15 Temmuz Darbe Girişimi

İddianameden: 15 Temmuz'un Genelkurmay görüntülerini tankla ezip yakmışlar

Orgeneral Yaşar Güler'i kaçırma planı emir subayının ayakkabısının içinde bulundu

05 Mart 2017 10:19

15 Temmuz’da Genelkurmay Başkanlığı’nın basılarak komutanların rehin alınmasına ilişkin iddianamede önemli bilgiler yer aldı. Darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılması üzerine darbeci askerlerin, Genelkurmay’da o gece yaşananların kaydedildiği bellekleri tank altında ezdikleri ardından da yaktıkları ortaya çıktı.

Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yücel Kocaman koordinasyonunda, Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen, Cumhuriyet Savcıları İstiklal Akkaya, Kemal Aksakal’ın hazırladığı iddianamede önemli saptamalar yer aldı. İddianamede darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılması üzerine Genelkurmay Karargâhı’ndaki darbe faaliyetini yönettiği iddia edilen şüpheliler tuğgeneral Mehmet Partigöç, kurmay albay Orhan Yıkılkan ve tuğamiral Sinan Sürer’in saat 03.50’de kuzey nizamiyesinden kışlayı terk ettiği anlatılarak, özetle şu tespitlere yer verildi:

"Elektrik hattı devre dışı bırakıldı"

“Saat 03.55’te Baki Kavun’un darbeciler tarafından derdest edildiği izlenimi verilmeye çalışıldığı; saat 04.09’da Genelkurmay Kışlası’na helikopterle üç sorti silah ve mühimmat getirildiği ve darbeci personele dağıtıldığı; saat 05.10’da Gökhan Eski ve Ahmet İlhan Ayşan’ın, karargâha ait görüntü izleme merkezi sistem odasına girdikleri, akabinde saat 05.30 civarında karargâh içinde bulunan sekiz adet IP kamerayı besleyen elektrik hattının devre dışı bırakıldığı ve kamera kayıtlarıyla görüntülerin kesildiği anlaşılmıştır.

Saat 06.11’de Ahmet İlhan Ayşan, Bünyamin Tuner, Emin Anar, Recep Özkan, İsmail Aydın’ın poşet, kutu gibi muhtelif taşıma vasıtalarıyla Genelkurmay Karargâh binasına ait görüntülerin kaydedildiği bellekleri, tankların park halinde bulunduğu Ayyıldız Caddesi’ne getirdikleri ve getirilen belleklerin 092660 plakalı tank altında ezildikleri tespit edilmiştir. Saat 07.03’te ise ezilen belleklerin doldur boşalt istasyonu bölgesine götürülerek yakıldıkları anlaşılmıştır.”

Kaçırma planı ayakkabı içinde

İddianamede dönemin Genelkurmay 2. Başkanı’nın emir subayı olan ve karargâhtaki çatışma sırasında öldürülen binbaşı Mehmet Akkurt’un evinde yapılan aramada, ‘yatak odasında erkek ayakkabısı içerisinde 7 adet üzerinde el yazısı ile not ve krokiler bulunan A4 kâğıdı’ ele geçirildiği belirtildi. İddianamede “Elde edilen not kâğıtlarında darbe planlaması ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in derdest edilerek götürülmesi planı ile ilgili notların yazılı olduğu anlaşılmıştır” denildi.

İddianamede Güler’in emir subayı Mehmet Akkurt’un 14 Temmuz günü tatilde olan Güler’in koruma müdürü binbaşı Abdurrahim Aksoy’dan acilen Ankara’ya gelmesini istediği belirtildi. Aksoy’un akşam saatlerinde Ankara’ya geldiği ve Akkurt’un evinde buluştukları ifade edildi. İddianamede, "Akkurt’un, darbe yapılacağını, - evinde yapılan aramada ayakkabı içinde ele geçirilen plandan da anlaşılacağı üzere - darbe girişiminin 16 Temmuz 2016 saat 03.00’da başlayacağını, kendisine de bu faaliyet kapsamında Yaşar Güler’i konutundan kaçıracak ekip içinde görev verildiğini söylediği, şüphelinin verilen bu görevi kabul ettiği” anlatıldı.

YAŞ toplantısı adı altında

İddianamede "şüphelilerin darbe girişimi öncesi, 15 Temmuz günü, Genelkurmay Personel Başkanlığı General Amiral Şube Müdürü, 'Yurtta Sulh Konseyi' üyesi kurmay albay Cemil Turhan önderliğinde, General - Amiral Şubesi’nde, YAŞ toplantısı adı altında, örgütün atama listesindeki personelin durumu ile ilgili değerlendirme toplantısı yaptığı" ileri sürüldü. İddianamede şüpheli kurmay yüzbaşı Erdem Eraslan’ın bu toplantıya katıldığı, darbe girişiminin öne alınması üzerine Cemil Turhan’ın harekâtın başladığını personele tebliğ etmek suretiyle toplantıyı sona erdirdiği kaydedildi.

Muska ve fişleme belgeleri

İddianamede, şüphelilerden eski Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı Bilgi Güvenlik Şubesi Araştırma Subayı Hüseyin Yıldırım’ın cüzdanının içinden, kıtmir (Yedi uyurlar olarak da bilinen Eshab-ı Kehf’in köpeğinin ismi) duası ve muska bulunduğu belirtildi. İddianamede, Yıldırım’la ilgili Genelkurmay Başkanlığı 418 No’lu odada yapılan aramadan elde edilen siyah klasör içinde, TSK personeli hakkında tablo şeklinde düzenlenmiş 11 sayfalık fişleme notları bulunduğu, notların açıklama kısımlarında personelle ilgili ‘müspet, ehli - cemaat, hangi görüşe müzahir olduğu, alevi, sünni, Kürt, tehlikeli, zararsız, ateist, dindar’ şeklinde sınıflandırmaların yapıldığı anlatıldı.

Başında beklediler

İddianameye göre 16 Temmuz saat 06.19’da kamera görüntülerine ait hardisklerin tank tarafından ezildiği, Genelkurmay Bilgi Sistemleri Dairesi’nden binbaşı Ahmet İlhan Ayşan ve diğer askerlerin tankların başında beklediği belirtildi.

Sivillere ateş ettiler

İddianamede Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in koruma müdürü binbaşı Abdurrahim Aksoy’un Sinan Sürer, Gökhan Balcı ile darbeyi engellemek için karargâha gelen ve o sırada Genel Sekreterlik katında bulunan sivil vatandaşlara ateş açtıkları, 2 sivilin hayatını yitirdiği ifade edildi.

İddianamede, Sincan Cezaevi’nde kalan Abdurrahim Aksoy’un kaldığı koğuşunda çatısında ve odasında yapılan aramada haberleşme notları ele geçirildiği anlatıldı. Çatıda ele geçirilen ‘Kardeşlerimiz’ başlıklı notta ‘Can sıkacak hiçbir durum yok, aksine çok güzel gelişmeler, böylelikle herkes bir tane çoğaltsın ve karşı koridoruna gönderin’ ifadesinin yer aldığı belirtildi. İkinci notta “C-1’de C- 13 koridorları arasında bulunan odaların krokilerinin belirtildiği ve C-13 koridorundaki odaların 1’er (bir) kişilik, havalandırma 3 oda tarafından ortak kullanıldığı, istisnai durum olarak koridorun eni 1.5m’dir” ifadelerin yer aldığı ifade edildi.

ByLock'u öğretmen dağıtmış

Darbe girişiminin sivil sanıklardan Ali Irmak’ın, MEB Etlik İmam Hatip Orta Okulu’nda öğretmenlik yaparken ihraç edildiği, 'FETÖ' şüphelilerinin kullandığı belirtilen ByLock programını kullandığı, bir yıldır data hatları aldığı ve şüpheli askerlere dağıttığı anlatıldı. Irmak’ın, 15 Temmuz’da Genelkurmay’a giren Özel Kuvvetler personelinin liderliğini yaptığı, ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyeleri Fırat Alakuş, Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı ve Cumhurbaşkanı’na suikast ekibindeki Şükrü Seymen’le darbe faaliyetini gerçekleştirdiği kaydedildi. Irmak’ın 17 Temmuz 2016’da Almanya’ya gittiği kaydedildi.

Orgeneral Salih Zeki Çolak

"Not defteri üzerinde konuştular"

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın mağdur sıfatıyla ifadesi 18 Temmuz 2016 tarihinde alınmıştı. Çolak’ın 14 Ekim’de bir kez daha ifadesi alındı. Çolak özetle şunları söyledi:

"12.40’ta (15 Temmuz) İzmir’den Ankara’ya hareket ettim. Orgeneral Akın Öztürk ve eşi ile ilk defa uçağa binerken karşılaştım. İzmir’de bir noter işi nedeniyle bulunduğunu, Ankara’ya dönmekte olduğunu söyledi. Saat 13.25 civarında Etimesgut Askeri Havaalanı’na iniş yaptık, Öztürk’e saat 14.00’te Sayın Genelkurmay Başkanı ile randevum nedeniyle ayrılmam gerektiğini bildirdim. Kendisi ‘Akıncı’larda bulunan torunlarını özlediğini ve görmeye gideceğini’ belirtti. Saat 13.45 civarında Kara Kuvvetleri Karargâhı’na geldim.

"Saat 16.00’dan itibaren Genelkurmay Başkanımızın odasında kendisi ile birlikte YAŞ toplantısına yönelik terfi sırasında olan personelin durumlarını görüşmeye başladık. 45 dakika çalışmıştık ki odaya elinde bir not defteri ile birlikte Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler girdi. Sayın Komutan ile sadece ikisinin anlayabileceği tarzda not defteri üzerinden bilemediğim bir konu hakkında görüşme yaptılar. Yaklaşık 5 - 6 dakika sürdü. Sayın Komutan, 2. Başkan’a ‘Siz çalışın hazır olunca tekrar görüşelim’ dedi. 2. Başkan çıkınca biz 20 - 25 dakika kadar daha kişiler üzerinden çalışmaya devam ettik. Bir ara 2. Başkan ‘Hazırız’ diye bilgi verince Sayın Komutan bana ‘Sen çalışmaya devam et veya biraz hava al ben biraz sonra gelirim’ diyerek muhtemelen yan taraftaki toplantı salonuna geçerek 2. Başkan ile birlikte çalışma yaptılar.”

Orgeneral Yaşar Güler

Mağdur sıfatıyla 3 kez ifade verdi: Gerekirse tutukla

Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, savcılığa 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 3 ayrı ifade verdi. Orgeneral Güler ilk ifadeyi 19 Temmuz 2016, ikinci ifadeyi 7 Ekim 2016, son ifadeyi de 4 Ocak 2017 tarihinde verdi. Güler’in ilk ifadesi basına yansımıştı. Diğer 2 ifadesi iddianame ile ilk kez ortaya çıktı. Güler, 15 Temmuz günü Genelkurmay Karargâhı’nda, terörle mücadele konusunda yaptıkları toplantı devam ederken saat 16.15’te bir personelin odasına gelerek “MİT Müsteşarı sizinle görüşmek istiyor” demesi üzerine toplantıyı yarıda bıraktığını belirterek özetle şunları söyledi:

Genelkurmay'dan çıkış anı: Yaşar Güler ifadesinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 18.15’te Genelkurmay Başkanlığı’na geldiğini söyledi. İddianamede yer verilen fotoğraflarda Fidan’ın 20.22’de Genelkurmay’dan ayrıldığı belirtildi.

"Bir subay geldi çok önemli şeyler söyledi"

(Orgeneral Güler’in 7 Ekim 2016’daki ikinci ifadesi) “Odama giderek telefonla MİT Müsteşarı Hakan Fidan Bey’le görüştüm. Kendisi bana ‘Komutanım bugün MİT Müsteşarlığı’na bir subay geldi. Çok önemli şeyler söyledi. Ben şimdi size yardımcım Sebahattin Bey’i gönderiyorum o size teferruatını anlatacak’ dedi. Bir müddet sonra Sebahattin Bey geldi ve Sebahattin Bey de ‘Komutanım bugün MİT Müsteşarlığımıza öğlene doğru kara pilot binbaşı olduğunu söyleyen şahıs geldi. Bununla görüştük. Adam bize aynen şunları söyledi. ‘İzinden beni dün çağırdılar. Bugün sabah birliğime katıldım. Önce tabur komutanımla görüştüm sonra tabur komutanımla birlikte bir albayın yanına gittik. Albay ‘Gece görüş gözlüklerinizi alın, bu gece uçuşumuz olacak ve uçuşun sonunda da Hakan Fidan’ı alacağız’ dedi.’ Ondan sonra Sebahattin Bey müsaade istedi ve ayrıldı.

"Daha büyük olayın parçası olabilir"

Ben hemen Genelkurmay Başkanımızın yanına geçtim ve kendisine ‘Komutanım Sebahattin Bey geldi ve bana bunları bunları anlattı’ dedim. ‘Önemli bir durumun olduğunu değerlendiriyorum uygun görürseniz Hakan Bey’i hemen buraya çağıralım’ dedim. Kendisi de ‘Uygun’ dedi ve hemen oradan Hakan Bey’i bağlattı ve ‘Buraya gelir misin?’ diyerek kendisini çağırdı. Bu esnada Kara Kuvvetleri Komutanımız ile Genelkurmay Başkanımız Kara Kuvvetleri’ne ait Yüksek Askeri Şura çalışmalarını yürütüyorlardı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan saat 18.15 civarında Karargâh’a geldi ve hemen Genelkurmay Başkanı’nın makam odasının bitişiğindeki çalışma odasına geçtik. Ben, Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanımız toplantı odasında oturduk. Hakan Bey olayı tekrar anlattı ve son cümlesinden sonra ‘Komutanım bu olay daha büyük bir olayın bir parçası da olabilir’ dedi.

Bunun üzerine Genelkurmay Başkanımız derhal telefonu aldı ve harekât merkezindeki görevli Tuğgeneral İlhan Kırtıl’a ‘İlhan, Türk hava sahasını her türlü askeri uçuşa yasaklıyorum’ dedi. Bunun üzerine Hakan Fidan ‘Komutanım ben bir de Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi vereyim’ dedi ve koruma müdürü Muhsin’i telefonla aradı. Muhsin’e ‘Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşebilir miyim?’ dedi. Karşıdan ne cevap geldiğini duymadım. Bunun üzerine Hakan Fidan ‘Peki Muhsin dışarıdan bir saldırı olsa yeterli gücün, silahın ve adamın var mı?” diye sordu. Oradan bir cevap aldı ancak cevabını bilmiyorum. Sonra tekrar bir daha ‘Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?’ diye bir daha sordu. Oradan da muhtemelen olumlu bir cevap almış olmalı ki ‘Kolay gelsin’ dedi ve telefonu kapattı.

Telefonu kapatmasına müteakip Genelkurmay Başkanımız yan odadaki Kara Kuvvetleri Komutanı’nı çağırdı. ‘Salih Paşa hemen buradan kalkıyorsun Kara Havacılık Komutanlığı’na git tutuklama dahil ne yapıyorsan yap’ dedi.”

"Zırhlı araçların çıkmasına izin vermeyeecksin"

(Orgeneral Güler’in 4 Ocak 2017 tarihindeki üçüncü ifadesi) Genelkurmay Başkanımız Kara Kuvvetleri Komutanı’nı yanına çağırıp daha önce belirttiğim talimatı vermeyi müteakip devamla Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak’ı telefonla bağlattı ve kendisine “Metin Paşa derhal Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı’na gideceksin ve orada hiçbir zırhlı aracın dışarı çıkmasına kesinlikle izin vermeyeceksin müteakiben Kara Havacılık Komutanlığı’na da uğra ve orada da herhangi kara havacılık vasıtasının hareketinin olmaması için gerekeni yap’ şeklinde emrini verdi.”