T24 - 3 yıl önce yaşama veda eden Köy Enstitüsü mezunu yazar Dursun Akçam'ın oğulları Taner ve Cahit Devrimci Yol'un önde gelen isimlerindendi. Bugün bu kardeşlerden Taner Akçam'ın geçmişine dair eleştirel bakış açısıyla kaleme aldığı yazılar iki kardeşin arasını açtı.
Cahit Akçam kardeşinin yazsısını okuduktan sonra Birgün gazetesindeki köşesinde 'Sahi siz hangi mahallenin çocuğusunuz?' adlı yazısıyla kardeşine cevap verdi. Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar'ın 17 Ekim 2010 tarihli yazsı şöyle:
Taner ile Cahit
Dün “Emir ile Goran”ı yazmıştım. Bir tufanın ayrı yöne savurduğu iki eski dostun öyküsüydü.
Bugün yazacağım ikilinin onlarla benzerliği yok; bir başka tufanla ters yönlere savrulan iki kardeş olmalarından başka...
* * *
Babalarını herkes tanıyor:
Dursun Akçam...
3 yıl önce kaybettiğimiz, Köy Enstitülü devrimci yazar...
Oğulları Taner ile Cahit, Devrimci Yol’un beyin takımından 2 isim...
İkisini de tanıyorum. En son yıllar önce Ankara’da bir ev sofrasında buluşmuştuk.
12 Eylül’den sonra Cahit idamla yargılanmış, 8 yıl Mamak’ta yatmıştı.
Taner ise yurtdışına kaçmış, orada örgütüyle gemileri yakmış, akademisyenliğe geçip ezber bozan işlere soyunmuştu.
2002’de Milliyet’te “Sol Geçmişiyle Hesaplaşıyor” başlıklı bir dizi hazırlamıştık.
Taner, içinden geldiği örgütün şiddete eğilimli otoriter kültürünü eleştirmişti. Batı’ya ve küreselleşmeye yaklaşımı, devletçi geleneği, demokrasiyi tartışmaya açmıştı.
Bu yenilenme çağrısına Oğuzhan Müftüoğlu’ndan sert bir cevap gelmişti:
“Geçmişinden koparak yenilenme olmaz.”
* * *
Sanırım bugünkü tartışmanın tohumları o zaman atılmıştı.
Bugünkü tartışma, Birgün’ün referandum sonucu için attığı “Yüzde 60 sağ-yüzde 40 sol dengesi kemikleşti” manşetinden çıktı.
Taner, Taraf’ta bunu “‘Hayır’ diyen MHP’yi ve TÜSİAD’ı solcu, demokrasi isteyenleri ise sağcı sayıyorlar” diye tercüme etti. Müslümanları katleden “solcu” Miloseviç’i hatırlattı. Şerif Mardin gibi “mahalle metaforu”nu kullandı:
“Türkiye ‘bizim mahalle’ ile ‘öteki mahalle’ üzerine kurulmuştur. Bizim mahalle, şehirli bürokratlardı; karşı mahalle ise taşralı köylüler... Biz, genç subaylarla filan yöneticilerimizi devirmek isterdik. Bizim yöneticiler de karşı mahalleyi manipüle ederdi. Şimdi sınırlar karışmaya başladı” diye yazdı.
* * *
Bu tez, İttihatçı CHP’liler ya da darbeci subaylar için doğru olsa da her darbenin sillesini yemiş solcular için ağırdı.
O yüzden Taner’in yazısını görünce, Cahit’in bunu okumakta zorlanacağını düşündüm. Kardeşlik hukukunu bozma pahasına ağır bir karşılık vereceğini tahmin ettim.
Öyle oldu.
Birgün’de “Sahi siz hangi mahallenin çocuğusunuz” başlıklı iki uzun yazıda, sol geleneğe sahip çıkarak kardeşini yerden yere vurdu. Özetle dedi ki:
“Maraş’ta, 1 Mayıs’ta, Kanlı Pazar’da kontrgerillanın üzerimize sürdüğü faşistlerin hedefi bizdik. Bir insan en yakınlarının, yol arkadaşlarının içinde bulunduğu bir çevreye karşı nasıl böyle insafsız olabilir? Hangi manşet, yüreğinizin en sıcak yerinde durması gerekenleri, hatta kendi kardeşinizi ‘potansiyel soykırımcı’ ilan etme günahını mazur gösterebilir? Bundan sonra onların yüzüne nasıl bakar, nasıl birlikte sofraya oturup türküler söyleyebilirsiniz?”
Taner’in eski yol arkadaşlarından Melih Pekdemir’in cevabı ise çok daha kısa ve netti:
“Cenazeme gelmesin, çünkü cenazesine gitmeyeceğim. Bitti.”
* * *
Biz, fikir bağlarının kan bağlarından üstün sayıldığı bir nesle mensubuz. Bir lafa kızıp nice aileler dağıtmış, koca dostluklara kıymışızdır.
Yine de -çok hamasi olacak ama- “kardeşi kardeşe düşman eden bu ‘mahalle’ kavgası”, üzüyor insanı...
Kardeş kalarak tartışamaz mıydık?