Gündem

İlkkaracan: Bir erkekle ancak üniversite mezunu, bekar bir kadınsanız eşitsiniz

İlkkaracan'ın 'Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Doğru' kitabı, kadın istihdamı sorununa yeni bakış açıları getiriyor.

18 Haziran 2011 03:00

T24- Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi KEİG Platformu'nun  kurucu üyelerinden Doç. Dr. İpek İlkkaracan'a göre kadın ancak bekar ve üniversite mezunuysa istihdamda erkekle eşit oluyor. İlkkaracan, son 50 yılda en yaygın kadın mesleği ezici çoğunlukla tam zamanlı ev kadınlığı olduğunu ve tam zamanlı ev kadınlığı olduğu için sosyal devletin de ne çocuk bakımına, kreşlere el attıığını, ne de yaşlı bakınma, engelli bakımına önem verdiğini" söyledi.

Burcu Bulut'un Akşam'da yayımlanan (18 Haziran 2011) haberi şöyle:

İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden Doç. Dr. İpek İlkkaracan'ın 'Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Doğru: İş ve Aile Yaşamını Uzlaştırma Politikaları' başlıklı kitabı, kadın istihdamı sorununa yeni ve derinlikli bakış açıları getiriyor. İlkkaracan'la araştırmasının sonuçlarını konuştuk.

- Kadın figürünün iş yaşamındaki rolü nedir?

Üç temel profilden bahsedebiliriz. Belki de en görünür olan üniversite mezunu, çoğunluğu sigortalı işlerde çalışan ama azınlıkta kalan grup. İkinci grup ise şehirde yaşayan ilköğretim mezunlarından oluşuyor. Bu grup iş yaşamındaki kadın nüfusunun takriben yarısını oluşturuyor. İmalat ya da hizmet sektöründe, düşük kalifiye işlerde, önemli kısmı kayıtsız olarak istihdam edilen kadınlar... Üçüncü grubu oluşturan kırsal grupta okuma-yazma bilmeyen ya da okur-yazar olsa bile diploması olmayan kadınlar ağırlıkta. Aile tarlası üzerinde ücretsiz tarım işçisi olarak kayıt dışı ve çok zor koşullarda çalışan kadınlar bunlar.

AB'nin yüzde 40 gerisindeyiz

- Kadın istihdamında kriter ne olmalı?

AB'nin üyeleri ve üye olmaya aday ülkeler için koyduğu kriter yüzde 60. Türkiye yaklaşık 40 puan arkasında. Ciddi bir fark var. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortalamasının da altındayız. Mesela Türkiye'yi Meksika ve Güney Kore ile karşılaştırabiliriz. Çünkü 1960-1970'lerde Güney Kore'nin kişi başına düşen geliri, sanayileşme oranı Türkiye'yle benzer hatta daha düşüktü; aynı şekilde Meksika da öyle! Ama şimdi pek çok konuda olduğu gibi kadın istihdamı konusunda da Türkiye'nin fersah fersah önündeler. Kriter OECD ortalaması olabilir.

- Peki sorun nerede?

İktisatçılar tek boyutlu kantitatif tetkikler üzerinden 'eğitim şart'diyorlar. Bu argümana bakarsak, kadın istihdamını arttırmak için yetişkin kadın nüfusuna üniversite diploması vermemiz lazım. Profil gösteriyor ki kadınların emek piyasasına entegrasyonu asıl üniversite diploması ile sıçrama gösterip, sürekli bir katılıma dönüşüyor. Ancak lise mezunu kadınlar da ağırlıklı olarak genç yaşta işe girip, evlilikle işten ayrılıyorlar.

O zaman salt eğitim üzerinden bir stratejiyle istihdamı arttırmak mümkün görünmüyor. Araştırma kitabımda da yer alan veri analizleri çarpıcı. 

Erkeğin işgücüne katılımı tam

- Nedir bu çarpıcı analizler?

20-44 yaş  aralığındaki kadın ve erkeklerin medeni durum ve eğitim seviyelerine göre işgücüne katılımlarını karşılaştırdık. Evli erkeklerde en düşük eğitim seviyesinde bile katılım oranı yüzde 90'a yakın. İlköğretim mezunu evli erkeklere bakıyoruz, yüzde 96. Lise ve üniversite mezunu evli erkeklerde yüzde 100'e varan bir katılım var. Yani erkekseniz hangi eğitim seviyesinde olursanız olun  iş gücüne katılım evrensel bir olay.

- Araştırmada kadınların durumu nasıl çıktı?

Kadınsanız, bekarsanız ve üniversite mezunuysanız erkekle eşit oranlarda işgücüne katılıyorsunuz. Yüzde 85 civarında. Türkiye'de tek kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı grup bekar ve üniversite mezunları arasında. Onun dışında evlilikle birlikte üniversite mezunu kadınlarda iş gücüne katılımı yüzde 85'ten yüzde 73'e inerken, erkeklerde evlilikle yüzde 99'a çıkıyor. Bekar, lise mezunu kadınlarda katılım oranı yüzde 51, hiç fena değil ama evlilikle birlikte yine yüzde 28'e düşüyor.

- Bu düşüşün sebebi ataerkillik mi? 

Türkiye'de kadın istihdamının bu kadar düşük olmasının nedenini salt eğitimle açıklayamadığımız gibi, salt ataerkillikle de açıklamak olayı basite indirgeyen bir yaklaşım. Evlilikle birlikte çocuk geliyor ve çocukla birlikte evdeki her iki yetişkinin de bir işe girip çalıştığı yani çifte çalışanlı bir hane olmanın fayda-maliyet hesabı tamamen değişiyor. Birinin evde kalıp ev içi işleri, emek yoğun bakım işlerini üstlenmesi gerekiyor. O kişi kim olacak? Ataerkil yapı belirliyor: Sorgusuz sualsiz kadın!

Kalkınırken uçurum artıyor!

- Sorun muhafazakarlık değil yani?

Muhafazakarlığı ataerkillik olarak tanımlarsak, tüm toplumlarında var olan bir olgu. Bir tek Türkiye'ye özgü değil ki! Japonya, Güney Kore, Meksika ya da İspanya da ataerkil. Fakat ataerkil unsurların olduğu pek çok ülkede, kadınların ekonomik büyüme sürecinde giderek artan oranlarda iş gücüne entegre olduklarını görüyoruz. Türkiye'de ise tam tersine kalkınma sürecinde kadın-erkek istihdam uçurumu giderek artıyor. Türkiye'deki makro ekonomik politikalar ataerkil aile modelini aşındırıcı olmaktan ziyade aksine güçlendirmiş.
Örneğin İsveç'te 2 aylık tam ücretli zorunlu babalık izni, erkeklerin çocuk bakımını kadınlarla eşit koşullarda paylaşmalarını tetikleyen ve cinsiyet rollerinde önemli dönüşümlere yol açan bir pratik olmuş.

Mücadelenin içinden geliyor

Doç. Dr. İpek İlkkaracan Ajas İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kadın Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi. Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi KEİG Platformu'nun da  kurucu üyeleri arasında yer alıyor.

Rekor bizde

l Ev işi için Türk erkeği günde 51 dakika, 
l İsveçli bir erkek iki saat 52 dakika,
l Fransız erkeği 2 saat 19 dakikası,
l İspanyol erkek ise bir saat 56 dakikasını ayırıyor.

İstihdam üçlüsü

1- Kentli/eğitimli işgücü: Şehirli, üniversite mezunu, sigortalı işte çalışan kadınlar. Çalışan kadın nüfusu içinde azınlıkta kalıyorlar. Çalışan kadın nüfusunda azınlıktalar.

Çözüm için nereden başlamalı?

Eşitlik Bakanlığı: Kadını birey değil anne ve eş olarak gören bakış açısıyla çözemeyiz. Kadın erkek eşitliği politikalar üreten, devletin birimleri arasında uygulamaya konmasını koordine eden, ana politikalara entegre eden kadın bakanlığı, daha doğrusu bir Eşitlik Bakanlığı olmazsa, o zaman ne istihdamda ne siyasi temsiliyette ne de şiddet konusunda etkin çözümler geliştirebiliriz.

2-Kırsal işgücü: Kırsalda yaşıyorlar. Okur yazar değiller. Tarım işçiliği yapıyorlar. 

Reis erkek algısı

Ailereisinin erkek olduğu düşünüldüğü için ücretler onun üzerinden planlanıyor.  Cumhuriyetin son 50 yılına baktığımızda en yaygın kadın mesleği ezici çoğunlukla tam zamanlı ev kadınlığıdır. Haliyle tam zamanlı ev kadınlığı olduğu sürece sosyal devlet de ne çocuk bakımına, kreşlere el atıyor doğru dürüst, ne de yaşlı bakınma, engelli bakımına önem veriyor.

3 - Kentli, niteliksiz işgücü: Şehirde, kalifiye olmayan iş kollarında çalışan, ilköğretim mezunu kadınlar. Çalışan kadın nüfusunun yarısını oluşturuyorlar.Kentli, niteliksiz işgücü: Şehirde, kalifiye olmayan iş kollarında çalışan, ilköğretim mezunu kadınlar. Çalışan kadın nüfusunun yarısını oluşturuyorlar.

Geçmiş kazanımları kaybettik

Seçime iki gün kala Başbakan 'Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı kaldırılıyor yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruluyor' dedi. Kadından sorumlu devlet bakanlığı ve  KSGM, 1980'li-90'lı yıllarda kadın örgütlerinin çabalarıyla kurulmuştu. Adında 'kadın' ya da 'eşitlik' kelimelerinin geçmediği bir Bakanlık! Geçmiş kazanımları kaybetmeye başlıyoruz.