Sağlık

İkiz patroniçeler meme kanserini birlikte yendi

Kamil Koç firmasının iki patroniçesi Sena Kaleli ve Sema Gülez birer ay arayla meme kanseri oldu. Radyoterapiye İstanbul’un fethi müzikleriyle giderek, tümörü kuşatan ve yenen kardeşler

08 Aralık 2008 02:00

Kamil Koç firmasının iki patroniçesi Sena Kaleli ve Sema Gülez birer ay arayla meme kanseri oldu. Radyoterapiye İstanbul’un fethi müzikleriyle giderek, tümörü kuşatan ve yenen kardeşler, gezmedik müze, bienal, sergi bırakmayarak kanser tedavisini kültür sanat etkinliğine dönüştürdü.

İki kardeş düşünün. Birer ay arayla kanser teşhisi konuyor. Biri kanser olduğunu rüyasında görüyor, öteki seziyor. Büyük baba mesleğini sürdüren Kamil Koç otobüs firmasının yönetimindeki ikiz kardeşler, Sena Kaleli (53) ve Sema Gülez, meme kanseriyle tanıştıktan sonra artık hayatı daha farklı yaşıyor. Tedavi sürecini birlikte geçiren ikiz kardeşler kadınları bilinçlendirmek, tarama yapmak için kurulan Meme Sağlığı Derneği’nde (MEMEDER) aktif. Sena Kaleli, derneğin başkanı. Radikal gazetesinde yayımlanan haberde, iki kardeşin yaşadıkları anlatılıyor.

Hastalığınızı nasıl öğrendiniz?

Sena Kaleli: 45 yaşından beri rutin kontrollerimi yapıyor, 48 yaşından beri de her yıl düzenli mamografi çektiriyordum. Aslında ben kanser olacağımı rüyamda gördüm. Teşhis konulmadan yaklaşık 15 gün önceydi. Rüyanın etkisiyle kontrole gittim, panikle evde süren tadilatı hızlandırdım.

Tetkiklerde 2 mm. civarına odak görüldü. Radyolog, biyopsi alınırsa rahat olabileceğimizi beni telâşlandırmadan söyledi. Önce pek ciddiye almadım. Ama ne dendiğini tam kavramak için jinekolog arkadaşıma gittim. O bakar bakmaz anladı ve uzman bir genel cerraha gitmemi istedi. Kontrol sonucunda biyopsi ve lumbektomi (odağın olduğu bölümün temizlenmesi) yaptırmak arasında karar vermem söylendi. O zaman işin ciddiyetini kavradım. İş için İzmir’deydim. Kendi kendime kaldığım anda ağladım. Sonra hayata kaldığım yerden farklı bir anlayışla devam etmeye karar verdim. Ölüm gerçeği tüm keskinliğiyle yüzüme vurmuştu. Önce, ‘Ne yaptım da kanser oldum?’ diye düşündüm. Sonra, her şerde bir hayır vardır dedim. Her insanın başına gelebilecek bir şey niye benim başıma gelmesin ki...
Patoloji sonucu kanser çıktı. Doktorum tam kür radyo terapiye gerek yok demesine rağmen, güvendiğim birçok doktorun (eşim ortopedist olduğundan çevremde çok doktor vardı) radyoterapi yaptırmamın daha güvenli olacağını söylemesi üzerine radyoterapi kararını verdim.

‘Başıma bir iş gelecek’ sezgisi

Sema Gülez: Ben de bütün kontrollerimi yaptırıyordum. Bu arada sol meme başında bir değişim başlamıştı ve bu beni işkillendiriyordu. Başıma bir iş gelecek duygusu yaşıyordum son zamanlarda. İçten içe bir önsezi diyeyim. Çünkü sezgilerim çok güçlüydü. Evde, işimde, evraklarda sürekli sanki başıma bir şey gelecekmiş gibi düzenlemeler yapıyordum. Asistanıma da “Ne olduğunu bilmediğim bir sıkıntı duyuyorum. Yaşamımda birtakım gelişmelere kendimi açık hissediyorum. Bu bir şeyleri tamamlama telaşım bununla ilgili” diye söylemiştim.

Hastalığınız ortaya çıkmadan ne kadar önce bu sezgileriniz vardı?

Teşhis konmadan üç-beş ay önce başladı bu sezgiler. Rutin kontrollerime gittim ama nedense bütün mamografilerimi kaybetmiştim. Mamografi çektirdim. Beni sonra çağırdılar ultrason çektirmemi istediler. Üzerinde durdular ve onlar durdukça ben daha çok işkillendim. Memede elime gelen bir sertlik vardı. Odak yakalandı ama eski mamografiler olmadığı ve bir şeyle karşılaştırılamadığı için yok dendi. Pek öyle doktora gitmeyeyim, yüzleşmeyeyim istiyordum. Çok zorlu bir iş hayatım olmuştur tabii ki bu dönemde beslenmeyle ilgili atladığım şeyler olmuştur. Mesela sigara içiyordum. Hâlâ arada sırada sıkıldım mı içiyorum. Sena’nın teşhisi konunca heyecanlandım.

Heyecanlandınız mı? İkiz kardeşinizde varsa bende de olabilir diye düşünmediniz mi?

Sena’daki hastalıklar tiroid, mide, tansiyon. E bunlardan bende de var. Bu bana da geliyor diye düşündüm tabii. Sena’yı radyoterapiye ikna ederken ve ona eşlik ederken başka arkadaşların da teşvikiyle onkoloğa gittim. Anti hormon almam söylendi. Amerika’da yapılan çalışmalarda da özdeş ikizlerde mutlaka bu hormonun verildiği söylendi. Hatta Sema MR’a girecekti doktor, “Bence siz de girin” dedi doktor. Tümör çok küçükse bile atlanmıştır diye de tembihledi. MR’a girdik Sena temiz çıktı bende ise odak bulundu. Üstelik başka dokulara atlama ve nüksetme özelliği olan bir tümördü bu. Radyoterapi kaçınılmazdı. Müthiş korku ve panik hissettim. Uykularım kaçtı, korktum. Bayağı bir şok yaşadım. Sinirlerim bozuldu. Hastalık neticesinde Sena gibi büyük bir değişime mi uğradım yoksa hakikaten mayam bozuktu iyice ortaya mı çıktı bilmiyorum. Şeffafım. Ne değişti derseniz valla bir şeyler değişiyor. Hayata bakışınız değişiyor.

Kanserden önce genel olarak sağlıklı mıydınız?

Sena Kaleli: Genel olarak sağlıklıydım. Sadece tansiyon sorunum vardı. Tiroid ameliyatı geçirmiştim, ses tellerim felç olmuştu. Tiroid sorunu olan kadınların büyük çoğunluğunda meme kanseri riski var.

Neden?

Doktorlar kistik bir yapınız olduğunda dikkat ederler. Çünkü tiroidle çok direkt bağlantılandırıldı benim rahatsızlığım.

Şanslısınız... 2 mm. iken tümör yakalanmış...

Çok şanslıyım ama bu şans bilinçle ilgili. Es geçseydim böyle bir şansım olmayabilirdi. Radyoloğun çok iyi olması da bir kader. Sena’nınki görünmedi mesela. Benim kanser olmam Sema’ nın şansı oldu.

Aynı hastalıkla yaşamak nasıldı?

Sema Gülez: Sena’ya moral vermeye çalışıyordum ama ben de hastaydım. Sena’nın tarzı farklıdır. O daha soğukkanlı yaklaşır. Ne kadar soğukkanlı olursanız o kadar doğru kararlar veriyorsunuz. Paniklerseniz doğru kararlar vermede de sorun yaşıyorsunuz.
Ben kendini çok da bırakan bir insan değilim. Direnç gösterdiğim zaman çok olmuştur. Başıma gelen şey için tabii ki yapmam gerekenleri yaptım. Ama bu travmaydı. Adı belli bu hastalığın: Kanser.

Sena’ yla ters süreçler yaşadık. Çok alışveriş yaptığım için beni eleştiren Sena, o dönemde takip edilemez şekilde enerji patlaması yaşadı. Çarşı pazar geziyordu. Sanki bugüne kadar atladığı şeyleri yaşamaya çalışıyordu. Ben ona yetişemiyordum. Onda daha fazla herşeyi yaşama tutkusu, bendeyse yaşamdaki güzel şeyleri, farklılıkları göreyim durumu vardı.
O dönemde hastalığınıza kayıtsız kalınması da çok ilgilenilmesi de sizi rahatsız ediyor. Mesela ben radyoterapi için ‘işaretleme’ yapılacaktı tek başıma gittim. İlk seferde yanımda kimsenin olmaması tuhaf geldi. Sena da mamografiyi çekmeye yalnız gitmişti.

Ailede meme kanseri var mı?

Sena Kaleli: Yok. Sema ve ben bu konuda genetik zinciri bozduk. Böyle bir hastalık çıktı ortaya.

Tedavi olurken karamsarlığa kapıldınız mı?

Sena Kaleli: Tedavi süresince kan değerlerim düştü, eklemlerde şişme, memede yanma oldu ama bunlar radyoterapinin yan etkileriydi. Çok iyi beslenmeme rağmen bağışıklık sistemimde düşüklük oldu. Ama bunlar bile benim moralimi bozmadı. Böyle bir hastalıkla karşılaşınca biraz kaderci oluyorsunuz. Teslim olmaktan başka çareniz yok. Panik yapmadım, ne olacak diye düşünmedim. Zaten iş yaşamımda da ne sağlık ne de başka nedenler çalışmama hiçbir zaman engel olmadı. Yapmam gereken her işi, kendimi kapıp koyvermeden yaptım. İşime yansıtmadım. Hiçbir şeyi abartmanın anlamı yok bence. Kanseri bile...

Sema’yla Can Atilla’nın 1453 müzikleri eşliğinde radyoterapiye gidip, JJ Johanson’la dönüyorduk. O günler İstanbul’un keyfini çıkardık. Müzeler, film festivali, konserler, bienaller vs. İşe gitmeye devam ettim. Sadece çalışma ve seyahat sürelerim kısıtlandı. Kan değerlerim düştü, eklemlerim şişti, memem yandı ama kendimi çok sıkıntıda hissetmedim.
Sema Gülez: O süreçte ipin ucunu kaçırmamak, dik durmak istiyorsunuz. Hastalıkla beraber beni artık başkaları pek ilgilendirmemeye başladı. Hayatımda biraz gereğinden fazla önem veriyormuşum başkalarının dediklerine. Baktım insanlar her şeyi düşünerek yapıyorlar. E artık ben de kendimi koruyayım, kendimi yaşamın gerisine çekeyim, hayata şöyle biraz uzaktan bakayım dedim.

Ankara’da yaşıyordum ama orada tek başıma olmayı gözüm yemedi açıkçası. İstanbul’da Sena’yla birlikte aynı yerde ve aynı doktordan tedavi aldım. Ameliyat oldum, kitlem alındı. Radyoterapiye girdim. Hastalık süresince Sena gibi güçlü bir kompozisyon çizmedim. İnsanlara da “paniğe kapılmayın” diyecek değilim. Herkesi yapısına uygun davranıyor. Memedeki kitlenin alınması nedeniyle iki meme arasında asimetri oluştu ve ben bundan rahatsızlık duydum.

Siz kanseri soğukkanlı karşılamadınız yani...

Sena kadar soğukkanlı karşıladığımı ve insanlara da böyle karşılamaları gerektiğini söyleyecek değilim. İşin ucunda bu tümörün hızlı ilerlemesi, atlanması, iki sene sonra treni kaçıracak olmam, iyice kazınabilir olması ve tekrarlaması söz konusuydu. Bu süreç sayesinde kendime daha fazla dönebildim. Kendimi, hayatı anlamaya çalıştım.

***
Sena Kaleli: Güçlü görünmenin faydası yok

Kanser size neler öğretti?

Herkesin çok güçlü gördüğü bir insanım. Hatta sağda solda, “Sena hanım da kanser olduysa” denildiğini duydum. Güçlü görünmemin bana bir faydası yok, onu anladım. Demek ki kendimi kontrol altında tutmuşum ve hiç kimseye bir şey belli etmemeye çalışmışım. Aslında benim de duygularım var, ben de insanım.

Kırılganım. Aslında hoş gördüğüm şeyleri içimde dert ediniyormuşum, bunu gördüm.
Hastalıktan sonra önceleri hoş gördüğüm şeylere artık o kadar kayıtsız değilim ve boş vermiyorum yaşadığım sıkıntılara. İçimde sıkıntı haline getirirsem dert olacağını biliyorum. Tavrımı koymayı öğrenmeye çalışıyorum. Çok zor, tarzıma uygun değil, benim için yeni bir şey ama tavır koymayı öğrenmek durumunda olduğumu öğrendim. Boşlukları bırakmadan doldurmaya gayret ediyorum.

‘Birinci benim’

Hastalık sayesinde kendime döndüm. Eskiden öncelik işimdeydi, daha sonra çoluk çocuk geliyordu. Şimdi birinci benim. Artık eskisi kadar çok düşünceli değilim ama sorumluluklarımı topluma karşı çok daha fazla hissediyorum. Önce kendimle ilgili şeyleri yapmamın önemi arttı, farkındalığım arttı. Bir şeyden rahatsız oluyorsam onu ifade ediyorum. İdare - i maslahatı, ‘mış gibi yapmayı’ bıraktım. Ben ben olmak istiyorum. İnsanlara da neyden hoşlandığımı ve hoşlanmadığımı söylüyorum. Bu çok güzel bir şey. Belki çevre buna çok şaşırıyor ve beni yadırgıyor. Ama kanser öyle bir süreç ki Allah kimsenin başına vermesin. Öyle bir şey ki kafanıza bir balyoz inmesi gibi. Her şeyin bir sonu var. Bu son o kadar da uzak değilmiş meğer onu anlıyorsunuz.

‘Barışık olun’

Kadınlara öneriniz nedir?

Umutsuzluğa kapılmamalı, soğukkanlı olmalılar. Doktorlarının dediklerine önem versinler. Hiçbir şekilde böyle bir şeyi öğrendikten sonra geçmişte kendilerine yapılmasına izin verdikleri şeylerin yapılmasına bir daha izin vermesinler. Tamamen kendilerine dönüp kendi benlikleriyle kendilerini beslesinler.

Eski kadın olmaktan çıksınlar. Sağlıklarına, beslenmelerine özen göstersinler. Daha kendileriyle ilgili ve barışık olsunlar. Anı yaşasınlar ve sürelerini doğru değerlendirsinler. Baştan önlem alsınlar ki rahat olsunlar. Çünkü böyle bir şeyle karşılaşınca insan yapmadığı şeyler için kendini suçlayabilir. Elinizden geleni yapın ve gerisini Allah’a bırakın. Teslimiyet olursa psikolojik olarak çok rahatlarlar.