04 Mart 2020 22:35
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın İdlib'de 'soykırım' yaptığını söyleyerek, "Orada olanları seyredemeyiz, şehit olmak gerekiyorsa şehit oluruz" dedi. Soylu, Türkiye'nin Avrupa'ya geçmek isteyen sığınmacıları engellemeyeceğini duyurmasının ardından sınırı geçen sığınmacı sayısının da 135 bin 844 olduğunu açıkladı.
Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin görüşmesine ilişkin de umutlu olduğunu söyleyerek, "Yarın akşam hem insanlık adına hem coğrafyamız adına hem huzur adına hem de barış adına çıkabilecek sonuçları göreceğiz" dedi.
Soylu, CNN Türk'te Ahmet Hakan moderatörlüğündeki Tarafsız Bölge programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
TSK'yı demoralize etmeye çalışan gruplar olduğunu söyleyen İçişleri Bakanı Soylu, CHP'nin gayri milli bir sürece doğru itildiğini söyledi.
Bugün hakkında "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçlamasıyla soruşturma açılan CHP'li Engin Özkoç ile ilgili de görüşlerini açıklayan Soylu, "Cumhurbaşkanı'na hakaret etmeye kimsenin hakkı yoktur, o kişi siyasetin içinde olmaması gereken biri" dedi.
İstanbul Valiliği'nin 'Savaşa Hayır' başlıklı konular altındaki hiçbir eyleme izin verilmeyeceğine ilişkin kararına ilişkin de açıklama yapan Soylu, "Valilik 'Savaşa hayır' söylemini 'provokatif' olarak değerlendirmiş, buna hakkı var. Siz özgürlükçü bir bakışla 'keşke olmasaydı' diyebilirsiniz ama biz devlet idare ediyoruz" dedi.
Soylu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
Soylu konuşmalarını şöyle sürdürdü: Burada bir tarih yeniden oluşuyor. Elbetteki sıkı tartışmalar olabilir. Başkalarının dilini kullanıyorlar. Bu dil yanlış bir dildir. Türkiye bugün sınırlarını korumaktadır. Afrin'e girmemiş olsaydık orada kim vardı? PYD/PKK. Bir terörist olan Abdi Şahin oturacaktı ve oradan başlayan bir koridoru götürecekti. Yarın öbür gün hepimiz biliyoruz. Hatay'a Güney Doğu'ya dalacaklardı.
Bilerek yaptım. Bir gün önce Hatay'dan geldim. Kılıçdaroğlu'nun sözlerini unutamıyorum. Kılıçdaroğlu, Esad'ı, İdlib meselesini, Türkiye'nin vermiş olduğu hafifsetmek için o anlayışla ortaya koyduğu sözlerini unutamıyorum. O tabutun altına girdiğimiz evlatlarımıza, çocuklarımıza karşı kendime ait yanlış yapacağımı düşündüm. Böyle bir duygu içindeyim, onu gördüm orada. Elini sıkmak kadar, sıkmamak da benim en tabii hakkım. Aşağılamadım, önünden geçtim. Çocukluğumdan beri siyasetin içerisindeyim. 34 yıldır bilfiil bu işin içerisindeyim. Elimi sıkmayan oldu, görmezden gelen oldu, arkasını dönen oldu. Hayat böyle bir şey. Bu ticarette de var, devlet hayatında da var... Kılıçdaroğlu bana hakaret etti ama o zaman elini sıkmıştım. Bu şahsa ait olan bir mesele değil.
Burada kalkıp kimsenin böyle bir hakkı yok. Cumhurbaşkanı’na direkt olarak hakaret edeceksiniz böyle bir hakkınız yok. Milletvekili olmak Bakan olmak böyle bir hak ortaya koyabilir mi ya? Böyle bir şey olmaz. O kişi siyaset içinde olmaması gereken biri.
CHP uzun zamandan beri Cumhurbaşkanımız hedef alıyor. Çünkü Türkiye’nin hem iddiası hem de Türkiye’nin tezlerini gücünü dünyaya yansıtan Tayyip Erdoğan’dır. Şunu söylemek isterim CHP bir gayri millî sürece itilmektedir. Ben bundan memnun olduklarını sanmıyorum.
Sadece Edirne'de 202 kilometrelik sınırın tamamından Yunanistan'a geçen göçmen sayısı toplam sayı 135 bin 844. Bunlar geçti. Buradan sadece 4 binini geri ittiler. Bu geri itme içerisinde onlar oraya tekrar geri döndüler. İçişleri Bakanlığımız aynı zamanda göçten sorumlu bir bakanlık. Göç Genel Müdürlüğümüz çok başarılı işler yapıyor. Hepsi genç insanlar. Biz rakamları şöyle tutarız.
Yunanistan sınırları FETÖ'cülere özellikle açtılar. Onları mahkemeden bize vermeyince biz de Yunanistan'la geri kabul anlaşmamızı askıya aldık. Yunanistan uluslararası hukuka uymuyor. Arkadaşlarımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunacaklar. Sınırda ölen iki kişinin vekaletini aldılar. Yunanistan Avrupa'yı sömürüyor. Yunanistan'ın sınırları tutabilme yeteneği yok.
Bizim operasyonlarımızın binde birini Avrupa yapabilseydi göç meselesini çözmüş olacaktık. Yakaladığımız 103 bin göçmeni geri gönderdik. Bu da finansman gerekiyor. Uçağı tutuyorsunuz, cebine harçlığını koyuyorsunuz.
Biz sahil güvenlim mücadelemizi 200 gemi ve botla yapıyoruz. Dün İspanya eski Dışişleri Bakanına da söyledim. Bu iş başlayınca sayın Cumhurbaşkanım her sabah beni aradı, 'Süleyman denizden geçişe izin vermeyin' diye. 2019'un Ekim ayının bir haftasında 2 bin 500 kişi geçmiş. Son bir haftadır 1500 kişi geçti. Kimi yatla, kimi botla geçiyor.
Bizim karşı adaların her birinde irtibat adamlarımız var. 18 Mart mutabakatı çerçevesinde resmi görevlilerimiz var. Kimin geçtiğini, kaç kişinin geçtiğinin notlarını alırız.
Biz Avrupa'yla 18 Mart 2016'da adil bir yük paylaşımı anlaşmasını yaptık. Dediler ki, sizden Ege adalarına kim geçiyorsa bunu size itelim ve böylece göçün cazibesini ortadan kaldıralım. Biz de bunun çerçevesinde size yardımcı olacağız. 72 bin kişiyi alacaklardı, yapmadılar. Mali imkan kapsamında 3 milyar Avro'nun hızlandırılmasıydı. Eğitimden sağlığa, altyapıdan şehirlere, sosyal güvenliğe Türkiye burada hakikaten mali yük yaşıyor. Biz 5 milyon yabancı, 4 milyon yabancı barındırıyoruz. Sığınmacı açısından dünyada birinciyiz. Avrupa burada Gümrük Birliği'nin iyileştirilmesini söyledi, bu da olmadı. Yeni fasılların açılması dedi, o da olmadı. Vize serbestisi dedi, o da olmadı. Bize bu süreç içerisinde söylediklerinin tamamını yerine getirdik. Adım da attık. En son AP seçimleri, konsey başkanlarının ortaya koydukları süreçler. Bütün bunların tamamında çamura yatmak üzerine oldukları politikayı devam ettirdiler.
Yunan Göç Bakanı bana dedi ki, 'Ya patron burada güvenli bölge var, onun üzerinden yürüyelim' dedi. Şimdi bunların hiçbirisini yerine getirmediler. Bir taraftan İdlib'den 3,5 milyon insan Türkiye'ye gelmeye çalışıyor, Akme kampındaki insanlar 1 milyonu geçmiş de olabilir. Hemen sınırımızın sıfır noktasında. İdlib'de rejimin yukarıya doğru itmesi anda itibaren biz bunu taşıyamayız. İnsani politikamızdan vazgeçmiyoruz, İdlib'de hala çalışıyoruz. Yaklaşık 2 bin TIR malzeme gönderdik.
Cenevre Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne göre bu kuralları Yunanistan ve Avrupa eziyor. Hadi bırakın onları bizden muhalefet partileri dahil olmak üzere ses çıkmıyor. Dönüp Türkiye'yi suçluyorlar.
Yarın sabah Edirne'ye geçiyorum. Valimizle sürekli temas halindeyiz. Tüm arkadaşlarımız oradalar. Bizim sınırımız olan bölgede hiçbir problem yok. Kızılay'dan AFAD'a kadar hepsi orada insani olarak yapması gerekenleri yapıyor.
Bizim o tarafta 23 tane sınır karakolumuz var. 8 tane bölüğümüz var, sınır karakollarımız var. Hepsinin kendine ait 5-5,5 kilometrelik sorumluluk alanı var. Eskiden mücadele ediyorlardı, şimdi seyrediyor ve yazıyorlar. 2 tane mekanize tugayı var. Dronelar var. Hangi ilden kaç kişi çıktığını, Edirne'ye kaç kişinin ulaştığını biliyoruz.
Miçotakis geldi gezdi, sonra açıklama yaptı. Dedi ki, 'Çok sıyada mülteci sınırlarımıza girdi, aynı zamanda kapılarımızda bekliyor'. İsteseler de tutamazlar. Kısa sürede milyonu bulur. Avrupa buna tahammül edemez, yönetemez. Avrupa iktidarları değişir, ekonomileri bozulur, borsaları altüst olur. Hiçbir şeyin farkında değil.
Göç konusunda kapıları açıp açmama konsunda bizim elimizde bir şey yok. Bakın 3,5 milyon aşağıdan geliyor şimdi. Ben o 3,5 milyonu taşıyamam ki. Onlara söyleyeceğim şey 'Buyrun geçin' olacaktır. Herkes her şeyin farkında. Uluslararası Göç Hukuku buna müsaade ediyor zaten. Şu anda geçenlerin dörte biri Suriyeli. Biz gün gün, hafta hafta bu göçmenlerin hangi karakterle geçtiğini, kaçının Afgan, kaçının Suriyeli olduğunu biliyoruz. Yunanistan'a geçmek isteyen 14 FETÖ'cüyü yakaladık.
Göç baskısını dengelemeye çalışıyoruz. Havuzun taşan miktarı var, daha fazla gitmek isteyen oradan gidebilir. BM'ye defalarca dendi ki, 'şuradan 30-35 kilometre bir band alalım ve bunları burada barındıralım'. Bizim buradaki politikalarımızda ne arabesk ne de gizli saklı bir yapı var.
Yunanistan'ın şu anda yaptığı şu, 'biz vuruyoruz, dövüyoruz, öldürüyoruz, gelmeyin' diyor. Ancak böyle bir kabiliyetleri yok. Şu anda Türkiye'ye yalvarır pozisyondalar. Yunanistan sınır polisleriyle sendikal anlaşmayı da imzalayamamışlar, böyle bir problemleri de var. Yunanistan'da Türkiye karşı acayip bir korku var. Bu korku kendine ait psikoloji oluşturmuş. Bu psikolojiyi söküp atmak çok kolay değil. Yunan halkını çok çabuk etki altında bırakabiliyor.
AB kendine değerler birliği diyor. Hangi değerini tutabiliyor. Orada insanları öldürüyor. AB neredeyse ABD ve Rusya'nın altlığı haline gelmiş. Dün akşamki muhatabıma da söyledim, bir tweet atmıştı. Dedim 'AB inadıyla İngiltere'yi kendi içinden ayırdı. Şimdi yeni bir inat ortaya koymaya çalışıyor. Bu inat AB'yi büyütmez, değerlerini ortadan kaldırır' dedim.
O yükü Avrupa taşımayacak, biz taşıyacağız öyle mi? Sadece yük meselesi değil, aynı zamanda terör, göç tehdidi meselesi. İdlib'den ciddi insan haraketliliği vardı. Türkiye mücadeleye başladığı anda bize itibar ediyorlar. Hangi Avrupa ülkesine güveneceksiniz? Türkiye 'ben Suriye'nin topraklarına göz koydum' ne zaman dedi? Türkiye'de yenilen terör eylemlerinin önemli bölümü orada pişirildi.
Bir şey yakaladık. Eğer doğruysa, Suriye'nin içinde öyle bir şey oluşturuyorlar ki, Türkiye'de 100 binlerce insanın ölebileceği yapı oluşturuyorlar. 3,5 ton sadece patlayıcıyla ilgili bir şey söylüyorum. Suriye'den Türkiye'ye, Türkiye'den Suriye'ye akmaya çalışan bir şeyi söylüyorum. Bu sabah jandarma istihbaratımızın yakaladığı önemli bir şey. 3,5 ton patlayıcı oluşturabilecek bir maddeyi yakaladık. Ucunu da öbür tarafta yakaladık. İşin içinde DEAŞ da var PKK da var. Suriye bir terör merkezi haline geldi.
O gün güvenlik toplantısındaydık. O gece sabaha kadar Sayın Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız, Milli Savunma Bakanımız, Genelkurmay Başkanımız, MİT Başkanı ve ben vardık. Ardarda şehit haberleri gelmeye başladık. Nasıl bir süreç yönetmemiz gerekeceğini konuştuk. Sayın Cumhurbaşkanımız uluslararası diplomasiye başladı. Dünyaya bu meseleye anlattı. Milli Savunma Bakanı Hatay'a gitti. O akşam Hatay Valisi'nin açıklama yapması bizim kararımız.
O arada tabutlar hastaneye geliyor. Herkes bir şey söylüyor. Biz meseleyi bir taraftan kriz masasından yönetirken bir taraftan da halka doğru bilgiyi verebilmek adına sayın vali ile temas halindeyiz. Bu süreç yerelin çok daha halka bilgi verebileceği bir süreçtir. Sayın Hulusi Akar, o tezekkürü yaptıktan sonra sayın Cumhurbaşkanımızdan müsaade istedi ve 'Ben Hatay'a gideyim' dedi."
© Tüm hakları saklıdır.