T24 - İkinci "Ergenekon" davasının 43. duruşması başladı. Duruşmaya avukatların protestosu nedeniyle 2 saat geç başlandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteci Tuncay Özkan, Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ile eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu tutuklu 38 sanık katıldı.
Tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmada Kenan Temur, Hüseyin Vural Vural ve Yüksel Dilsiz de hazır bulundu. Duruşma salonun bulunduğu binaya gelen avukatlar Ali Rıza Dizdar, Hüseyin Ersöz, Gizem Duygu Öcalan, Kazım Yiğit Akalın ve Yasemin Antakyalıoğlu ise duruşmaya katılmazken, mahkeme heyetine yazılı bir dilekçe sundular.
Duruşma, tutuklu sanık Durmuş Ali Özoğlu'nun avukatı Yusuf Erikel'in savunmasını yapmasıyla devam ediyor.
Bu arada avukatların protestosu nedeniyle duruşma yaklaşık 2 saat gecikmeli olarak başlayabildi.
Avukatlar Ali Rıza Dizdar, Hüseyin Ersöz, Gizem Duygu Öcalan, Kazım Yiğit Akalın ve Yasemin Antakyalıoğlu tarafından imzalanan dilekçede, her celse duruşma salonuna girerken olağanüstü önlemlerden geçtikleri, potansiyel suçlu kabul edilerek "X-ray" cihazından geçmelerine rağmen üzerlerinin arandığı belirtildi. Dilekçede, avukatların kemerlerinin çıkartıldığı ifade edilerek, "Kadın meslektaşlar, iç çamaşırlarındaki kopçalar nedeniyle elle arandılar.
Cep telefonlarımız dışarıdaki kutularda ya da arabalarımızda hapsedildi. Büromuz ile ve diğer müvekkillerimizle ilişkimiz kesildi. Ülkemizde bir sıkıyönetim durumu yokken sıkıyönetim mahkemelerinde bile uygulanmamış giriş ve çıkış kurallarına uymaya zorunlu tutulduk" ifadelerine yer verildi.
Dilekçede, havalandırma düzeni bozuk mekanda duruşmalara katılındığı, duruşma salonunda tutulan notların 360 derece dönen kameralarla tespit edildiği öne sürülerek, infaz koruma memurlarının gözetiminde avukatların duruşmalara girmelerinin reva görüldüğü anlatıldı.
Mahkeme başkanı ve 2 üyesi arasındaki görüş farkının da müvekkillerinin özgürlüklerinin kısıtlanmasının gerekçesi olduğunu savunan avukatlar, dilekçede, "Ülkemizdeki hukuk sisteminin önemli bir sacayağını oluşturan savunmanın bu tür haksızlıklara uğraması biz savunmanları olağanüstü bir biçimde üzmektedir. Bu davranışların artık sonlanmasını ve duruşma salonlarına girmenin cezaevine girme ile eş tutulmamasını talep ediyoruz. Onurlu bir biçimde ve de özgürce savunma mesleğini icra etmek istiyoruz" ifadelerini kullandılar.
Adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor
Mahkemeden son kez bu konulara bir çözüm getirmesi talep edilen dilekçede, yasaların ve uluslararası sözleşmelerin verdiği yetkiyle bu mahkemenin tek başına sorunlara çözüm getirebileceği inancının taşındığı kaydedildi.
İsteklerinin hukuk devletinde çözümlenebileceğini, sivilleşme ve demokratik bir ülke olma savını sürdürenlerin bu sese öncelikle kulak vermesi gerektiği vurgulanan dilekçede, şöyle devam edildi:
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalarken ülkemiz diğer sözleşmeci devletlere sözleşmede sayılan hakların güvence altına alınacağını yükümlemiştir. Anayasamızın 90. maddesinde yapılan değişiklik ile de pekiştirilen bu yükümlülüğü bir kez daha anımsamak istiyoruz. Yukarıdaki sorunlar çözümlenmediği takdirde, yani 'Silivri duruşmaları' normalleşmediği takdirde savunma avukatları olarak bizlerin artık toplu olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesine göre Adil Yargılanma hakkında aykırılığın tespiti için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmaktan başka çaremiz kalmadığını sayın mahkemeye ve kamuoyuna duyururuz."