Gündem

Hukukçu gözüyle kapısına kilit vurulan dernekler

Avukat Biçen: FETÖ ile bağlantısı bulunmayan dernekler hakkındaki faaliyetten men kararlarının kaldırılması gerekir

20 Kasım 2016 21:49

Özgür Yılmaz Biçen*

Bilindiği üzere, 15 Temmuz 2016 tarihinde Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu bazı kamu görevlisi asker kişiler tarafından yapılan darbe teşebbüsü sonrası 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde Olağanüstü Hâl ilan edilmiştir.

Olağanüstü Hâl ilanı sonrası Bakanlar Kurulunca 22.07.2016 tarihinde kabul edilen 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesiyle birtakım dernekler kapatılmıştır. Daha sonra ise 11.11.2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Türkiye’de faaliyet gösteren derneklerden FETÖ bağlantılı 153, PKK/KCK bağlantılı 190, DHKP-C bağlantılı 19 ve DEAŞ bağlantılı 8 olmak üzere toplamda 370 derneğin Olağanüstü Hâl Kanunu kapsamında faaliyetlerinin durdurulduğu kamuoyuna duyurulmuştur.

İçişleri Bakanı daha sonra bir dernek açılışında derneklerin faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkin olarak “370 derneğe vurduk kilidi, açın da görelim!” demiştir.

Faaliyetleri durdurulan derneklerden bazıları Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkın Hukuk Bürosu, Adalet Okulu, Kürt Yazarlar Derneği, Mezopotamya Kültür Merkezi, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEYA-DER), Din Alimleri Derneği (DADER), Gündem Çocuk Derneği’dir.

Sayın Bakanın da ima ettiği üzere kilit vurulan dernekler iktidar ve hükümete muhalif faaliyetler yürüten derneklerdir. Öyle ki İstanbul Barosu’nda 22–23 Ekim tarihlerinde yapılan Baro Başkanlık seçimlerinde Özgürlükçü Avukatlar Grubu ile Çağdaş Avukatlar Grubu’nun ortak adayı seçimlerde ikinci olarak muhafazakâr ve milliyetçi grupların desteklediği adaylardan daha yüksek oy almıştır.

Öte yandan, yalnızca çocuğun, kadının öncelikli yararı ve korunmasını gözeten, çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa karşı mücadele eden onlarca derneğin kapatılması yasal gerekçelerle açıklanmadığı için anlaşılmaz bulunmakla birlikte bu alanda epeyce boşluk yaratacak gibi duruyor.

1999 yılında bugünkü Olağanüstü Hâl uygulaması yürürlükte olsa muhtemelen rahmetli Ahmet Kaya’ya verdiği ödül nedeniyle Magazin Gazetecileri Derneğinin faaliyetleri bile durdurulabilirdi (!).

Dernekler bireylerin devletin yönetimine katılımını sağlama yönünde toplumun daha rahat nefes almasını sağlamıştır denilebilir. Özellikle son yıllarda toplumsal baskı oluşturma konusunda derneklerin etkinleşmesi, birçok mekanizma üzerinde baskı oluşturması da toplumun derneklere gösterdiği ilgiyi artırmıştır.

Peki, dernekler konusunda mevzuatımız ne diyor?

1982 Anayasasının 33. Maddesinde “Herkesin, önceden izin almaksızın dernek kurma hürriyetine sahip olduğu, Derneklerin, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabileceği veya faaliyetten alıkonulabileceği; Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir mercinin, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebileceği, Bu mercinin kararının, yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulacağı, Hakimin, kararını kırk sekiz saat içinde açıklayacağı; aksi halde, bu idari kararın kendiliğinden yürürlükten kalkacağı” düzenlenmiştir. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 11. Maddesinde ise “Dernek faaliyetlerinin; her dernek hakkında ayrı karar almak ve üç ayı geçmemek kaydıyla durdurulabileceği” hüküm altına alınmıştır.

Olağanüstü yönetimlerde, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sınırlandırılması ve durdurulması 1982 Anayasası'nın 15. maddesine göre yapılabilecektir. Ancak, 15. madde bu konuda sınırsız bir yetki tanımamakta, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına üç ölçüt getirmektedir. Buna göre sınırlandırma: a-Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamalı, b-Durumun gerektirdiği ölçüde olmalı, c-Maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunmamalıdır. Öte yandan, Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamanın Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

İnsan hakları alanında Türkiye'nin taraf olduğu en önemli sözleşmelerden biri "İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşme"dir. AİHS m.11 uyarınca, “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir.” Yine AİHS m.10 uyarınca, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir.” Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. 

Düşüncelerin ve bunların ifade edilmesine dair özgürlüklerin korunması, dernekleşme özgürlüğünün temel amaçlardandır.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından birçok kez belirtildiği üzere, çokseslilik olmaksızın demokrasi olamaz. Bu nedenle, AİHS 10. Madde kapsamında belirtilen hâliyle ifade özgürlüğü sadece lehte alınanlar veya zararsız veya kayıtsız olanlar için değil, aynı zamanda kırıcı, şok ve rahatsız edici "bilgi" ve fikirler" için de geçerli olmalıdır. 

Dernek kurma özgürlüğü, toplum ve siyasal yaşamının gelişimi ve bireylerin toplumsal ve siyasal yaşama katılımın sağlayan en önemli özgürlüklerden olup demokratik bir toplum için vazgeçilmez unsurlardan biridir. Dernekler, demokratik bir ortamda faaliyette bulunup, hoşgörü içerisinde kendi anlayışlarını serbestçe yansıtabilmelidirler. Bu amaçla, yönetimlerin, dernek özgürlüğünün gelişimine değer vererek bu özgürlüğün kullanımını kolaylaştırıcı bir yaklaşım içerisinde bulunma zorunluluğu vardır. Dernek özgürlüğüne yönelik ulusal makamlarca yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gerekleri kriterine uygun olması gerekir. Demokratik bir toplumda, dernek özgürlüğünün sınırlanmasının hukuka uygun olabilmesi için, sınırlama ve izlenen meşru amaç arasında ölçülü bir oranın olması gerekmektedir. Olağanüstü Hâl sebebiyle dernekleşme özgürlüğüne ulusal makamlarca yapılacak müdahalenin kesinlikle durumun gerektirdiği ölçüde olması ve gereksiz boyutlara ulaşmaması gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 25.10.2005 tarihli İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği/Türkiye Kararında, adı geçen dernek tüzüğünde yer alan ifadelerin Türk Devleti’ni küçük düşürücü nitelikte ve devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılmasını sözleşmeye aykırı bulmuştur. Mahkeme söz konusu kararında dernek tarafından savunulan ilkelerin demokrasinin temel ilkelerine aykırı olmadığını; derneğin tüzüğünde belirttiği amaçlara ulaşmak için yalnızca yasal ve demokratik yolların kullanılmasını savunduğu; tüzükte şiddet kullanmaya teşvik eden ya da kin yüklü bir söylemi andıran hiçbir ifadeye yer verilmediğini; derneğin ülkedeki demokratik rejimi tehlikeye atacak nitelikte bir siyasi projesi bulunmadığını ve bu koşullarda derneğin kapatılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap vermediğini ve demokratik bir toplumda gerekli olmadığını ifade etmiştir.

İçişleri Bakanlığı tarafından Türkiye’de faaliyet gösteren 370 dernek hakkında terör örgütleriyle bağlantılı olduğu iddiasıyla üç aylık süreyle faaliyetten men kararı verilmiş ise de faaliyetten men kararı verilen derneklerin terör örgütleriyle ne tür bir ilişki içinde olduklarına dair kamuoyuna tatmin edici, somut bir bilgi ve belge sunulmamıştır. Ayrıca Türkiye’de uygulanan Olağanüstü Hâl uygulaması darbe teşebbüsü sebebiyle başlatılmış olup söz konusu 370 derneğin tamamının darbe teşebbüsünü gerçekleştiren Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile de bir ilgisi bulunmamaktadır. Terör örgütüyle somut ve açık bir şekilde irtibatlı olan derneklerin kapatılması zaten 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine göre mümkün iken olağanüstü hal gerekçe yapılarak terör örgütleriyle bağlantılı denilerek 370 derneğin tamamının faaliyetinin durdurulması hukuka aykırı sonuçlara sebep olabilecek niteliktedir. Demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri, hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmemektedir. Ayrıca, olağanüstü hâl yönetimlerinin amacı, anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır.

Türkiye’de Dernekler Kanunu hükümlerine göre kurulmuş, yasal faaliyette bulunan ve darbe teşebbüsünü gerçekleştiren Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bir ilgisi bulunmayan dernek faaliyetlerinin durdurulması demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı gibi sınırlama ve izlenen meşru amaç arasında ölçülü bir oranın varlığından da bahsedilemez.

Ayrıca, faaliyetten men kararları Anayasanın 33. maddesine aykırı bir şekilde hâkim kararı olmaksızın uygulanmıştır. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığınca darbe teşebbüsünü gerçekleştiren Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantısı bulunmayan dernekler hakkında alınan faaliyetten men kararlarının kaldırılması, faaliyetten men kararı verilecek ise bunun Anayasanın 33. maddesine uygun bir şekilde ancak bağımsız ve tarafsız yargı organlarınca verilmesi gerekir.

Dernekler hakkında verilen faaliyetten men kararlarının valilikler tarafından tesis edilen idari işlemlerle yapılmış olması nedeniyle valiliklerce verilen faaliyetten men kararların görevli mahkemeye sunulmuş ve ilgili mahkemece bu kararların onaylanmış olması hâlinde ilgili kararlar aleyhine derneklerce itiraz yollarına başvurulması veya derneklerce söz konusu idari işlemlere karşı dava açma süresi içerisinde yetkili İdare Mahkemesinde iptal davası açma yoluna başvurulması gerekir.

Notlar:

Bugün itibariyle İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı verilerine göre[1]109927 faal dernek bulunmaktadır. Denekleşme oranının şehirleşme gelişmeyle doğru orantılı olduğu ortadır. Fakat tüm bunlara rağmen Avrupa’nın henüz çok gerisindedir. Yine üye sayısına göre Türkiye Nüfusunun %14,21(10,895,923) Derneklere üye görünmektedir. Yine bu üyelerin %2.86 (2,190,675 kişi) Kadın ,%11.35 (8,705,248) Erkektir.

Türkiye’de en yüksek oranla mesleki ve dayanışma derneklerinin (35.986) 1.sırada olduğu görülmekle birlikte ardından sırayla spor (20938)  ve dini  (18269) faaliyetlerin geliştirilmesine ilişkin derneklerin bulunduğu görülmektedir.

[1]Veriler İçişleri Bakanlığı Dernekler dairesi başkanlığı internet sayfasından alınmıştır.

Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.