Gündem

'İktidarın özelleştirme modası ve ezberi kültür-sanata dayandı'

Telesiyej, Taraf'ta "İktidarın özelleştirme modası ve ezberi kültür-sanata dayandı, ama..." başlığıyla yayımlanan yazısında Haluk Bilginer'in tiyatroların özelleştirlmesiyle ilgili oalrak verdiği röportajını değerlendirdi

07 Mayıs 2012 14:58

Telesiyej
(Taraf, 7 Mayıs 2012)

Devlete, yerel yönetimlere neden vergi veririz?

Dolaylı, dolaysız vergiler neden toplanır?

Vatandaşın her türlü ihtiyacının görülmesi için değil mi?

Kültür ve sanat da vatandaşın ihtiyaçları arasında yer alır; tıpkı sağlık, eğitim, bilim, savunma, ulaşım, enerji vb. hizmetler gibi...

Yani devlet ve yerel yönetimler bu hizmeti insanlara sunmak zorundadır.

Ama bu hizmet, kültür ve sanatın altyapıları ve organizasyonlarıyla ilgilidir sadece.

Devlet, örneğin tiyatro sahnelerini kurar, altyapı ile ilgili diğer hizmetleri sunar, organizasyon becerisini ortaya koyar, ama orada durur!

Ondan sonrası; repertuar hazırlama, oyun seçimi, oyunun sahnelenmesi, velhasıl tiyatro sanatının yaratımını ilgilendiren tüm süreçler, devletin dışında, bu işi meslek edinmiş uzmanlaşmış kişilerin, ekiplerin özerk bir biçimde –ve koruma içinde– biraraya gelmeleriyle çıkar ortaya.

Ve tam da bu noktada irade resmiyetten, sanat ve kültür erbabına geçer artık.

Bu da kısaca şu demektir: Yüzde yüz özerklik!

Tiyatro sanatçısı Haluk Bilginer, son günlerde yaşanan tiyatro spekülasyonuyla ilgili mesajını –Taraf’taki röportajında– net bir biçimde vermiş:

 

Özelleştirme değil özerkleşme!

 

Haluk Bilginer, “Hiç mi dünyaya bakmıyorsunuz? Devlet, tiyatroyu bizim yüz mislimiz kadar destekliyor. National Theatre’ın devletten aldığı bütçeyi duysanız dudağınız uçuklar. Devlet, şu anda Devlet Tiyatroları’na 200 TL veriyorsa, 400 TL vermelidir. Tüm memurları işten çıkarmalı, emekliliği gelen herkesi emekli yapmalıdır. Tüm oyuncular kovulmalıdır. Sonra, sezon başlarken tek tek oyunculara rol teklif edilmeli: ‘İstanbul’da başlayacak, Erzurum, Antalya, Sivas altı ay gezecek. Ayda 10 milyon da maaş.’ (...) Devlet sanat yapamaz, sanata karışamaz. Bütçeyi dağıtan bürokrat dünyada tiyatronun kapısından içeri giremez, sokmazlar onu,” diyor.

Son derece doğru tesbitler bunlar.

Devletin sahnesi, kalemi, kamerası, fırçası, tuvali, notası, mimari tasarımı olabilir mi zaten?

Bu temel nedenle de Türkiye’de tiyatro, a’sından z’sine özerklik koruması altına alınmalıdır.

Ne devletin ne de iktidarların ideolojileri, dünya görüşleri ve baskıcı mesajları bu koruma zırhını delebilir.

Delmemelidir!

Bir operatör doktorun ameliyatına devlet nasıl karışamazsa, bir tiyatro yazarının metnine de, bir tiyatro yönetmeninin o metni sahnelemesine de karışamaz.

Yani devlet, sanatın sınırlarından içeri nefesini bile üfleyemez.

Üflememelidir.

Ama tiyatronun maddi ve tanıtım ihtiyaçlarını tarafsız bir duruş içinde sonuna kadar desteklemelidir, o da ayrı.

Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede.

Bu konuda dünyadan sayısız örnekler verilebilir.

Kaldı ki biz bu konuda dünyanın en önemli miraslarından birine sahibiz.

Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, Anadolu yakın çevresiyle neredeyse her şeyin anayurdu!

Tiyatro da bunlardan biri.

Tragedya ve komedya buralarda doğdu.

Tarihin düzenli ilk tiyatro mekânı (amfisiyle, sahnesiyle, kulisiyle ve organizasyon becerisiyle) Batı Anadolu’da ve Helen diyarında ortaya çıktı.

Yine tarihte ilk kez bilinçli bir tiyatro seyircisi bu coğrafyada yetiştirildi.

Ege şehir-devletlerinin yönetimleri, o muazzam tiyatroları kurup, oyunları sahneye koydurttuktan sonra; hemşerilerini tiyatroya çekmek, onlara yeni bir kültür yolu açmak için, oyunları seyretmeye geldiklerinde, şehir-devletinin hazinesinden para ödeyeceklerini, yani üstüne para vereceklerini ilan etmişlerdir.

Tragedya ve komedya yazarlarını desteklemişlerdir ayrıca.

Bir de şu var; tarihin ilk oyuncular birliği/sendikası yine Anadolu’da Teos’ta (Seferihisar) kurulmuştur. Yaklaşık 2500 yıl kadar önce hem de! Yönetimlerin, profesyonellerin ve halkın desteklediği özgür bir tiyatro örgütlenmesi çıkmıştır sonunda ortaya.

İktidarın özelleştirme modası ve ezberi, Türkiye’de kültür ve sanata dayanmış durumda artık!

Ne var ki tiyatro, devletin kibrit fabrikası, likör fabrikası, kömür madeni, silah fabrikası, tuz işletmesi gibi değildir.. ki, özelleştirilsin!

İktidarın bu girişimi net bir biçimde şunu gösteriyor:

Gerçek anlamda kültür ve sanata çok uzaklar.

Çook!