Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Atilla Kart, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nı ve özelleştirmedeki düzenlemeleri eleştirdiği açıklamasında "Hükümet, bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni iğfal etti" dedi.
Kart şunları söyledi:
"AKP İktidarlarıyla birlikte; haksız, hukuksuz, yasal dayanağı olmayan “adrese teslim” özelleştirmelerin yapılması mutad bir hal almıştır. Hükümete yakın olduğu bilinen, özel himayeye mazhar olan sermaye gruplarına, belli tesislerin yok pahasına aktarıldığı bir dönem yaşanmaktadır.
Seydişehir Eti Alüminyum, Balıkesir SEKA, Tüpraş’ın yüzde 14.6’sının satışı, Telekom özelleştirmesi, Kuşadası Limanı, Çeşme Limanı gibi olaylarda bu tablonun acımasız örnekleri görülmüştür. Talan ve işgal süreçlerini Seydişehir Eti Alüminyum üzerinden bir kez daha değerlendirmek ve gelişmeleri kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz; değeri asgari ölçülerde 4,5 milyar dolar olan bu tesisler 305 milyon dolara birilerine aktarıldı. Metalurji Mühendisleri Odası, TES-İŞ KİGEM ve tarafımızdan açılan davalar sonucunda Danıştay ; Kasım 2007 tarihinde, yapılan özelleştirme işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu somut olarak tespit etti ve özelleştirme işlemini iptal etti. 1 ay içinde uygulanması gereken bu karar hükümet tarafından uygulanmadı. Karar hükümet tarafından uygulanmadığı gibi, alıcı firma işgalini sürdürdü, haksız kazanç sağlamaya devam etti.
'Özelleştirme İdaresi yeni bir suç daha işledi'
Bir taraftan da Eti Alüminyum’un içini boşaltmaya devam etti. Oymapınar Hidroelektrik Santrali ve boksit madeni rezervini kayıt dışı ve haksız bir şekilde kullanmaya devam etti. Bunların hepsi iktidarın himayesiyle yapıldı. Alıcı firma bir taraftan da, “Davanın konusunun kalmadığı ve fiili imkansızlığın doğduğu” gerekçesini yaratabilmek için, kendince, şirket hisselerini, şirket ortaklarının üzerine devrederek suçtan kurtulmaya çalıştı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı uyarılarımız üzerine, nihayet bu devrin hileli olduğu gerekçesiyle 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne dava açtı. Ancak, her nedense kendi açtığı davadan feragât ederek yeni bir suç daha işledi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı; hangi mahkeme kararı olursa olsun, “Ben, bu tesislerin hazineye geri alınması konusunda üstüme düşeni yapmayacağım…” dedi. Daha doğrusu siyasi iktidar, “Kanunsuz Emir ve Talimat” yoluyla, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na bu suçu da işletti. Bu arada Türk Ceza Kanunu anlamında suç teşkil eden ve Anayasal anlamda ihlâl teşkil eden bu organize suç ilişkileri sebebiyle; hem Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yetkilileri ve hem de Başbakan ve Özelleştirme Yüksek Kurulu Üyesi olan Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Binali Yıldırım ve Erdoğan Bayraktar haklarında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 23.03.2012 tarihinde yeniden suç duyurularında bulunduk. “Suçüstü” boyutlarında müteselsil suç ilişkileri söz konusuydu. 10 milyar dolarla ifade edilen kamu zararı ve talanı söz konusuydu.
'Hükümet TBMM'yi bir kez daha iğfal etti'
Bu hükümetin her türlü hukuksuzluğa “kanuni kılıf” yaratma konusunda olağanüstü bir mahareti olduğunu biliyorduk. Ancak bu kadarını da tasavvur edemiyorduk. Onu da gördük. 10 milyar dolarları aşan bir talan ve işgal tablosundan söz ediyoruz. Ne yaptı hükümet? Hükümet 26 Nisan Perşembe gecesi yine “gece yarısı operasyonu” niteliğindeki bir önerge ile tüm bu talan ve işgallere “özel af” anlamına gelen bir düzenlemeyi yine bir oldu-bittiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden geçirdi. Hükümet, bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni iğfal etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri'nin bir kısmı da bu iğfal esnasında işbirliği içindeydi. Halkın oylarıyla halk bir kez daha soyuldu. Halkın oylarıyla milletin vekilleri, halkın kendilerine verdiği yetkiyi, yapılan soygunlar için araç olarak kullandılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi kimliği, iktidar eliyle yapılan soyguna alet edildi. Komisyon başkanı önce önergeye “katılmıyoruz” diyor…. Yapılan uyarılar üzerine düzeltmesini yapıyor...
'Bu bir iflastır, suçüstü halidir'
Oturumu yöneten başkan da bu süreçte maalesef rolünü üstleniyor ve gereğini yapıyor. “Anayasa açısından değerlendirme yapıldı” diyerek bu suçu gizlemeye çalışıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 26 Nisan gecesi bir utanç yaşanmıştır. Hükümet eliyle yapılan soyguna Meclis alet edilmiştir. Yapılan soyguna milli irade alet edilmiştir. AKP iktidarı, kendi grubunu da bu işe alet etmiştir. Kendi grubundan da muhalif sesler çıkabileceğini düşünerek, oldu-bitti yaratmış ve Anayasanın 87. maddesini ayaklar altına almıştır. Bu bir tükeniştir, bir iflastır ve suçüstü halidir. AKP artık gerçek kimliğini gizleyemez hale gelmiştir. AKP; devlet nüfuzunu hiyerarşik olarak kötüye kullanan ve “çıkar örgütlenmelerini” himaye eden bir siyasi anlayışın temsilcisi ve uygulayıcısı haline gelmiştir. Bu süreci sorgulamaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti bütçesini soyan ve talan eden bu anlayışı halka anlatmaya devam edeceğiz."