Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, dün basın toplantısı düzenledi. Karamollaoğlu, ‘Adalet Yürüyüşü’ ve ‘Kıbrıs' ile ilgili açıklama yaptı. Karamollaoğlu, "Eğer hükümet Kıbrıs’tan taviz verir ise kendileri değil, sülaleleri bunun hesabını veremez. Hükümetin oyuna gelmemesi gerekir. Berlin’e, Brüksel’e vizesiz gitme hayali kuranlar, yarın Lefkoşa’ya, Girne’ye, Gazimağusa’ya vize ile gitmek zorunda kalırlar. Bunun hesabını da ne tarih önünde ne de millet vicdanında veremezler” dedi.
Verilen tavizin hesabını sülalleri dahi veremez
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Uçak gemimizi de yapacağız’ sözlerini hatırlatan Karamollaoğlu, Kıbrıs’ın bir uçak gemisi değil, on uçak gemisine bedel olduğunun altını çizerek, “Eğer hükümet Kıbrıs’tan taviz verir ise kendileri değil, sülaleleri bunun hesabını veremez. Hükümetin oyuna gelmemesi gerekir. Berlin’e, Brüksel’e vizesiz gitme hayali kuranlar, yarın Lefkoşa’ya, Girne’ye, Gazimağusa’ya vize ile gitmek zorunda kalırlar. Bunun hesabını da ne tarih önünde ne de millet vicdanında veremezler” dedi.
Koşarak Meclis'e bekliyoruz
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ne atıfta bulunan Karamollaoğlu, “İnşallah bu eylem kazasız belasız, herhangi bir provokasyona uğramadan sona erer” temennisinde bulundu.
Karamollaoğlu, “Görüşlerimiz düşüncelerimiz, yöntemlerimiz farklı olabilir. Kimimiz derdini yürüyerek, kimimiz oturarak anlatmaya çalışabilir. Ama aslolan konuşabilmektir. Çünkü demokrasilerde çözümün nihai yöntemi diyalog, nihai adresi ise TBMM’dir. Saadet Partisi olarak, Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’daki mitingin ardından yürüyerek değil koşarak en hızlı şekilde TBMM’ye dönmesini temenni ediyoruz” dedi.
Kıbrıs, on uçak gemisine bedel!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Uçak gemimizi de yapacağız’ sözlerini hatırlatan Karamollaoğlu, Kıbrıs’ın bir uçak gemisi değil, on uçak gemisine bedel olduğunun altını çizdi. 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümünün milli bayram ilan edilmesi gerektiğini belirten Karamollaoğlu, şu uyarılarda bulundu: “Türkiye’nin güvenliği, Halep’ten, Musul’dan, El Bab’dan çok daha önce Kıbrıs’tan başlar. Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki konumuyla barışın da, savaşın da belirleyicisidir. Kıbrıs, milletimiz açısından her yönü ile ‘milli’ bir dava, her yönü ile vazgeçilmez bir kırmızı çizgidedir. Asla pazarlık konusu yapılamaz, asla taviz verilemez.”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık olağan basın toplantısında, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Balgat’taki genel merkezde düzenlenen toplantıda Karamollaoğlu, İsviçre’de yapılan Kıbrıs görüşmeleri ve Adalet Yürüyüşü ile ilgili önemli mesajlar verdi. Karamollaoğlu, 21 gündür süren Adalet Yürüyüşü sürecinde her konunun konuşulduğunu ancak bir tek ‘adaletin’ kendisinin konuşulmadığına dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Uçak gemimizi de yapacağız.’ sözlerini hatırlatan Karamollaoğlu, Kıbrıs’ın bir uçak gemisi değil, on uçak gemisine bedel olduğunun altını çizdi. 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümünün milli bayram ilan edilmesi gerektiğini belirten Karamollaoğlu, şu uyarılarda bulundu: “Türkiye’nin güvenliği, Halep’ten, Musul’dan, El Bab’dan çok daha önce Kıbrıs’tan başlar. Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki konumuyla barışın da, savaşın da belirleyicisidir. Kıbrıs, milletimiz açısından her yönü ile ‘milli’ bir dava, her yönü ile vazgeçilmez bir kırmızı çizgidedir. Asla pazarlık konusu yapılamaz, asla taviz verilemez.”
Koşarak Meclis'e bekliyoruz
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ne atıfta bulunan Karamollaoğlu, “İnşallah bu eylem kazasız belasız, herhangi bir provokasyona uğramadan sona erer. Görüşlerimiz, düşüncelerimiz, yöntemlerimiz farklı olabilir. Kimimiz derdini yürüyerek, kimimiz oturarak anlatmaya çalışabilir. Ama aslolan konuşabilmektir. Çünkü demokrasilerde çözümün nihai yöntemi diyalog, nihai adresi ise TBMM’dir. Saadet Partisi olarak, Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’daki mitingin ardından yürüyerek değil koşarak en hızlı şekilde TBMM’ye dönmesini temenni ediyoruz” dedi.
Karamollaoğlu provakasyon uyarısı yaptı
Adalet Yürüyüşü’nde yapılan provokasyonlara değinen Karamollaoğlu, şöyle devam etti: “Biz en başından beri ısrarla iki konunun üzerinde durduk. Birincisi, bu yürüyüş, şiddet ve kutuplaşmaya neden olmamalı. İkincisi, bu yürüyüş bahane edilerek toplumda yeni çatlaklar oluşturulmamalı. Israrlı uyarılarımıza rağmen, maalesef bu konudaki endişelerimiz azalacağına giderek artıyor. Çok açık söylüyorum: Kılıçdaroğlu’nun yürüdüğü yola gübre dökmek ne kadar yanlışsa, o yürüyüşe katılıp, halkı sokağa çağırmak da o kadar yanlıştır. Bir bakanın çıkıp, yolda yürüyenlere terörist yakıştırmasında bulunması ne kadar provokasyonsa, Adalet Yürüyüşü’nde terör örgütü marşı çalmak da o kadar provokasyondur.”
Kapasitesinin üzerinde çalışan tek kurum
“2017 yılı itibarıyla 296 kapalı, 70 açık, 6 çocuk cezaevinde 195 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor.” diyen Karamollaoğlu, 15 Temmuz sonrası tutuklanan 50 bine yakın kişinin de buna dâhil olmadığını belirtti. Cezaevlerindeki doluluk oranının yüzde 106 arttığını kaydeden Karamollaoğlu, Türkiye’de kapasitesinin üzerinde çalışan tek kurumun cezaevleri olduğunu söyledi. “Cezaevlerindeki doluluk oranını azaltmak için bulunan çözüm ne?” diye soran Karamollaoğlu, “Şartlı tahliye ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılması. 230 bin kişi şartlı tahliye ile salıverilmiş. 430 bin kişi de hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasından yararlanmış. Bu düzenlemeler de olmasa cezaevlerindeki kapasite yüzde 300’ü aşacak. Bunlar devletin resmi rakamları. Böyle bir durumda Türkiye’de adalet sorunu yok denebilir mi?” diye sordu.
Adaleti tesis edenler adalete inanmıyor
Şu an mahkemelerde çözülmesi beklenen 7,5 milyon dosya bulunduğunu da hatırlatan Karamollaoğlu, “Dosyanın en az iki tanığı, iki sanığı, iki de müştekisi var. Bunun anlamı şu; Türkiye’de yaklaşık 45 milyon insanın bir şekilde mahkemeye işi düşmüş. Adalet için İstanbul yollarında değil ama adliye koridorlarında yürümek zorunda kalmış. Peki, bu insanlar mahkemelerden adil karar çıkacağına inanıyor mu? Çarpıcı bir araştırma var önümde. Halkımıza, ‘Bugün herhangi bir sebeple mahkemelik olsanız mahkemenin adil karar vereceğine inanıyor musunuz?’ diye sorulmuş. ‘Evet, inanıyorum’ diyenlerin oranı sadece yüzde 16! Daha vahimi de var. Aynı soru hâkim ve savcılara sorulmuş, oran aynı. Hâkimlerin bile yüzde 80’i adalete güvenini kaybetmiş. Böyle bir tablo karşısında Türkiye’de adalet sorunu yok denebilir mi?” diye konuştu.
Musul'da El Bab'dan önce Kıbrıs
Ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren en önemli hususun ‘Kıbrıs meselesi’ olduğunu vurgulayan Karamollaoğlu, emperyalist güçlerin İslam coğrafyasındaki her ülkeyi parçalamaya çalıştığını ancak sıra Kuzey Kıbrıs’a gelince ‘birleştirmek için’ çırpındığını hatırlatarak, “Suriye’de Irak’ta, Yemen’de her mezhebe, her meşrebe, neredeyse her kabileye, devlet vaat edenler, sıra Kıbrıs’ta bir Türk devletine gelince ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Hemen başında şunu ifade etmek isterim ki, Türkiye’nin güvenliği, Halep’ten, Musul’dan, El Bab’dan çok daha önce Kıbrıs’tan başlar. Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki konumuyla barışın da, savaşın da belirleyicisidir. Sabit bir uçak gemisidir. Bizim için hayati bir uçak gemisidir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, uçak gemimizi de yapacağız diyor. Bir uçak gemisi değil, 10 tane uçak gemisine bedeldir Kıbrıs. Hükümet uçak gemisinden önce Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını ele almalıdır. AB’ye üye olacağız diye Kıbrıs’tan vazgeçmek sadece hayal peşinde koşmaktır. Kıbrıs, milletimiz açısından her yönü ile ‘milli’ bir dava, her yönü ile vazgeçilmez bir kırmızı çizgidir” tepkisinde bulundu.
Milli bayram ilan edilmeli
KKTC için diplomatik atağın başlatılmasına ihtiyaç olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, Türkiye’nin KKTC’yi yük ve engel olarak görmemesi gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Kıbrıs, Türkiye için bir kambur değil bir fırsattır. Daha dün Yunan hücum botları Türk bayraklı gemiye mermi yağdırdı. Yunanistan bu cesareti nereden buluyor? Nasıl oluyor da bu kadar pervasızlaşabiliyor? Bu yüzden yapılacak iş bellidir: Türkiye adadan asker çekmek bir yana askeri varlığını daha da güçlendirmelidir. Bölgedeki sıcak gelişmeler ve adanın stratejik önemi de dikkate alınarak mutlaka bir hava üssü kurulmalıdır. Türkiye KKTC’nin başta kardeş ve dost ülkeler tarafından tanınması hususunda diplomatik atağa geçmelidir. 20 Temmuz Barış Harekâtı’nın yıldönümü milli bayram ilan edilmelidir.” çağrısında bulundu.
Kendileri değil sülaleleri hesabı veremez
Kıbrıs’ın asla pazarlık konusu yapılamayacağını dile getiren Karamollaoğlu, Kıbrıs konusunda taviz verilemeyeceğini aktararak, şunları kaydetti: “Eğer hükümet Kıbrıs’tan taviz verir ise kendileri değil, sülaleleri bunun hesabını veremez. Hükümetin oyuna gelmemesi gerekir. Berlin’e, Brüksel’e vizesiz gitme hayali kuranlar, yarın Lefkoşa’ya, Girne’ye, Gazimağusa’ya vize ile gitmek zorunda kalırlar. Bunun hesabını da ne tarih önünde ne de millet vicdanında veremezler. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın mimarı Necmettin Erbakan’ın ifadesiyle söylüyorum; “Kıbrıs’ta şehit kanı ile alınmış bu topraklardan bir zerresini geri vermeye kalkarsanız hepinizden hesap sormak, bütün şehitlerimiz adına hesap sormak bizim için bir vecibedir, boynumuzun borcudur. Haberiniz olsun.”