılacağı" konusunda bir endişesi bulunmuyor. IMF ile 20 milyar dolar civarında kaynak öngören bir anlaşmanın yapılacağı birkaç ay öncesinden satın alındı ve şu andaki fiyatların içinde bulunuyor.
Piyasalarda IMF anlaşması kesinmiş gibi plan yapılıyor ve anlaşmanın detaylarının ne olacağı, ne olması gerektiği konuşuluyor.
IMF parası Hazine'ye mi gelmeli
En çok IMF ile anlaşma yapılınca gelecek kaynak miktarı merak edilirken, bununla birlikte merak edilen detayların başında ise, IMF parasının Hazine'ye mi yoksa Merkez Bankası'na mı geleceği, IMF'in parayı tümüyle kamu finansmanı için mi kullanacağı yoksa reel sektöre kaynak aktarımına izin verip vermeyeceği konuları geliyor.
Bankacıların bir bölümü, IMF parasının Hazine'ye girmesi gerektiğini, paranın Merkez Bankası'na gelmesi halinde rezerv gibi tutulup piyasaya katkı yapmayacağı görüşündeler. Bir bankacı IMF parasının Hazine'ye girmesi halinde bunun yurt dışından yüklü kaynak temini gibi etki yapacağını, yani hem faiz hem kurlar üzerinde yumuşatıcı etkisi olacağını söyledi.
Buna karşılık Hazine'ye ya da Merkez Bankası'na gelmesinin önemli olmadığını, önemli olanın gelecek IMF kaynağının ne kadarının kamu borçlarının ödenmesinde kullanılacağını olduğunu söyleyenler de var.
Hazine yetkililerinin IMF kaynağının kendilerine gelmesi gerektiği konusunda bastırdıklarını, "reel sektöre kaynak aktarılacaksa bile hazine'nin üzerinden bunun yapılması gerektiği" görüşünü savunduklarını biliyoruz.
Hazine'ye ya da Merkez Bankası'na gelmesinin yanı sıra, IMF'nin geleneksel tavrının aksine bu kez verdiği kaynağın reel sektöre aktarımına izin vereceği konuşuluyor. Gerçekten de IMF yetkililerinin hızla daralan ekonomiyi bir ölçüde canlandırmak için ne yapılması gerektiği üzerinde durduğu, bu çerçevede reel sektöre kaynak aktarımına izin vermeyi planladığı konuşuluyor.
Ancak bir yandan da biliyoruz ki; IMF yönetimi reel sektöre aktarılacak kaynağın siyasi olarak kullanımının önüne de geçmek için, en doğru mekanizmaların kurulması için çaba gösteriyor. Yani reel sektöre aktarılmasına razı ama etkin ve dürüst mekanizmaların kurulması halinde buna izin vermeyi planlıyor.
Anlaşmazlık nerede
IMF ile görüşmelerde bir sorun olduğu, bazı pürüzlerin aşılamadığı kesin. Kiekens'ın görüşmelere katılması ve bir açıklama yapmadan ABD'ye geri dönmesi ise hala anlaşılamayan bazı konularda IMF üst yönetimi ile temaslar yapıldığını da gösteriyor.
IMF ile anlaşmanın yapılmasını engelleyen pürüzlerin başında, gelecek kaynak miktarı üzerinde anlaşılamaması olduğunu söyleyenler var ama şahsen bunun aşılamayacak bir sorun haline geleceğini sanmıyorum.
Bir yandan da Hükümetin IMF ile müzakerelerde, özellikle mahalli idarelere yapılacak kaynak aktarımı konusunda ısrar ettiğini, IMF'nin buna razı olmak istemediği de söyleniyor. Bu konunun anlaşmazlık konuları arasında olabileceğini tahmin ediyorum.
Bu arada piyasalarda tartışılmaya başlayan konular arasında, IMF parasına da bağlı olarak, "mali gevşeme"nin olduğunu da söylememiz lazım. Bazı banka iktisatçıları, daralan ekonomiye tepki olarak bilinçli biçimde parasal genişlemeye gidildiğini hatırlatarak, "Parasal genişlemeyi mali gevşeme izlediği takdirde ekonomik dengeler iyice zora girebilir" görüşündeler.
Bu çerçevede yerel seçimlerin etkisiyle hükümetin belediyelerde harcamaları aşırı artırmak istemesi, mali gevşemenin başlayacağı konusunda kötü bir sinyal olabilir.